Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

ABD güçleri ve ‘Kuzey İttifakı’ olarak adlandırılan Taliban rejimine karşı savunma savaşı veren Afgan müttefikleri 2001’de Kabil’e girdiğinde halk tarafından kurtarıcı olarak algılanmışlardı. Ama yıllar sonra tarihsel gerçeklik bir kez daha tecelli etti ve ABD’nin asla kurtarıcı falan olmadığı çok net ortaya çıktı. Hatta terör bahanesiyle çöktüğü Afganistan’da 1. Taliban dönemini bitiren ABD tam 20 yıl sonra ülkenin yönetimini yine onlara teslim ederek ülkeyi daha da karmaşıklaştırdı. Hem de Başkan Joe Biden’ın “Afganistan ordusunun bile savaşmadığı, siyasilerinin kaçtığı bir ortamda ABD askerini feda etmemsözleriyle tüm sorumluluğu Afgan yönetimi ve güvenlik güçlerine yükleyerek. Bu sözler ABD halkına ve dünya kamuoyuna damardan dokunma açısından etkileyici ancak bir o kadar da süper güç ABD’nin kendi yetiştirdiği ordunun yapısından bihaber olduğunu da ortaya koyan, tam anlamıyla bir aciziyet niteliğinde. Çünkü her yerde kulağı olan, herkesi dinleyen, yönlendiren ABD milyarlarca dolar harcayarak eğittiği adamların tüyeceğini nedense kestiremiyor! Hatta ülkedeki olayların gelişme hızı ve zamanlamasını da... Yani “Taliban’ı durdurmak Afgan ordusunun işiydi, yapamadı” demek kolay ama bu ABD’nin sorumluluğu yok anlamına gelmiyor. Hele de bundan sonra hem Afganistan’da yaşanacaklar hem de tüm dünyayı etkileyecek göç ya da terör gibi diğer olası tehditler dikkate alındığında. Ki bunun işaretleri de fazlasıyla var. Dolayısıyla, ABD kendi menfaatleri açısından “Biz kulelere yapılan saldırıların intikamını aldık. Terör örgütü El Kaide’nin başını öldürdük, örgütüne de ağır darbe indirdik, bundan sonrası bizi bağlamaz” diyerek sorumluluktan kurtulamaz. Bir dönem Dışişleri Bakanlığı müsteşarlığı da yapan, emekli Büyükelçi Onur Öymen anlatıyor:

Haberin Devamı

“ABD ‘Yanıldık, bu işlerin bu kadar çabuk olacağını beklemiyorduk’  falan diyor. Fransızlar hükümet etmek ileriyi görmektir derler. Yani ABD’nin ileriyi göremediği anlaşıldı, yalnız Kabil Karzai Havalimanı’ndaki manzara ABD’nin bu tabloyu önceden göremediğini ortaya koydu. Bu kadar keskin bir dönüş olabileceğini, bir gün içinde devlet başkanının ülkeyi terk edip gideceğini, eğitilmiş bütün orduların silahı bırakacağını falan tahmin edemediler. Bu konuda en çok tecrübe kazanan ABD bunu göremedi ve bunun bedelini de Afgan halkı ödüyor. Sokaklardaki manzara ortada. ABD insanların büyük bir ümitsizlik içinde kalmalarına neden oldu. Bütün dünyayı büyük bir göç fırtınasının beklemesine neden oldu.”

Haberin Devamı

CIA gibi servisi, teknolojisiyle ABD gibi bir süper güç bunu nasıl göremez?

“Büyük devletlerin büyük hataları olur derler. Yani devletin coğrafi, ekonomik açıdan, askeri açıdan büyük olması hata yapmayan bir devlet olmasını zorunlu kılmıyor. Maalesef geçmişte çok hata yapmıştır ABD. Türkiye’ye karşı da yapmıştır, başka ülkelere karşı da yapmıştır. Vietnam Savaşı baştan aşağı bir fiyaskodur. Körfez Harekâtı’nın başarılı olduğunu kimse söyleyemez. Harekâttan bu kadar sene sonra Irak’ta ne huzur var ne istikrar var, toprak bütünlüğü de kalmadı. Irak hükümetinin toprağı olan ülkenin kuzeyinde hiçbir etkinliği, varlığı yok. Suriye’nin haline bakın; oradaki terör örgütünü besleyerek, silahlandırarak kendi istediği gibi bir rejim kurmak istiyor. Büyük devlet demek büyük sorumluluğu olan devlet demektir. Ama izledikleri politikalara, yaptıklarına bakın. Dolayısıyla, bunlar sorumluluk taşıyan bir devletin yapacağı işler değil.”

Haberin Devamı

O zaman hata değil kasıt var demek daha mı doğru?

“Kasıt aramamak lazım; buna niyet yargılaması derler. Hangi niyetle yaptığını tarih gösterir, tarihçiler yazar ama yaptığı işler doğru değil. Yani ABD tarihe karşı büyük bir sorumluluk üstlendi. Irak’ta da öyle, Afganistan’da da öyle. İşte ABD müdahalesinden önce Saddam vardı, bu vardı ama Irak bir bütünlük içinde yaşıyordu. Suriye de öyleydi bunların müdahalesinden önce, fakat Arap Baharı başladığından beri bütün Arap dünyası, Ortadoğu altüst oldu ve bunların içinden bir tane demokratik ülke çıkmadı. Çünkü Batı’nın politikası bu bölgede demokrasilerin teşvik edilmesi değil, demokrasilerin engellenmesi yönünde...”

Özetle; ABD geldiği gibi bir anda işim bitti deyip gitti ama arkasında on binlerce insanın hayatına mal olan gelişmeler bırakarak ve ülkenin geleceğini de karartarak. Çünkü aşağı yukarı 20 yıldır orada medeni dünyayla temas eden insanlar vardı, bazı okullar açılmıştı, STK’ların temsilcileri gidip onlarla konuşuyorlardı. Şimdi bunların hepsi ortadan kalktı ve oradaki insanların  hepsi büyük can korkusu içinde. Yani  ABD isteseydi pekâlâ Afganistan’ı yaşayan bir ülke ya da tam demokrasi olmasa da hiç değilse iyi kötü insan haklarına saygılı bir rejim haline getirebilirdi. Ama istemedi. Dolayısıyla, şu ana kadar olanlar ve bundan sonra olacaklar açısından ABD’nin vebali, günahı çok. Açıkçası, kurtarıyorum bahanesiyle Afganistan’a gelen ABD kurtarmadı, daha da batırdı. Tıpkı Irak, Suriye ve diğer örneklerde olduğu gibi.