Asli görevi, toplum ve bireye hizmet etmek olan devlet yapısının, olumsuz koşullar yaşanması halinde savunma mekanizmasını ne şekilde çalıştırdığı, çatısı altındakileri, mağdura karşı nasıl koruduğu konusunda her gün dramatik örnekler yaşıyoruz.
Devletin, kendisini var eden toplum ve bireye yönelik “sevecenliğini!” gösterdiği iki örnek, geçen hafta Büyüteç’te yeralmıştı.
Örneklerden birisi, Van’ın Gürpınar ilçesine bağlı Yalınca köyü Çeli mezrasında 1.5 yaşındaki Muharrem Taş’ın geçen Şubat’ta yaşamını yitirmesi ve cenazesinin babasının sırtında kente getirilmesiyle ilgili Van Valiliği’nce verilen karar olmuştu.
Valilik, küçük Muharrem’in ölümüyle ilgili görevi ihmal gerekçesiyle yapılan soruşturmada, haklarında soruşturma yapılan devlet memurlarıyla ilgili “soruşturma izni verilmesine gerek olmadığı” görüşüne vardı. Tepki çeken bu karar yargı kararıyla kalktı ve soruşturma yolu açıldı.
Soruşturma izni vermeyen Vali Aydın Nezih Doğan’ın imzasını taşıyan bu kararın alınmasına esas olan “ön inceleme raporu”nda oldukça çarpıcı bilgilere yer veriliyor.
‘Direkt 112’yi arayabilir’Soruşturmacı olarak görevlendirilen Van Vali yardımcısı Sabri Uzun ile İl Sağlık Müdür yardımcısı Hamit Karataş’ın hazırladığı ön inceleme raporunda, 112 Komuta Kontrol Merkezi’nde görevli 4 hekim, 112 Çağrı Karşılayıcı 4 görevli, 2 jandarma personeli ve İl Özel İdaresi Yol Ekipleri Şantiye Şefi olan bir kişiyle ilgili değerlendirmeler yeraldı.
İki soruşturmacı raporda, durumu şöyle irdeliyor:
- Çeli mezrasında yaşayan baba, Yalınca köyünde yaşayan akrabasını arayıp çoçuğunun hasta olduğunu bildiriyor. Oysa 112’yi direkt arayabilir.
- Geçici köy korucusu olan akraba, telefonla karakol komutanını arıyor, Direkt 112’yi arayabilir.
- Yalınca J. Karakolunda görevli Uzman Kürşat, 01.02.2014’de saat 18.39’da 112’yi arıyor, hasta çocuk olduğunu söyleyip, ‘yollar kapalı paletli araç var mı?’ diyor. Hasta yakınının telefonunu vermesinin istenmesine ve buna ‘tamam’ şeklinde yanıt vermesine rağmen, 112’ye geri dönmüyor. Mezra yolunu açtırmaya gayret ediyor. Gerek korucu Enver Taşar’ı, gerekse sonradan kendilerine ulaşan baba Abdulvahap Taş’ı 112’ye yönlendirdiği halde her ikisi de 112’yi aramıyor.
- 18.39’daki çağrıyı alan görevli ATT Bahar Aksoy, uzman jandarmanın dönmemesi üzerine tekrar karakolu aramıyor. Doktor ve çalışma arkadaşlarına bu telefondan hiç bahsetmiyor. Vakaya ilişkin yeterli bilgiye sahip olmadığından ve çağrı karşılamanın yoğunluğu nedeniyle kayıt açamıyor.
- Jandarma ise şahısları 112’yi aramaları yönünde bilgilendirdiği için ‘nasılsa ararlar’ diye 112’yi tekrar aramıyor.
‘Sıradan vaka sanılıyor’- Baba, 19.40’da akrabasından aldığı telefonla Yalınca J. Karakolu’nu arıyor. Uzman çavuşa açıklamada bulunuyor ve bekliyor. Uzman çavuş kendisini 112’ye yönlendirdiği halde ve hat olmadığı durumda dahi arayabileceği halde “inatla” aramıyor.
- Baba, karakolu, Yalınca’daki akrabasını, Van merkezde ikamet eden kardeşlerini arıyor, ancak 112’yi aramayı bir türlü aklına getirmiyor.
- Amca, yeğeninin Çeli’de 02.02.2014’te saat 02.00’de öldüğünü bildiği halde, hasta varmış gibi 112’yi saat 03.51’de arıyor.
- ATT Bahar, bu vakayla ilgili saat 18.39’da kendisini jandarmanın aradığını doktor ve çalışma arkadaşlarına söylemediği ve sistemden kayıt açmadığı için diğer aramalarda hassasiyet oluşmuyor.
- Dr. Ülkü, önceki 112 aramalarından haberi olmadığı için hassas davranamıyor, olayı sıradan vaka gibi algılıyor ve talebi karşılıklı sitemle reddediyor.
Bu tespitler sonrasında, soruşturmacıların raporlarındaki netice ve kanaat bölümü ise özetle şöyle:
Sorumlu bulunamadı“İhbarla ilgili yapılan ön incelemede, iddia edildiği gibi, sorumlu kurumların görevlerini ihmal etmedikleri... Abdülvahap Taş’ın 112’yi hiç aramadığı, kaldı ki, arasaydı bile bugüne kadar dikkatlerden kaçırılan en önemli husus Muharrem Taş’ın 18.30 sıralarında hastalandığı, ve 02.00 sıralarında ex olduğu gerçeğidir. Yani, yardım talebinden yedi buçuk saat sonra ex oluyor. Varsayalım ki; Abdülvahap Taş, Enver Taşar yerine 112 KKM’yi aramış olsun, 112 durum değerlendirmesi yaptıktan sonra yani yolun kapalı oluşunu ve yer yer iki metre karın olduğu o coğrafyada yolun çok kolay açılamayacağı ve paletli ambulansla da ulaşımın mümkün olmadığı gerçeği ile karşı karşıya kalacaktı ve askeri helikopter seçeneğini denemek zorunda kalacaktı. Olumsuz hava şartlarından dolayı helikopter kalkamayacaktı ki, mecburen karla mücadele ekiplerini de devreye sokarak kar paletli ambulanslarla ulaşmak seçeneği denemek zorunda kalarak ki ertesi akşam saatlerinde ancak varılabilecekti. Fakat Taş’ın 112’yi aramamış olması bu şansını da ortadan kaldırmıştır...”
Öksürükle başlayan hastalık sonrasında küçük Muharrem’in yaşamını yitirmesine neden olan süreç ve sonrası resmi raporlarda böyle yer alıyor.
Sonuç bölümü “olasılıklar” üzerine hazırlanan ön inceleme raporunda devlet görevlileri sorumlu bulunamadı, ya kamu vicdanında? Umarız yargı kararıyla açılan soruşturmadan, kamu vicdanını tatmin eden sonuçlar çıkar.