Tüm önlemleri alıyor. #EvdeKalıyor, sosyal izolasyonumuzu yapıyor, günde 20 saniyeden altmış beş kez ellerimizi yıkıyoruz evet.
Ve fakat ben artık hayal kurmak istiyorum. Corona bittikten sonra çıkacağım seyahatlere, yapacağım işlere, katılacağım aktivitelere kafa yormak istiyorum.
İşte tam da bu nedenle şimdi size Cunda’yı anlatacağım çünkü coronadan hemen önceki seyahatim buraya oldu. İlkbahar aylarında, papatyalar, mimozalar, erguvanlar coşmuşken Ege’nin koynunda olmak şahaneydi. Dilerim çok geçmeden bu illet geçer ve güneşli, güzel günlerin tadını çıkarırız.
CUNDA KONAKLAMA
Cunda Fora Butik Otel: Cunda merkeze, restoranların olduğu sokağa yürüyerek altı, koşarak üç, araba ile bir dakika mesafede.
Benim odam fotoğrafta görmüş olduğunuz binlerce kır çiçeğine, zeytin ağaçlarına bakıyordu. Sabah bu manzaraya uyanınca: Pijamalarla koşup çiçeklerin arasında dans etmek, ağaçlara tırmanmak, hatta işi abartıp kahvaltımı orada yapmak istedim. (Küçük bir engel vardı. Bahçenin otele ait olmaması :)
Bu dileğim gerçekleşemese bile böyle bir manzaraya uyanmak ‘enerji topu’ gibi güne başlamam için yeterli geldi.
Sezona şahane konumdaki plajları Cunda Fora Beach’te açılacak. (Plajın hemen arkasında dönüm dönüm arazide restoran, bungalow, karavan ve konser alanı da olacak)
Otel Sobe: Sobe, Cunda’nın merkezinin de merkezinde, Arnavut kaldırımlı fevkalade bir sokakta, eski bir taş ev. Dış görünüş itibariyle ilk yapıldığı günkü gibi. Hiç abartmadan, dürüst, ince bir işçilik. İçi ise dışının tam aksine modern. Cam merdivenler, cam ara katlar, uçuşan tüller, ferforje stil şamdanlar…
Odalar ise şık, cana yakın ve konforlu. Göz yoran tek bir şey yok. Her şey olması gerektiği gibi. Pateriça Koyu’nda kendine ait şahane bir plajı da var.
Cunda Despot Evi: Ada’daki en şık otellerden. Sahilde yer alan ‘göz alıcı’ tarihi binanın yeniden restore edilerek fevkalade bir otel ve restorana dönüştürülmesi sonucu Despot Evi 2019’da kapılarını misafirlerine açtı. Otelin hikayesi oldukça ilginç ama buraya sığacak gibi de değil, epey uzun. Web sitelerinden okumanızı öneririm.
Burası otel rehberine dönmeden sevdiğim birkaç otelin de ismini yazayım ve diğer konulara geçeyim: Moshinos Otel, Nisi Otel, Yundantik Cunda Konakları ve Begonvilla Evleri de Ada’daki en tatlı otellerden.
CUNDA ‘İLLE DE UĞRA’ MEKANLARI :)
Taş Kahve: Cunda dedin mi ilk akla gelen. Ada’yı Taş Kahve’nin üstüne kurmuşlar gibi bir his uyanıyor insanda. Gelip gidip çay içiyorsun. Geziyorsun, dönüyorsun hadi bir de kahve içeyim, tost yiyeyim diyorsun. Hele bir de günbatımına denk gelirsen resmen kaymaklı ekmek kadayıfı.
Turistik bir kahve gibi görünse de yerli birçok dayı (beyefendi) kahvenin içinde kağıt, tavla oynuyor. Sohbetleri şahane. Ada’yı bir de onlardan dinleyin.
Ada Restoran: Başka bir restoranda yemek yiyip, ayva tatlısı krizimiz tutunca soluğu burada aldık. Bir tek orada olur dediler, gerçekten de vardı.
Yemeklerini denemedim ama ortamına bayıldım. Müdavimlerin buluşma noktası. Ben gittiğim zaman hala akşamları serindi ama Ada restoranda gürül gürül yanan şömine dertlere derman oldu. Genelde Adalıların takıldığı, insanların güleryüzlü ve hoşsohbet olduğu bir mekan.
67 yaşında bir hanımefendi var servis yapan. Otuz yıldır orada çalışıyormuş. Serviste, mutfakta, müşterilerle sohbette hep o var.
Çok önemli bilgi: Ayva tatlısı muazzamdı. Öyle muazzamdı ki fotoğraf çekmeyi unutup, anında yedim :)
Cumhuriyet Fırını: Gitmezseniz, simidinden, ekmeğinden denemezseniz hatırım kalır dediğim yerlerden. Pişirme usülü ilginç. Çam kozalağını köz yapıyorlar ve ekmeklerini, simitlerini her şeyi aynı şekilde pişiriyorlar. Sadece fırın değil, mahalle mis gibi kokuyor.
Karadeniz Pastanesi: O bir klasik. İtiraf edeyim tatlılarına, poğaçasına, böreğine ölmüyorum. (Kötü de değil ama yana yakıla gidip tatlı yiyeyim de olmuyorsunuz)
Ve fakat eski usül pastaneleri sevdiğim için her seferinde ille de uğruyorum. Olduğu sokak instagram için süslenmiş püslenmiş gibi.
Not: Hakkını yiyemeyeceğim bir yıldız ürünü var. Damla sakızlı kurabiye. Nefis bir şey.
Vino Şarap Evi: Karadeniz Pastanesi’nin hemen bitişiği. Cunda’ya giden biri varsa ve Vino’nun önünde fotoğraf çektirmiyorsa, Ada’ya gittiğine inanmam. Sorgularım. Öyle çarpıcı bir köşe. Öyle gel gel yapan renkler.
Dekorasyonu, çalan müzikler, gölgesini esirgemeyen asması şahaneee.
Sıcak ot tabağı, kabak çiçeği dolması ve ot mücveri aklımda kalan lezzetlerden olmuş.
Tek tek yazmaya sayfalar yetmez ama Cunda’da birkaç sevdiğim mekanı daha yazmak isterim: Ayna Cunda, Frenk Cunda, Dantela ve Yakamoz Avlu Ada’da en sevdiklerimden.
CUNDA’DA ALMADAN DÖNME:
Evliyazade’den zeytin, zeytinyağı ve bittibi zeytinyağı sabunu alın.
Pateriça Ada Mandırası’ndan köy, lor ve kelle peyniri olmazsa olmazım, size de tavsiye ederim. Ben bir seferinde o kadar çok peynir denedim ki cidden mide fesatı geçirecektim. Hepsi de şahaneydi ama köy ve lor peyniri yıldız ürün.
Thomas Kesebir Peynircilik’ten çam fıstığı, zeytinyağı, zeytin, çeşit çeşit sabun (papatya ve portakallı olan nefis kokuyor, keşke daha fazla alsaydım dedim) enginar alabilirsiniz. Enginarlar ve bazı zeytin çeşitleri vakumlu poşetlerde. Yolda bir şey olur mu diye düşünmenize gerek yok.
Not: Ayvalık - Cunda yazısını bir arada yazayım dedim ama ne mümkün! O kadar çok yazacak şey var ki...
Siz keyifle Cunda rehberimi okurken ben önümüzdeki hafta için Ayvalık rehberimi yazıyor olacağım.
Instagram: @gezerkenogrenen