Türkiye’nin Suriye’de tavrı çok net. Sınırında terör ordusu, terör yapılanması, yani PKK/YPG/SDG’yi istemiyor. Bir de can korkusuyla ülkelerinden kaçan Suriyeli sığınmacıların evlerine dönüşleri için çabalıyor. Dolayısıyla da Suriye’de parçalanma değil, toprak bütünlüğünden yana ve kartlarını açık oynuyor. Bu bağlamda bugüne dek de sahada ve masada son derece kritik hamleler yaptı. Bugün Türkiye’nin kontrolü altındaki bölgelerde insanlar can güvenliği endişesi olmadan yaşıyorlar. 700 bin civarında da gönüllü dönüş oldu. En başından beri de Türkiye her fırsatta Esad’a tek bir şey söylüyor:
Benim senin topraklarında gözüm yok, tek karış toprak falan istemiyorum. Hatta senin toprak bütünlüğünden yanayım.
Ama bölgedeki diğer aktörlere baktığınızda, hepsinin niyeti, çabası Suriye’yi parçalamak. DAEŞ’le mücadele yutturmacasıyla ABD, Suriye topraklarının yüzde 30’una fiilen çöktü. Hem de en verimli, en zengin kaynakların bulunduğu bölgeye. Oranın bekçiliğini de terör örgütü PKK/YPG/PYD/SDG’ye yaptırıyor. Rusya da Suriye’yi koruyor, kolluyor muhabbetiyle o teröristlerin Suriye topraklarında palazlanmasına göz yumuyor ve başka hesaplar peşinde. Aynısı İran için de geçerli. Böyle bir durumda normalde ne beklenir? Esad’ın gerçeği görüp yönünü, tarafını doğru belirlemesi...
***
Ankara-Şam hattında uzunca bir süredir istihbarat örgütleri üzerinden yürüyen, ardından dışişleri düzeyine taşınan görüşmelerde hep buna odaklıydı zaten. Kimin ne olduğunu ne istediği gör diye. Bir noktaya getirilen o görüşmelerin nihayetinde Liderler buluşmasının konuşulduğu şu günlerde de Cumhurbaşkanı Erdoğan’da çok açık ve net olarak ne dedi? Esad, Türkiye ile ilişkileri düzeltme noktasında bir adım attığı anda biz de ona karşı o yaklaşımı gösteririz. Her an bir davet yapılabilir. Yani konuşulan, beklenen o görüşmenin gerçekleşmesi için Şam yönetiminin öncelikle terör örgütüne karşı ortak mücadele, Türkiye’deki Suriyelilerin dönüşü için ortam hazırlama gibi konularda adımlar atması ve bunu da bir an önce yapması gerekiyor. Ancak o zaman buluşmak, bir şeyler konuşmak için durum netleşebilir. Bu noktada daha önce başka bir gelişme olmazsa CHP Genel Başkanı Özel’in Esad ile yapacağı duyurulan görüşmede söyleyecekleri, duruşu da kritik önemde elbette. Yoksa Esad hala “Türkiye Suriye’den çekilirse diyalog olur” gibisinden zırvalıklar peşindeyse bu iş zor. Bu Türkiye’nin terör örgütüyle mücadele kararlığını, hassasiyetini Esad anlamak istemiyor, kendi topraklarında da bir terör devletçiği, yapılanması olmuş, olmamış umurlarında bile değil anlamına gelir. Zaten olsa konu bu noktalara da gelmezdi. Malum, Suriye’de karışıklık ilk başladığı zaman Esad, emperyalist güçler ABD ve Rusya istediği için o bölgeyi boşalttı. Daha doğrusu, teröristlerin bugün çöreklendiği o toprakları terör örgütüne bizzat kendisi bıraktı, yekten teslim etti. Hatta oradaki kendi halkını katliam ve zulümlerle göçe zorlayarak, terör örgütüne yardım, yataklık etti. Oradaki demografik yapıyı değiştirerek PKK/YPG/PYD/SDG’nin bu kadar rahat hareket etmesini sağladı. Bugün Suriye’de bir terör yapılanmasından söz ediyorsak, bunda Esad’ın payı büyük açıkçası. Nitekim şimdilerde de o teröristlerle dirsek temasını devam ettiriyor…
***
Adım atma denildiğinde ise Şam şu an bir sessizlik içerisinde. Evet Esad’ın görüşmeye yeşil ışık yakan dolaylı bir açıklaması oldu ama resmen ağzından değil. Hatta Suriye’nin PKK/YPG/SDG’yi kendi iç meselesi olarak gördüğüne dair iddialar da var. Dolayısıyla Ankara-Şam hattında yeniden normale dönüş, konuşulan “liderler zirvesi” olasılığının gerçekliğe dönüşebilmesi Esad açısından tam bir samimiyet sınavı... Olursa da devamı yine doğrudan Esad’ın tavrı ve samimiyetine endeksli. Esad gerçekten ülkesinin toprak bütünlüğünü düşünüyorsa, halkının tamamını kucaklamak istiyorsa yapacakları belli. Sonrası da el birliğiyle ABD’nin bölgeden postalanmasına gelir. Putin de biliyor ki Türkiye olmadan ABD’yi Suriye’den kimse sökemez. ABD’nin şimdilerdeki rahatsızlığı, karın ağrısı da bu zaten...