Muhalefetin, Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri öncesinde taktiği, en popüler söylemi neydi? Birleşe birleşe kazanacağız...Hatta seçim meydanlarında İmamoğlu’nun gülümseyerek sıklıkla yinelediği “aramızda kalsın kazanıyoruz” muhabbetiyle bu iş oldu bitti havasındaydılar. İktidarı devir-teslim törenlerinde yapacakları konuşmalar dahi hazırdı... Seçmen kararı sandık sonuçları ise malum...
Uzunca bir süre sandık gerçekliğiyle yüzleşmek yerine yenilgiyi inkar, dahası başarısızlığı “iki kişiden birinin oyunu aldık” diyerek başarı gibi yutturmaya odaklandıktan sonra yerel seçime giderken şimdi ne deniliyor, diyorlar?
Birleşerek olmadı, ayrılarak deneyelim. Herkes kendi başının çaresine baksın adayını çıkarsın, seçmen nezdinde tartıya çıksın. Bu anlamda da hepsi birbirinden iddialı ve kararlı gibi görünüyor. Özellikle de CHP ve İYİ parti. Bu bağlamda Akşener’den bir de Cumhur İttifakı’na “kendinize güveniyorsanız siz de ayrı ayrı girin seçime. Biz varız” çağrısı geldi...Ama olası aday adayı isimlerinin dahi konuşulduğu, bir yandan da dün aynı masa etrafında oturup, yiyip içen birlik beraberlik görüntüsü verenlerin şimdilerde birbirlerini acımasızca suçlayıp siyasi anlamda topa tutmasına rağmen bu çıkışların inandırıcılık ve güven katsayısı sorgulanıyor ve tartışılıyor. Bunların daha çok pazarlıkta el yükseltme taktikleri olduğundan hareketle siyaset dünyasının kesiştiği görüş de şu:
Herhangi bir partinin tek başına seçime girmesini engelleyen bir durum var mı? Yok. Buyursunlar karşı tarafın ittifak yapıp yapmasından bağımsız olarak ben kesinlikle tek başıma gireceğim desinler. Bir iddia sahibiyseniz bu iddianızın arkasında durmanız gerekir… Ama sözlerin hep ucu açık..
★★★
Elbette bu noktada matematik de devreye giriyor. Evet siyasette iki artı iki her zaman dört etmiyor, işin sosyolojik boyutu kritik önemde, bunun ne demek olduğu da son seçimlerde ortaya çıktı ama toplama, çıkarmaya dahil edilecek CHP ve İYİ partinin aldıkları oylar da ortada... CHP ve İYİ parti seçmeni açısından partiler arası geçişkenliklerde. Akşener ne diyordu meydanlarda? “Bir oy Kemal’e, bir oy Meral’e.”
Yani zaten iki partinin toplam oyu ancak sadece AKP’nin aldığı oy kadar, ayrılma gibi bir tercih durumunda da iki parti arasında çarpma hesapları kadar bölme olasılığı da yüksek. Yine CHP ve İYİ parti arasında yaşanan karşılıklı göndermelerin, tek başına seçime girme restleşmelerinin, bu yönde sarfedilen keskin sözlerin ilerde kurulabilecek iş birliğine büyük zarar verdiği görüşü de var. Bunu savunanlarda şöyle diyorlar:
“Zaten iki parti arasında Cumhurbaşkanlığı seçiminden kaynaklanan kavgalar ve tartışmalar nedeniyle derin bir güvensizlik, küskünlük, kızgınlık var. Bu seçmene de sirayet ediyor. Bu tip konuşmalarda onları doğrudan tetikliyor. Kırgınlıkları sürekli tazeliyorlar, sıcak tutuyorlar.”
Tabii CHP özelinde bakıldığında daha vahim bir başka durum da söz konusu...Çünkü CHP hanesinde son seçimde alınan yüzde 25’lik bir oy ve CHP logosu altında seçime giren toplam 5 parti var. CHP diyor ki:
Bu benim oyum hiç kimsenin bunda katkısı yoktur...
CHP’nin çatısı altında seçime giren partilerden DEVA ise bu yüzde 25’lik oyda en büyük katkı bende iddiasında. Aynı şekilde Gelecek Partisi’ de oyları asıl yükseltenin kendisi olduğunu savunuyor… SP’ de zaten hiç kimseye bırakmıyor “hayır ben olmasam bu rakam olmazdı” noktasında. En mütevazıları DP ama o da çorbada tuzu olduğunu saklamıyor. Şimdi o partilerin hepsi de o yüzde 25 oyu referans göstererek önümüzdeki yerel seçime tek başımıza gireceğiz diyorlar. Hal böyle olunca da genel seçimlerde 39 milletvekilliği alan partilerin üçer, beşer tane belediye başkanlık koltuğu kapmaya dönük pazarlık taktikleri, hesapları konuşuluyor bir yandan da...
★★★
Kısacası yerel seçime giderken an itibarıyla görüntü şu: Cumhurbaşkanı Erdoğan çıtayı daha da yükseltti sadece İstanbul, Ankara değil AKP’nin bugüne kadar almadığı alamadığı belediyeleri de istiyor… Muhalefete dönüp baktığınızda ise partilerin iç tartışmaları dışında eskinin masa, ittifak ortakları arasında gerilim, ayrışma söz konusu. Herkes birbirine gönderme yapıyor, kendisine farklı pozisyon, konumlandırma peşinde koşarak, aynı masaya bir daha oturmayacakmış havası veriyor. Tabii “ama”sıyla beraber. Çünkü ilerde “herkesin oyuna ihtiyacımız var gelin iş birliği yapalım denildiğinde hepsinin birçok tavizler verip aynen genel seçimde olduğu gibi toplu ya da parçalı bir araya gelme olasılığı her daim geçerli. Bugün bol keseden atıp tutanlar şimdi birbirlerine çok uzakmış ya da karşılaşmış gibi duranlar, tavırlar takınanlar yarın sandık zamanı yaklaştığında tavizlerin en kralını verebilirler yani...