Türkiye’nin Suriye’de tavrı çok net. Sınırımda terör yapılanmasına izin vermem diyor ve iç savaşın başlangıcından beri ısrarla savunduğu “güvenli bölge” teziyle Suriyelilerin kendi topraklarında huzur içinde yaşamalarını istiyor. Yani komşuda parçalanma değil, toprak bütünlüğünden yana ve kartlarını açık oynuyor. Ve bu konudaki kararlılığını da Fırat’ın batısında hem DAEŞ hem de YPG/PKK temizliğiyle gösterdi... Dolayısıyla, bugün Trump’ın Fırat’ın doğusu için dillendirdiği güvenli bölge formülü de zaten olacaktı. Ki o yolda son noktaya gelinmişti de. O nedenle, Trump’ın bu önerisini öncelikle Türkiye’nin kararlılığını gördü diye yorumlamak gerekir. Tabii samimiyeti ve Türkiye’nin olmazsa olmazı YPG/PKK’nın bölgeden temizlenmesi şartını ne kadar anladığıyla bağlantılı olmak kaydıyla. Çünkü her ne kadar kontrolün Türkiye’de olacağı belirtilse de Trump’ın ikircikli sabıkasının kabarıklığı nedeniyle ister istemez güvensizlik söz konusu. Özellikle de ABD’nin olası yeni bir tezgâh potansiyeli dikkate alındığında... Niyesini Genelkurmay İstihbarat Dairesi eski Başkanı Em. Korg. İsmail Hakkı Pekin anlatıyor:
“Güvenli bölge denilen yaklaşık 32 km derinliğindeki yere baktığınızda içinde 4 tane büyük Arap şehri var. Sınıra paralel o tampon bölge içerisinde Kürt unsurları olacak mı? Olacaksa bunların emniyetini Türkiye mi sağlayacak yoksa Türkiye ile beraber ABD’de olacak mı? Sonuçta bu güvenli bölgeyi oluşturduğunuz zaman içerisine kimseyi sokmuyorsunuz. Havadan korumanız, uygun yerlerde tedbir almanız lazım. Bu konuda soru işaretleri var. Güvenli bölge içerisinde kimler olacak? PYD/PKK buradan uzaklaştırılacak mı, nereye gidecek? Güvenli bölge dışında PYD/PKK’nın kontrolünde ayrı bir yer mi olacak?”
Nasıl yani?
“Statü nasıl olacak ona bakmamız lazım. Araplar var, Kürtler var, yenileri de gelecek o bölgeye. Deniliyor ki meclislerini kuracaklar. o meclislerde hangi etnik grubun nüfusu fazlaysa o ağırlık kazanacak. Böyle bir düzen kurulabilir o bölgede ama asıl 20 milin güneyinde bir Kürt unsuru olacak mı olmayacak mı ona bakmamız lazım. Bugünkü sınırlara baktığımız zaman güneyde de bir Kürt unsurun olması gerekiyor. Çünkü aşağı doğru genişliyor Kürtlerin kontrol ettiği bölgeler. O sınırın yani diyelim ki 20 milin hemen güneyinde Deyrizor var, Rakka var, oralar ne olacak? Yani çözülmesi gereken çok konu var. Bir güvenlikli bölge karşılığında Kürtlere dokunulmaması ortaya çıktığı zaman güneyde bir Kürt bölgesinin teyidi alınmış olur. Yani ABD Kuzey Irak’ta olduğu gibi bizim kontrolümüzde bir Kürt bölgesi kurdurabilir. Gerçi o bölgede Araplar da çok ama bu konunun da görüşülmesi lazım.”
Bu tehdit devam eder anlamında mı?
“Tabii tehdit devam ediyor anlamına gelir. ABD bir şey almadan bir şey vermez. Ona bakmak lazım. Mesela ABD en doğuda Irak sınırında Sincar’a komşu bir Kürt bölgesi de gündeme getirebilir.”
Özetle; Türkiye’nin Suriye krizinin ilk zamanlarından beri dile getirdiği “güvenli bölge” talebi ABD yönetimi tarafından yıllar sonra ilk kez müzakere masasına taşındı. Bu noktada da Türkiye her zamanki gibi kartlarını açık oynuyor ve teröristlerle asla olmaz diyor. Dolayısıyla da karar Trump’ın. Yoksa Türkiye ulusal güvenliği, çıkarları neyi gerektiriyorsa onu yapmaya zaten hazır. Nitekim yapıyor da...