Başıboş köpekler sorununa çözüm diye öngörülen kanun teklifi bazı kelime değişiklikleriyle komisyondan geçti. Özellikle yaşam hakkıyla ilgili tartışılan ve toplum vicdanını rahatsız eden endişeler giderildi mi? Kimine göre evet ama daha çok da hayır. Gönül isterdi ki herkesi mutlu, memnun edecek bir halde geçseydi. Ancak aylardır tartışılan bu konu öyle bir noktaya taşındı ki can dostlara kıymayın öldürmeyin demek bile tam anlamıyla bir siyasi çekişme, rekabet havasına sokuldu. Hem sokakta hem de siyaset sahnesinde... Komisyondaki görüşmeler de o yönde yürüdü, maalesef. İktidar ile muhalefet arasındaki sert polemikler, hatta kavgaya varan tartışmalarla bir tarafın diğerine daha baskın olma havasında yani... Farklı kanallardan yapılan yayınlar, ön yargılı açıklamalar, görüşlerle de vatandaşın kafası daha da karıştırıldı. Kimse kimseyi dinlemedi herkes kendi savunduğu ya da düşündüğü doğrultuda meseleye yaklaştı, benim dediğim olmazsa olmaz diye inatlaşma, kutuplaşmaya dönüştü. İnsanlar arasındaki inatlaşma nedeniyle fazlasıyla siyasallaştırılan meselede kaybeden de sadece kendilerini savunamayan hayvanlar oldu maalesef... Daha teklif yasalaşmadan, eskisi geçerliyken birçok yerden toplu köpek toplama görüntüleri sosyal medya platformlarında paylaşılıyor...
★ ★ ★
Elbette insan hayatı önemli buna kimsenin hayır deme şansı yok, demiyor da zaten. Başıboş köpeklerin bir biçimde kontrol altına alınması gerekir... Sokaklar güvenli olmalı ancak, hayvanlarda ölmemeli, öldürülmemeli. Evet, toplu imha falan söz konusu değil deniliyor, komisyondan geçen teklifte de toplanan köpeklerin bakımevlerinde yaşamlarını sürdüreceği bir hayvanın yaşam hakkına hangi koşullarda son verileceği, nasıl oacağı da var ancak, bunun uygulanabilirliği anlamında bir matematik problemi gerçekliği de ortada. 2021 yılında yapılan değişiklik ile nüfusu 25 bini aşan belediyelerin 2023 sonuna kadar bakımevi kurma zorunluluğu getirilmişti, teklif kapsamında bu süre 2028 sonuna kadar uzatılıyor, ayrıca mevcut bakımevlerinin durumlarının iyileştirilmesi için de 2028 sonuna kadar süre veriliyor. Türkiye’de 1389 belediye bulunmasına rağmen toplam 105 bin hayvan kapasiteli 322 bakımevi bulunuyor. Bunların çok büyük bir kısmının da uygulama yönetmeliğine uygun olmamakla birlikte hayvanların kapalı kapılar ardında şiddete maruz bırakıldığı, ölüme terk edildiği ya da öldürüldüğü yerler olduğuna dönük iddialar, hatta somut örnekler de malum. Yani şu anki mevcut barınak kapasitesi 105 bin, toplanacağı söylenen köpek sayısı ise kimine göre 2 kimine göre 4 milyon civarında. Yeni bakımevi açılması için öngörülen süre ise 2028’e kadar. O zamana kadar bu kadar sayıda köpek hangi barınakta nasıl yaşamına devam edecek?.. Bakımevi olmayan ama toplamazsan cezası var denilen belediyeler ne yapacak bu hayvanları?..
Sahiplendirme denildiğinde ise, apartman ve site yönetim planlarının pek çoğunda bulunan ve sahiplenme önünde ciddi engel teşkil eden, “bağımsız bölümlerde evcil hayvan beslenemeyeceği“ne dair hükümlerin varlığı da bir başka gerçeklik. Sahiplendirilmeyen köpeklerin ne zamana kadar bakımevinde yaşamlarını sürdüreceği de meçhul...
★ ★ ★
Kısacası aylardır tartışılan başıboş köpekler sorununa çözüm bulunmasında herkes hemfikir… Ayrışılan, tartışılan nokta başta inancımız gereği her canlı için savunduğumuz değerler, sonra da hepsinin yasalarla güvence altına alınan yaşam haklarıyla ilgili... Dolayısıyla bu soruna toplum vicdanında kabul gören bir çözüm için teklifle ilgili endişelerin Genel kuruldaki görüşmelerde giderilmesi gerekiyor... Yani karar ve son söz vekillerde...