Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

CHP’de yine herkes “değişim” diyor. Aslında bu CHP’de genel başkanlık koltuğunun tartışıldığı her dönemde ya da her kurultay öncesinde tabana, teşkilata heyecan vermek amacıyla parti içinde dillendirilen “O gitsin, ben geleyim” ritüeli. Yani CHP’nin değişmeyen değişim klasiği. Birkaç gün sonraki tüzük kurultayına dönük çok konuşulan böyle bir deneme olasılığı da hepten sonlanmış değil nitekim. Olur olmaz göreceğiz ama parti içi dört kutuplu dinamikler arasındaki güç dengesi anlamında bir yarış, çekişme olduğu da aleni zaten... Hem “u dönüşü” birliktelikler hem oynak ve güven vermeyen saflaşmalar anlamında… Dolayısıyla parti tüzüğünde öngörülen köklü değişiklikler ya da yeni hazırlanacak parti programı detaylarından ziyade biri eski 2 Genel Başkan ve 2 Büyükşehir Belediye Başkanı’nın isimlerine odaklı gelişmeler, yeni arayış iddiaları daha ön planda… Tabii yine “ değişim” çıkışlarıyla... Mesela Cumhurbaşkanlığı seçiminde alınan yenilginin daha ertesi sabahında değişim bayrağını açan İmamoğlu ile Özel’in kurultaydaki dirsek temasıyla Kılıçdaroğlu Genel Başkanlık koltuğunu da kaybettiğinde CHP’nin lideri değişti kadrolar yenilendi ve değişim oldu diye bir anlayış vardı. 31 Mart seçimlerinde gelen başarı da buna bağlandı. Özel’in liderliğindeki CHP’nin söylem, strateji ve politikalarında da kısmi bir değişim fark ediliyor. Ama yeniden değişim rüzgarının estiği şu günlerde o değişimin iki mimarı, aktörü farklı toplantılarda yine aynı şeyi söylüyorlar:

Haberin Devamı

CHP değişecek, Türkiye değişecek...

Bu durumda da şu sorunun yanıtı anlamlı elbette:

CHP’de kastedilen değişim nedir? Ya da CHP’de hangi isimle, kimle, nasıl CHP değişmiş olacak?

★ ★ ★

Malum değişim için mutlak gitmesi gerekir denilen Kılıçdaroğlu da varım, buradayım diyor. Asla eski Genel Başkan olarak anılmak, hatta diğer eski genel başkanlarla birlikte aynı fotoğraf karesine girmek bile istemiyor. Siyasetteki iddiasını sürdürüyor ve kurultaydaki yenilgisine rağmen Özel’e parti içindeki ağırlığını hissettiriyor. Gözlerini ülkenin en tepe koltuğuna diken aktörler arasında tahterevalli siyaseti yapıyor. Tabii oynak ve güven vermeyen güç dengeleri sayesinde. Yaptığı her görüşme, buluşma, verdiği her fotoğraf karesi farklı yorumlanıyor, değişik yerlere çekiliyor. Hakkında açılan davanın duyulmasından sonra parti içinde kendisine olan ilgi ivmesi daha da yükselmiş durumda… Bu bağlamda konuştuğum CHP’deki “ağır abilerin” ortak yorumları da şöyle:

Haberin Devamı

“Kemal Bey’de öyle bir altın hisse varki kendisi belki tekrar Genel Başkan olamaz ama kimi işaret ederse o Genel Başkan olabilir. Ya da tüzük kurultayında neyin, nasıl değişmesi konusunda Kemal Bey kimin taleplerine destek verirse o taraf galip gelebilir...”

Bu da ne demek? Özel, Genel Başkan olarak seçime gitme konusunda son derece kararlı. Hakkı da ve sokaktaki başarı ivmesi de sürekli yükseliyor... Ama değişim diye beraber yol yürüdüğü İmamoğlu’nun şimdilerde konuşulan, tartışılan CHP Genel Başkanlığı’na oynama olasılığı düşünüldüğünde “çarşı” karışabilir. Yine tüzük kurultayına dönük en merak edilenler arasındaki Cumhurbaşkanı adayı belirleme yöntemi var malum... CHP örgütleri mi, yoksa sokağın yani CHP’liler dışındakilerin de tercihi mi meselesi yani... Bu karara göre de neyin ne olacağı, hangi ismi kimi huzursuz edeceği de açık. Dengeler çok hassas, kırılgan açıkçası...

Haberin Devamı

★ ★ ★

Yani dememiz o ki; CHP yine sokağın, ülkenin sorunlarından ziyade kendi iç meselelerine odaklanmış durumda... O mu olmalı yoksa bu mu diye koltuk hesapları peşinde. Evet ortada bir seçim başarısı var, yelkenler dolmuş rüzgar CHP açısından olumlu da esiyor ama sonu gelmeyen kişiye odaklı siyasi ikbal beklentileri sokağın umurunda değil... Aksine tepki yaratan, güven anlamında da kafa karıştıran bir görüntü… Hele de değişim denildiğinde Türkiye’de neyi nasıl değiştireceklerine dair ortaya konulmuş somut hedefler, sorunlara çözüm önerileri söz konusu değilken...