CHP’de ortalık toz duman. CHP Genel Merkezi’nin tavrı ise “Sıkıntı yok” havasında. Herkes CHP’deki Atatürk tartışmasına odaklanmış durumda. Eski genel başkanlardan Karayalçın “CHP içinde kimse kimsenin Atatürkçülüğünü sorgulayamaz. CHP’li olmak zaten Atatürkçü olmanın bir başka adıdır” dedi.
CHP’de Muharrem İnce’nin çıkışıyla patlak veren “Bölücü kim?” tartışması İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun Atatürk yerine ‘Mustafa Kemal’ demesi üzerine yaşanan polemikle daha başka bir boyuta evrildi. Özellikle de somut ve net tepkiler dikkate alındığında. Çünkü İnce yola çıkarken “CHP’de Atatürk düşmanları var” dediğinde partililerden pek fazla ses çıkmamıştı, konuşanlar da aman ismim cismim saklı kalsın modundaydı, şimdi ise eskisi yenisi milletvekilleri, partililer, her kesimden pek çok isim yekten tepkisini ortaya koyuyor, hem de en sert şekilde. Kendisini suçlayanlara “Klavye Atatürkçüsü” sözleriyle karşılık veren Kaftancıoğlu da aynı yerde duruyor. Yani partide ortalık toz duman. Ama bunlara rağmen CHP Genel Merkezi’nin tavrı ise her zamanki, bildik, günümüzün moda sözü “Sıkıntı yok” havasında. Dolayısıyla, partili partisiz herkes CHP’deki Atatürk tartışmasına ve gerçekten Atatürk düşmanları var mı sorusuna odaklanmış durumda. Bunu biz de eski genel başkanlardan Murat Karayalçın’a sorduk. O da anlattı:
“Bir defa CHP’de Atatürk’e düşman olan birisinin varlığı söz konusu olamaz CHP’yi kuran kişi Mustafa Kemal Atatürk, ayrıca CHP’nin programı, CHP’nin ideolojisi Atatürkçülüğe de dayanmaktadır. Parti programında CHP’nin ideolojik kimliğinin üç ayağı olduğu söylenir. Birisi, Atatürk’ün ve Cumhuriyet’in ilkeleri, devrimleri, temel değerlerdir. Yani Atatürkçülük ayağı da diyebilirsiniz, Atatürkçülük, Cumhuriyetçilik ayağı da diyebilirsiniz buna.
İkinci ayak Sosyalist Enternasyonal’in aldığı kararlardır, sosyal demokrasinin inançlarıdır.
Üçüncü ayak da 12. yüzyılın, yani 12. yüzyıldaki aydınlanma devriminin, Anadolu aydınlanmasının getirmiş olduğu ilkelerdir, değerlerdir. CHP bu üç ayağa dayanmaktadır. Ben buna Anadolu’nun altın üçgeni diyorum. Parti programımızda bu üç ayak çok açık bir biçimde tanımlanmıştır.
CHP’liler bu üç ayağın oluşturduğu üçgen içindedirler, üçgen içinde olmak zorundadırlar. Bu üçgenin herhangi bir köşesine kendilerini daha yakın hissedebilirler.
Bir CHP’li Atatürkçü köşeye daha yakın gibi durur ya da öyle hisseder, bir başka CHP’li sosyal demokrat köşeye daha yakındır. Bir başka CHP’li de aydınlanma devriminin değerlerine yakın bir yerde durabilir. Bunun bir önemi yok. Önemli olan, CHP’nin bu üçgen içinde bulunmasıdır. Bu üçgen içinde olan birinin Atatürk’le herhangi bir derdi, sorunu olamaz. Eğer varsa, o kişinin bilincinde, aklında sorunlar var demektir. O kişi yanlış yere gelmiş demektir.”
- Var mı böyle birileri?
Ben CHP’de böyle birinin olmadığına inanıyorum. Gördüklerimin tümü bu üçgen içinde. Benim tanıdığım tüm CHP’liler il başkanımız Canan Hanım da, milletvekilimiz Tuncay Özkan da, öteki arkadaşlar da, tek tek sıralamayayım, hepsi bu üçgen içinde. Ben bu üçgenin dışında olan bir CHP’liyi görmedim. Dolayısıyla, böyle bir tartışmayı yersiz, gereksiz buluyorum; böyle bir tartışmanın CHP’de yeri yok. CHP içinde böyle bir tartışma olamaz, olmamalı. Bu son günlerde basına da yansıdı; meleklerin kanatları tartışmasının bir ifadesidir. Tümüyle gereksiz görüyorum, üzüntüyle karşılıyorum.
- İşaret ettiğiniz isimler arasında il başkanını doğrudan suçlayan milletvekilleri de var?
Bilemiyorum neden suçladıklarını ama ben kendi görüşümü söyledim. Çok gayri ciddi bir tartışma. Böyle bir tartışmanın CHP’de yeri yok. CHP üyelerinin tümü Atatürk, ilkelerine, devrimlerine bağlıdır. Dolayısıyla, CHP’de böyle bir tartışmaya gerek yok.
- Muharrem İnce’nin de CHP’de Atatürk düşmanları olduğu iddiası vardı?
Ben bu değerlendirmeyi de doğru bulmuyorum. Aslında sorun Türkiye siyasetinin genel sorunuyla yakından ilişkili. Maalesef Türkiye’de siyaseti toplumsal sorunların çözümü üzerinden yapmıyoruz, siyasi partiler kendilerini toplumsal sorunları, Türkiye’nin sorunlarını nasıl çözecekleri üzerinden tanımlamıyorlar. Siyaset maalesef toplumu kutuplaştıran, hasım yaratan, ötekileştiren bir biçimde yapılıyor. Siyasetin kimlikler üzerinden yapılması birtakım simgelerle, birtakım işaretlerle araçsallaştırılıyor. Yani bir tarihlerde bıyık vardı, hatırlayacaksanız, bıyığın kaç santim olduğuna, yüksekliğine göre siyasette yerinizi tanımlıyordu insanlar.
Bir tarihlerde işte fular takma sizin yerinizi belli ediyordu. Bir tarihlerde, belki hâlâ geçerli, kullandığınız sözcükler sizin Türkiye’nin hangi kampında bulunduğunuzu ortaya koymaktaydı. Bu tartışma biraz bunun da bir yansıması diye düşünüyorum onun için. Ben ismin tümünü seven, ismin tümünü kullanan birisiyim, yani Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Ben bunun hepsini kullanırım, hepsinin bende çok özel bir sevgi değeri vardır. Ama bunu aşmanın yolu siyasetin öne çıkmasıdır. Bunu aşmanın yolu siyasetin toplumsal sorunların çözümü için kullanılmasıdır.
- Bu tartışma CHP içinde bir sorun veya hesaplaşma olduğunu da göstermez mi?
Tabii bu parti içinde birtakım kümelenmelerin parti içinde son kurultayın ya da parti içinde bundan sonra yapılacak siyasetin, siyasette hedeflenen yerin getirmiş olduğu bir tartışma olabilir, onu bilmiyorum. Gerçi Uluç Gürkan benim yakın arkadaşımdır, Uluç’un böyle bir tartışmaya girmesinin nedenlerini ayrıca değerlendirmek isterim ama partide siyaset yapan kesimler, birbirleriyle yarışan kesimler bir tartışma aracı olarak bunu da kullanmış olabilirler. Yani Türkiye genelinde siyaset öyle yapılırken, CHP’de siyasetin daha farklı yapılacağını beklemek de pek söz konusu olmayabilir. Sonuçta CHP de Türkiye içinde siyaset yapan bir kuruluş. Türkiye siyasetini etkileyen hava CHP’yi de sonuç itibarıyla etkilemektedir.
‘CHP içerisinde Atatürkçü olmayan birisi olamaz’
- Disiplin Kurulu tartışması da oldu?
Kimi disipline vereceksiniz? Nasıl vereceksiniz? Partide, insanların parti üyelerinin Atatürkçülüğü konusunda bir şüphe taşıyorsunuz anlamına gelir bu. Yok böyle bir şey. CHP içerisinde Atatürkçü olmayan birisi olamaz. Bizim bir varlık nedenimizdir bu. Partinin üç ideolojik dayanağından birisidir bu. Dolayısıyla, bir disiplin işletilmesi gibi bir şey de doğrusu hiç aklıma gelmiyor. Böyle bir şey düşünmüyorum.
- Canan Kaftancıoğlu’nun son açıklamasında da bir geri dönüş söz konusu değil?
Dediğim gibi, herkes CHP içinde o altın üçgenin bir köşesine yakın hissedebilir. Önemli olan, o altın üçgende varlığını sürdürmesidir. Bana göre hangi köşeye yakın olduğunuzun önemi yoktur, önemli olan, o üçgen içinde olmanızdır. Bu üçgenin yapması gereken, bu üçgen içinde yer alan siyasetçileri, parti üyelerini 37. kurultayımızın kararları doğrultusunda 2. yüz yıl projesinin hazırlanmasında harekete geçirmektir, seferber etmektir. O zaman zaten bu tartışmaların da anlamı olmayacaktır.
- Atatürk ismini kullanmaktan niye imtina eder insanlar?
Bilemiyorum. Ben biraz önce Gazi Mustafa Kemal Atatürk adlarını ayrı ayrı sıfatlarını çok sevdiğimi ve öyle kullandığımı söylemiştim ama muhtemelen konuşmalarımın içinde bunlardan bir tanesini atlamış olabilirim. Bir yerde Mustafa Kemal, bir yerde Gazi demiş olabilirim çoğu kez de yalnızca Atatürk diyorum yani bu olabiliyor. Bunu bir sorun halinde değerlendirmemek gerekir.
- Uluç Gürkan’ın uyarısı başka ama?
Muhtemelen başka nedenleri de vardır. Yoksa ben bir yerde Gazi desem ya da Mustafa Kemal desem ne olacak ya da yalnızca Atatürk desem, önceki adları kullanmasam, Allah aşkına, bu sorun mu? Böyle bir şey olamaz. CHP içinde kimse kimsenin Atatürkçülüğünü bana göre sorgulayamaz. Yani öyle bir metre, bir ölçüm sistemi yok, olamaz. CHP’li olmak zaten Atatürkçü olmanın bir başka adıdır.
‘Bu kabul edilemez’
- Bu tartışma sokağa nasıl yansır?
Sayın Genel Başkan’ın Sayın Davutoğlu’nu ziyareti sonrasında soru üzerine yapmış olduğu açıklama var ben onun öne çıkarılmasının doğru olduğunu düşünüyorum. Yani Türkiye’nin önünde bu kadar sorun varken, insanlar çöp tenekelerini ayıklama noktasına gelmişken, CHP’nin böyle bir tartışma içine girmesi kabul edilemez demişti. O kanıdayım ama ben bir adım daha ileri gidiyorum. Bu, buna benzer, simgeler işaretler üzerinden tartışmayı partiden kaldırmanın yolu, partinin bütün üyelerinin bir milyon 200 bin CHP’linin 2. yüz yıl projesini hazırlamak üzere seferber edilmesinden geçmektedir.
‘Ayrışma yaşanmaz’
- Ayrışma, bölünme iddiaları da söz konusu?
Sanmıyorum, öyle bir gelişmenin ortaya çıkacağı kanısında değilim. Türkiye’nin içine girdiği yeni siyaset yapma dönemi seçim öncesi birliktelikleri benimsemiş durumda, eskiden Türkiye’de seçim sonrası birliktelikler olurdu, onun adına koalisyon derdik, şimdi seçim öncesi birliktelikler oluyor. Bunun adına da ittifak diyoruz. Burada siyaset yapma mahareti aynı görüşün etrafında toplanabilecek olan siyasi partileri ve siyasetçileri bir araya getirme konusudur. Eski siyaset yapma biçiminde partilerin parçalanmaları çok ciddi sorunlar yaratabilirdi, yaratabilmekteydi. Ben o dönemde siyaset yapmış ve onun sıkıntılarını fazlasıyla yaşamış birisiyim. Türkiye’de bunu yaşadı, en azından belediye seçimlerinde bunu yaşadık. Ankara’da örneğin sosyal demokratlar bölünmemiş olsaydı, yüz binlerce oy farkıyla Ankara Belediyesi’ni kazanabilecekken bölünme bizlere kaybı getirmişti. Şimdi doğrudan ve dolaylı birtakım ittifak düzeneklerinin işlemesiyle işler farklılaşmaya başladı. Bunları şunun için anlatıyorum; ayrılmalar eskisi kadar vahim sonuçlar getirecek gibi gözükmüyor. Ama sonuç itibarıyla ben CHP’de bu gerekçeyle bu tartışmaya dayalı olarak ya da başka nedenle bir ayrışmanın yaşanacağı kanısında asla değilim...