30 yıl önce Karabağ’ın işgali sırasında Ermeni çetelerinin zulmüne uğrayan Azerbaycanlılar, yaşlı, çocuk, yollara düşüp canını zor kurtardı. Bugün ise “İstiyorsanız kalın” denilen Ermeniler, özel araç ve eşyalarıyla güven içinde Karabağ’dan ayrılıyor...
İşgal altındaki topraklarını 2020’de 44 günlük savaşla kurtaran Azerbaycan, Karabağ’da kalan Ermeni çetecilerine son darbeyi de 19 Eylül’de başlatılan ve sadece 24 saat süren antiterör operasyonuyla vurdu. Haklı olarak da zafer gururu ve coşkusu yaşıyorlar. Ne kadar sevinseler az. Çünkü Ermenistan’ın her türlü hukuksuzluğu, alçaklığı karşısında 30 yıl boyunca hak, hukuk, adalet beklentisi içindeydiler. Hakları olanı alabilmek için sabrettiler. Ama işgal altındaki Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu defalarca tescil eden BM ve oluşturduğu çözüm grupları sadece oyalamakla yetindi, hatta dalga geçer gibi davrandı. Sonunda da Azerbaycan kanıyla, canıyla sahada söke söke geri aldı. Sadece 24 saat süren son antiterör operasyonuyla da teröristleri temizleyerek yarım kalan işi tamamladı ve “Karabağ Azerbaycan’dır” diyerek noktayı koydu. Hem de tamamen nokta operasyonlarla tek bir sivil zarar görmeden ve sonrasında da Ermenilere “İsteyen Azerbaycan vatandaşı olarak kalıp yaşayabilir” diye şefkat eli uzatarak. Yani Azerbaycan hem Ermenistan’a hem de dünyaya insanlık dersi de verdi bir yandan da... Dolayısıyla Azerbaycan toprağı Karabağ’da 30 yıl önce Ermeni mezaliminin korkunçluğunu bizzat gören bir gazeteci olarak ben de başkent Bakü ve ülke genelinde süren sokaktaki coşkuyu, birlik, beraberliği, asker-sivil herkesin vatan topraklarını koruma kararlılığını izlerken duygulandım, mutlu oldum. O arada da eskileri, Ermenistan’ın 1992 Şubat’ındaki Hocalı katliamından başlayarak yaptığı alçaklıkları ve devreye soktuğu Karabağ’ı işgal planını ve o kara günleri anımsadım... Özellikle de çocuk, kadın demeden Ermenilerin sivillere yaptığı zulmü ve 1 milyondan fazla Azerbaycan Türkü’nü nasıl topraklarından, evlerinden göçe zorladığını...
Azerbaycanlılar son paralarını yatırdıkları kamyonlarla köylerinden ayrılıyor, araç bulamayanlar hayvanlara yükleyebildiği eşyalarla yollara düşüyordu.
★★★
Hocalı katliamı dünyanın kör, sağır dilsiz olduğu bir etnisite, soykırımdı. Ermeni çeteciler çocukları kadınları, yaşlıları öldürdüler. İnsanlığın vicdanını sızlatan utanç verici işkenceler yaptılar. Azerbaycan o zaman da bu alçaklığın hesabını sorma, topraklarını savunma konusunda kararlıydı ama koşullar ve şartlar bugünden çok farklıydı. Özellikle de ülkenin içinde bulunduğu siyasi istikrarsızlık nedeniyle. Başkent Bakü’de darbeler oluyor, bunu fırsat bilen Ermeni çeteciler de Rusya’nın yönlendirmesi ve desteğiyle diğer Azerbaycan yerleşim yerlerine saldırıyordu. O karanlık günlerde dolaştığım Agdam, Laçin, Fuzuli, Cebrayil, Kelbecer Gubatlı, Şuşa ve diğer yerleşim yerlerinde insanlar yoğun roket, havan saldırıları ve Ermeni çetecilerin estirdiği terör havası nedeniyle tam bir panik içindeydi. Evleri yakılan, kurşunlanan çaresiz insanlar dünyaya seslerini duyuramamaktan yakınıyorlardı. Azerbaycan köylerini basan ve yakıp yıkan Ermeni çeteciler, yaşlı, kadın, çocuk bakmaksızın cinayetlerini sürdürüyorlardı. Bir şekilde canlarını kurtaranların anlattıkları da dehşet vericiydi. Tecavüz, işkence, kulak- parmak kesme, göz oyma, hatta kafa derisi yüzme gibi insanlık dışı her türlü iğrençlik, zorbalık vardı. O nedenle de herkes evini, toprağını terk ederek göçüyordu. Öncelikle kadın ve çocuklarını cepheden uzaklaştırıyorlar, onun için de ellerinde avuçlarında bulunan son paralarını da ateş hattından kaçmak için kamyonlara yatırıyorlardı. Araç bulamayanlar ise hayvanların sırtına yükleyebildiği eşyalarıyla bölgeden ayrılıyordu. Yol boyları, vadiler, tepeler köylülerin kendi olanaklarıyla yaptığı çadırlarla doluydu. Koyununu, keçisini, tavuğunu alan insanlar, birer ikişer gün dağlarda konaklayarak Azerbaycan içlerine doğru kaçıyorlardı. Yaşlı kadınlar gördükleri her Azerbaycan askerine sarılıp “Bizi zulümden kurtarın, evimize dönelim” diyerek ağlıyordu. Askerler de onlara “Topraklarımızı alacağız” sözü veriyordu. Ama Rusya’nın desteğindeki Ermenistan’a karşı silah ve donanım yetersizliği had safhadaydı. Dahası, Ermenistan saflarında Rus ve başka ülkelerden gelen paralı askerler de vardı.
Bugün ise Karabağ’dan ayrılan Ermeniler için güvenli bir koridor oluşturuldu, bütün imkanlar seferber edildi, tüm ihtiyaçları karşılandı.
★★★
O günlerdeki yokluklardan, yüz karası tablodan geliyoruz bugünlere... Azerbaycan’ın bugünü dünün karanlık, yokluk, çaresizlik görüntüsünden çok farklı. Şimdi SİHA’lar, modern savunma ve taarruz sistemleriyle donanımlı kara, hava, deniz kuvvetleriyle daha da güçlenen bambaşka bir Azerbaycan ordusu var artık. Dahası, sadece askeri anlamda değil, yönetimi ve ekonomisiyle istikrar ülkesi Azerbaycan’da iktidarı, muhalefeti tüm siyasiler ve halk birlik, bütünlük içinde. Atacağı adımları önceden net bir şekilde muhataplarına söylüyor, “akıllı ol” diye uyarıyor... Dikkate alınmadığında da gerekeni yapıyor... Son antiterör operasyonuyla da bunu bir kez daha çok net ortaya koydu. Teröristlere karşı tavizsiz, sivillere ise son derece merhametli bir davranışla. Dolayısıyla 30 yıl önce Karabağ’ın işgali sırasında yaşananlar ile işgal edilmiş toprakların kurtarılması sonrasında yaşananlar arasındaki büyük fark Hocalı katliamında üç maymunu oynayan BM’ye, tüm dünyaya tam anlamıyla bir ders niteliğinde... Ermeni sivillerin ihtiyaç duyduğu tüm malzemeler, TIR’lar dolusu gıda ürünleri anında bölgeye ulaştırıldı. Hiç kimseye baskı zulüm yapılmadı, insanlar göçe zorlanmadı. Dayatma yok, zorlama yok. Aksine Azerbaycan Devleti diyor ki; “istiyorsanız kalın istiyorsanız gidin tercih sizin...” Gitmek yönünde tercihini kullananlar da gidiyor. 30 yıl öncekinde Azerbaycanlıların kendi topraklarından, yalınayak, kaçarak, can korkusuyla gittikleri gibi de değil. Kendi özel araçlarıyla ve yanlarına aldıkları eşyalarıyla güven içinde... Çünkü bölgeden ayrılmak isteyenlere güvenli bir koridor oluşturuldu, bütün imkanlar seferber edildi, tüm ihtiyaçları karşılandı... Bu da Ermenilerin bizzat kendi ağızlarıyla anlattıklarıyla ve görüntülerle sabit. Rus Barış gücünün de buna tanıklığı var. Bu arada bir haftadır elektrik alamayan yerleşim yerleri de Azerbaycan elektrik şebekesine bağlandı, alt yapı çalışmalarına da anında start verildi..
Milliyet bölgede yaşanan zulmü 3 Eylül 1993 tarihli manşetinden duyurmuştu.
O günlerde konuştuğum Azerbaycan askerleri, “Karabağ bizim toprağımız, mutlaka geri alacağız” diyordu.
★★★
Hem de nerede 30 yıl önce büyük acıların etnisite, soykırımın yaşandığı Hankendi’de Hocalı’da. Yani 30 yıl önce acımasızca katledilen insanların çocukları, kuzenleri, yeğenleri, kin öfke, nefretten arınarak düşmanına merhamet etti, şefkat elini uzattı. Mehmetçik’in dağdaki yaralı ya da teslim olan teröristlere yaptığı gibi... İki Devlet tek Millet biz buyuz işte...
Yol boyları, vadiler, tepeler köylülerin kendi olanaklarıyla yaptığı çadırlarla doluydu. Köyleri basılan Azerbaycanlılar, aç susuz iki- üç gün dağlarda konaklayarak Azerbaycan içlerine doğru canhıraş kaçıyordu.