Mart 2019’a dönük başkan adaylarının tamamı henüz ortaya çıkmadı ama herkes kazanmak iddiasında... Bu elbette ki olması gereken bir durum. Hiçbir partinin ya da siyasinin “Biz değil, o kazanır” demesi beklenemez ancak olabilirliğinin de mevcut ya da olası adaylar ile 2014 yerel ve 24 Haziran’daki son sandık sonuçlarına bakarak alt alta yazıp toplama çıkarmalarla izah edilemeyeceği de bir gerçek. O nedenle de tek bir isim veya ittifak hesaplarıyla “Seçimi alırız, aldık” demek hiç inandırıcı değil. Özellikle de İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere büyükşehirlerde. Çünkü yukarıdan aşağıya tüm aday profilleriyle bağlantılı olarak parti geçişliliğinin çok daha kolay olduğu bir seçim söz konusu. Yani seçmen birisini kendisine yakın hissederse tarafını değiştirebilir. Dolayısıyla da büyükşehir adayı kadar, ilçe başkan adayları, hatta belediye meclis üyeliği adaylarının da popülerliği, oy verilebilir olması başarı açısından son derece etkili. Yoksa büyükşehirlerde sandık yenilgisi kaçınılmaz. Örneğin kamuoyu araştırmacısı Adil Gür diyor ki:
“İstanbul’da Esenyurt’u, Küçükçekmece’yi, Üsküdar’ı kaybederseniz büyükşehiri alamazsınız. O nedenle de tüm adaylar çok önemli. Çünkü Türkiye’de son yıllarda seçimlerde büyükşehirlerde öyle yerler var ki yarım puanla, bir puanla kazanılıyor, kaybediliyor. Onun için buralarda ilçe adaylarının düzgün olmaması, belediye meclis üyesi adaylarının düzgün olmaması veya olması bir partiye artı bir oy eksi bir oy getirebilir. Dolayısıyla, seçimin kaderini değiştirebilir.”
Yani?
“2018 seçimindeki Cumhurbaşkanlığı veya milletvekili seçim sonuçları üzerinden hesaplar yapmak gerçekçi değil. Yani Cumhur-başkanlığı seçiminde Bayrampaşa 53 olmuş, bu sefer çantada keklik veya şurada bilmem ne olmuş değil. Oradaki ilçe belediye başkan adayları da önemli, ilçe meclis üyeleri de önemli. Orada sevilen birisi üç puan, dört puan oy getirebilir. Sevilmeyen bir aday üç dört puan oy kaybettirebilir. İstanbul’da üç dört puan da dengeleri değiştirir. Nerede değiştirmez? Kadıköy’de, Bakırköy’de, Beşiktaş’ta, ondan sonra Arnavutköy’de, Sultanbeyli’de değiştirmez ama sonucu 45 ila 55 olan yerlerde dengeler değişebilir.”
Ya ittifak hesapları?
“Yanlış, hepsi yanlış. Seçmen dediğin ilkokul öğrencisi, önlüklü adam değil ki öğretmen git şuna oy ver dediğinde versin.
Yani sonuçta adayın profili çok önemli. Oy verilebilir biri olması lazım adayın o tabandan oy alabilmesi için. Dolayısıyla da tanınan, bilinen yüz elbette ki iyidir ama kötü tanınan, çok bilinen bir adamdansa hiç tanınmayan bir adam daha iyidir tabii ki. Çünkü siz bir adayı gösterdiğinizde o kampanya sürecinde ismin çok fazla tartışılıp da yıpranmaması lazım. Yani çok tanınıyor olmak, kazanıyor olmak için mutlaka şarttır anlamında değil. Doğru olan, tanınan ama iyi tanınan adayı bulmak, hiç tanınmamış adamı değil.”
Özetle; yerel seçimde siyasetin dengeleri doğrudan aday profilleriyle bağlantılı. Çünkü insanlar sandık başına gittiklerinde ya beğendiği ve kazanmasını istediği adaya ya da kazanmasını istemediğinin karşısındaki adaya oy veriyorlar. Öyle olunca da zaten birtakım ittifaklar tabanda kendiliğinden gelişiyor. Dolayısıyla da bugün tepede yapılan ittifaklar bağlamında MHP’nin oyları kesin AKP’ye akar ya da İYİ Parti ve SP’liler hepten CHP’li adayı destekler diye bir garanti söz konusu değil...