Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Gazze’yi Filistinsizleştiren, Lübnan’ı da Gazzeleştirmek için kesintisiz saldıran İsrail, Beyrut’ta vuracağı mahallelerin görüntüsünü paylaşıyor, hatta canlı yayınlarla birazdan ya da az sonra vuracağız diye pervasızca zaman dahi veriyor... Masum sivilleri hedef alıyor; çoluk çocuğu katlediyor... Bir yıldır Gazze’de olduğu gibi şimdilerde Lübnan’da yaşanan bu alçak saldırıları sadece izleyen ABD ve Batı dünyası da hiç utanmadan bir de ne diyor? “İsrail’in kendini savunma hakkı var.” Evet doğru Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 51. maddesi BM üyesi ülkelere, silahlı saldırı halinde meşru müdafaa hakkı tanıyor. Peki İsrail’in saldırdıklarının, saldırılanların neyi olacak? Bunların kendini koruma hakkı yok mu? Hayır yok. Olurlarsa biz İsrail’e yardımcı oluruz onun yanında dururuz diyorlar üstelik... 

Haberin Devamı

Bu ne demek? Dünyada vurma, bombalama, katletme, vahşet yapma hakkı sadece bir devlete veriliyor, ona karşı savunma yapılma durumunda da İsrail’in hamiliğini, koruyuculuğunu da bizzat BMGK ve onun üzerinde hegemon güç ABD yapıyor. Yani katilin, öldürenin hakkı var, maktulün, ölenin  hakkı asla söz konusu bile değil. Böyle aşağılık, alçak bir düzen söz konusu maalesef. Dolayısıyla, insanlık, savaş hukuku falan hepten unutulmuş durumda… Hedef budur diye doğrudan siviller, çoluk çocuk demeden öldürülüyor. 

***

Bu mantıkla İsrail’in bölgede saldırmadığı, topraklarını işgal etmediği devlet kalmadı. Çünkü İsrail’in birinci kuşak çevre ülkeleri ya egemenlik sorunları yaşıyor ya da ekonomik sorunlar... Ya da ülkeyi yönetenler ABD’ye göbekten bağımlılar. Hem koltuklarını koruma hem ülkelerini savunma anlamında. Kıpırdayanın başına Netanyahu çöküyor, koltuklarınız elinizden gider diye tehdit ediyor nitekim... Dolayısıyla daha düne kadar “Bu savaş son bulmalı, İsrail, Netanyahu durmalı, durdurulmalı, sivillere zarar gelmemeli” diyen ABD, takındığı tavırla kendini yalanlıyor sürekli. Desteklediği, konsolide ettiği İsrail işgal güçleri sistematik katliam, soykırım yapıyor ama bu ABD’nin umurunda bile değil. Yani hep aman bu savaş yayılmasın diyerek taktığı maskeyle insancıl tavır sergiliyormuş havası veren ABD aslında o maskenin arka planında en az İsrail kadar gözü dönmüş vahşi bir mantığa sahip. Bu durumda da kritik soru şu aslında: 

Haberin Devamı

Şu anda İsrail ABD’nin aparatı mı yoksa ABD mi İsrail’in aparatı? 

Yanıt; burada ikisi de var. Yeri gelince biri ya da diğeri, konjonktüre göre değişiyor durum. Yumurta tavuk misali kısacası... 

***

Bu insanlık suçunun, soykırımın durması için Türkiye ve birkaç ülke dışında hiç kimse kılını kıpırdatmıyor. İsrail’e karşı tepki vermiyor. Türkiye olmasa Gazze’de yaşananlar, insanlık ayıbı, utancı asla konuşulmazdı bile. Umursamazlar arasında en başta da Arap ülkeleri geliyor… İsrail, Lübnan’ı vururken Arap dünyasından bir tepki var mı? Yok. Aynen Gazze’yi vurduklarında olmadığı gibi… Arap rejimleri İsrail’in Hamas’ı ve Hizbullah’ı vurmasından, o bahaneyle de çoluk çocuk sivillerin katledilmesinden rahatsız değiller... Hiçbirinden ses çıkmıyor. İsrail de böyle bir sessizliği ve İran’ın bölgedeki gelişmeler, hatta kendisine yönelik tehditler karşısında bile sadece gürleyip, intikam yeminleri edip gereğini yapmadığını gördükçe daha da azıyor... Katliamı durdurmada umut olarak görülen BM’nin tavrı, duruşu ise malum. Kınamanın ötesinde bir şey yapmadı, yapamadı ya da yapmıyor... On binlerce sivilin yaşamlarına mal olan daha da olmaya gebe dehşet verici karmaşık bir olay söz konusu... Nereye, nasıl evrileceği de flu ve endişe verici... Krizin bölgesel bir savaşa dönüşme riskini herkes zaten ifade ediyor ve bunu dünya savaşını tetikleyen bir durum olarak görüyor. Henüz savaş eşiğinde değiliz ama tehdit açık ve net. Dolayısıyla bu tehdidin, tehlike haline dönüşmeden çözümlenmesi için bir metot, yol bulunması, yani şuurunu yitirmiş Netanyahu’nun durdurulması şart. Bu da ABD dahil tüm dünyanın yararına bir durum...