Hamas’la mücadele diye Filistinlileri hedefe koyan Netanyahu’nun Gazze’de işlemediği bir savaş suçu türü kalmadı. Literatürde ne varsa hepsini pervasızca yaptılar, hatta fazlasını bile... Okullar, hastaneler yaşam alanları, ibadethaneler ne varsa vuruldu çocuk, kadın ayırt etmeksizin katledildi. Elektriksiz, aç- susuz bırakarak insanlar ölüme terkedildi. Bu çağda Filistin halkı topraklarını terke, tehcire zorlanıyor. Bu suç zincirine şimdilik son halkayı da Hamas’ın elinden bir şekilde kurtulan ya da kaçan ve beyaz bayrak taşıyarak ellerini kaldırmasına rağmen kendi askerlerini öldüren İsrail keskin nişancıları ekledi. Bu savaş suçunu da İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi bizzat itiraf etti. Ordunun evrensel savaş kurallarına uymadığını belirterek “Kaçırılan 3 kişi, kendilerini anlayabilmemiz için her şeyi yaptılar. Buna rağmen beyaz bayrak kaldıranlara ateş edilmemesi yönündeki talimatlara uyulmadan üzerlerine ateş açıldı” dedi.
İsrail akıllandı mı? Ne gezer?
Aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Ben-Gvir anında, “askerleri eleştirmeyi bırakın” diye Genelkurmay Başkanı’na tepki verdi ve savaş suçuna arka çıktı.
Bu olaydan 48 saat sonra da İsrail Keskin nişancısı bu sefer Gazze’nin tek Katolik kilisesinin avlusunda anne-kız iki Hristiyan Filistinliyi hedef alarak öldürdü. Papa Francis, İsrail’i Gazze’de ‘terör taktiği’ kullanmakla suçladı. “Silahsız siviller bombardımanların ve silahlı saldırıların hedefi oluyor. Bu teröristlerin değil, ailelerin, çocukların, hasta ya da engelli insanların, rahibelerin bulunduğu Kutsal Aile kilise kompleksinin içinde bile oldu” sözleriyle de İsrail’in savaş suçu işlediğini kayda geçti...
Yani bugüne kadar hiç konuşmayan, çoğunluğu çocuk ve kadınlardan oluşan 20 binden fazla Filistinlinin katledilmesini, camilerin, hatta kiliselerin bile bombalanmasını seyreden Papa da sonunda gerçekleri gördü. İsrail’in yaptıkları için “savaş suçu, terörizm” dedi… Dolayısıyla yarın değilse bile bir gün mutlaka yargılanacak olan Netanyahu hakkındaki kabaran suç dosyasına eklenecek aleyhte tanık sayıları da hızla artıyor... Tabii bir de lehte yalancı tanıklar var. Mesela Beyaz Saray’ın dış politika konusunda stratejik iletişimini yürüten Kirby, İsrail keskin nişancılarının yaptıklarının bir savaş suçu olup olmadığı konusunda İsrail’i destekleyen bir pozisyon aldı. Hiç utanmadan “Onlar Rusya gibi sivilleri kasıtlı olarak öldürmeye çalışmıyorlar” dedi...
***
Dava dosyası denildiğinde akla gelenler sadece tanıklar değil, bir başka unsur da bilirkişi görüşleri elbette. Onlar da daha baştan ABD’nin saçma sapan düşüncelerini çürüten nitelikte. Çünkü askeri kaynaklara göre; dürbünlü tüfekli birisinin hedef tercihindeki kadınları, savaşla ilgisinin olmadığını fark etmemesi mümkün değil. Bir erkek elinde silaha benzer bir şey olsa yanıldık falan belki denilebilir ama burada her şey açık ve net. Kesinlikle kasıt var. Hatta ellerinde bayrak taşıyan üç rehinenin vurulmasında da kasıt olabilir. Ne kadar çok rehine hayatını kaybederse o kadar çok düşmanlık olacağına dair planlama, düşünce saçmalığından hareketle. Ama bu ters tepti. Niyesi de şu:
Hedef seçiminde hata yapıldı. Normalde bir hedef seçilirken sadece vuruş noktası itibarıyla değerlendirilmez, hedefi vurdun psikolojik, sosyolojik ve hukuki etkisi ne olacak ona bakılır. Getireceği, götüreceği etkiler, sonuçlar hesaplanır. Mesela bazen kritik bir yeri vurursunuz çok iyi yaptım dersiniz ya da sanırsınız ama bu toplumda çok büyük tepkilere neden olabilir, daha çok aleyhinize döner. Bazen de karşı tarafın savunma azim ve iradesini kırarsınız...
İsrail keskin nişancısının bu anlamda nasıl bir skandala imza attığı da ortada. Bilerek, bilmeyerek yanlış hedef seçimleriyle aslında kimi vurdukları da...
***
Netanyahu 7 Ekim’den bu yana en yoğun tepkiyle karşı karşıya… Sadece dünyada değil İsrail’de de şu anda kamuoyu ayağa kalkmış durumda. Savunma Bakanlığı önünde rehine aileleri açlık grevinde... “Zaten kurtaramıyorsunuz, kaçan ya da kurtulanları da kendi askerlerimize öldürtüyorsunuz” diye infial halindeler. Netanyahu hastanedeki yaralı İsrail askerlerini ziyarete gidiyor, kimse kendisiyle görüşmek istemiyor. İsrail askerlerince öldürülen rehinenin babası “oğlumu iki kez öldürdünüz” diye suçluyor. Yani hem dünya halkları hem İsrail halkı Netanyahu’yu katil olarak görüyor...