CHP’de tüzük kurultayına giderken parti içersindeki farklı düşünceler farklı sesler iyiden iyiye görünür hale geldi.. Dört ayrı kutupta bir Genel Başkanlık artı Cumhurbaşkanlığı adaylığı çekişmesi var. Hem de oldukça yüksek ivmeli ve taraflar arası bol zikzaklı. Dolayısıyla yıllar sonra gelen bir seçim başarısından sonra partiyi daha nasıl geliştirmek, kitlelere ulaşmak ve vatandaşa güven vermek adına ne yapılması gerektiğini tartışmaktan ziyade ‘delegeler nasıl ele geçirilecek?’, ‘Parti Meclisi nasıl oluşursa hangi Genel Başkanla ben Cumhurbaşkanı adayı olabilirim?’ hesapları daha ön planda. Yani kurultayda seçilmiş yeni bir Genel Başkan, seçim başarısı ve kamuoyunda yükselen başarı ivmesine rağmen CHP kenetlenme, sokağa odaklanma görüntüsü değil, dört bir taraftan çekilen bir parti havasında.. Biri eski 2 Genel Başkan ve 2 Büyükşehir Belediye Başkanı dört isim değişik taktiklerle bir yere doğru gidiyorlar, kiminin aklında Genel Başkanlık kiminin aklında Cumhurbaşkanlığı adaylığı var. Bu yolda avantaj elde etmek içinde zaman zaman birileri gözden düşüyor, istenmeyen adam oluyor ya da tam tersi ön plana çıkıyor, bir anda baş tacı yapılıyor...
***
Mesela Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı adayı olup aldığı yenilgiden sonra tüm fatura kendisine kesildi. Hiç kimse o yenilginin sorumluğuna ortak olmak istemedi, nedenlerini sorgulamaya, yüzleşmeye yanaşmadı. Hatta o günlerde yanında olanlar daha seçimin ertesi sabahı değişim bayrağı açtı. Herkes bir anda ondan uzaklaştı. Kurultayda da İmamoğlu- Özel dirsek temasıyla, dayanışmasıyla Kılıçdaroğlu Genel Başkanlık koltuğundan edildi. İmamoğlu’nun verdiği destekle kimilerine göre seçilmesi zor denilen Özel, Genel Başkan oldu. Bunun da Kılıçdaroğlu’nda yarattığı, kırgınlık, öfke malum. Ama şimdilerde İmamoğlu, artık Özel’e biraz daha farklı bakıyor gibi… O zamanlardaki gibi değiller zira İmamoğlu, destek verdiği Özel’in Genel Başkan seçildikten sonra kendisinin Cumhurbaşkanlığı adaylığını duyuracağını ya da en azından ima edeceğini bekliyordu.. Ama 31 Mart’taki seçim başarısı ve ardından yaptığı hamlelerle liderlik ivmesi hızla yükselen Özel, Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda İmamoğlu ile Yavaş’ı çift forvet diye eşit olarak dillendirdi, çok konuşulan kendisinin adaylığı ile ilgili bir soruya “değilim ben seçiciyim” dedi ama gizli forvet olarak olasılığı hâlâ sıfır değil… Bu da İmamoğlu cephesinde hayal kırıklığı yaratıyor doğal olarak...
***
An itibarıyla ise herkes Kılıçdaroğlu ile birlikte görüntü vermek yarışında.. Özel, Yavaş, şimdi de İmamoğlu hepsi Kılıçdaroğlu ile görüşmek istiyor hem de sık sık. Verilen her fotoğraf karesi de farklı tartışmalara ve yorumlara neden oluyor. Kılıçdaroğlu-Özel buluşmasında İmamoğlu’nu aradan çıkarma amaçlı bir cephe iddiası atıldı. Kılıçdaroğlu-Yavaş karesi Özel-İmamoğlu kardeşliğine bir karşı duruş diye yorumlandı.. Son Kılıçdaroğlu-İmamoğlu kareleri için de ne deniliyor? Özel’in yükselen başarı ivmesinden ve olası Cumhurbaşkanlığı adaylığından rahatsız olan İmamoğlu, Kılıçdaroğlu’nun desteğini yanında hissetmek istiyor. Yani İmamoğlu şu anda Özel’i elemine etmek için Kılıçdaroğlu ile birlikte oyun kurmak hesabında. Nasıl mı? Mesela “aday değilim ama delege isterse varım” diyen Kılıçdaroğlu yarın İmamoğlu ile anlaşıp CHP Genel Başkanlığı’na falan asla oynamaz diyebilir miyiz? Ben Genel Başkan olayım sende Cumhurbaşkanı adayı hikâyesi yani. Ya da Yavaş ile birlikte hareket edip Özel-İmamoğlu’nu saf dışı bırakma düşüncesi. Malum Yavaş ile İmamdğlu’nun arası da limoni. Yine eğerki CHP, Cumhurbaşkanı adayı olarak Özel’i ya da Yavaş’ı aday olarak gösterirse İmamoğlu 20 milletvekilinin imzası veya başka bir yöntemle kendi adaylığına soyunup soynmayacağının garantisi var mı? CHP’liler bunların yanıtını net olarak verebilirler mi?
***
Siyaset bu, tamamı da olasılık dahilinde... Hepsi o kadar istekli ve hırslılarki. Baba-oğul ilişkisi ihanete döndü, sonra yine değişti, iki kardeş ilişkisi bir anda Kılıçdaroğlu ile ittifak arayışına evrildi. Kim kimle beraber, neyin peşinde her şey karmakarışık. Bazıları buna CHP’nin normali diyor ama saflar son derece oynak ve güven verici değil. Bu durumda da CHP adına kritik olan soru da şu:
Birbirlerine güvenmeyen, birlik görüntüsüsü vermeyen bir partiye vatandaş, seçmen nasıl güvensin?.. Gerçekten CHP’yi anlayana, çözene aşkolsun...