Esaret sona erdi, IŞİD’in elinde 101 gün geçiren 49 rehinenin 46’sı 10 saatlik “umuda yolculuk” sonrasında Türkiye’ye ayak bastı.
Devletin iki önemli kurumu; Milli İstihbarat Teşkilatı ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nin eşgüdüm içinde yürüttüğü süreç; IŞİD’in elinden alınan rehinelerin sağ-salim aileleriyle kucaklamasıyla sonuçlandı.
Kurtarma operasyonunun ayrıntılarının bir bölümü kamuoyuna yansıdı, geride kalan ayrıntılar da önümüzdeki günlerde gündeme yansıyacaktır.
İki gündür operasyonla ilgili yansıyan bilgilere bakıldığında; MİT’in sınır ötesinden gelen sinyal bilgilerini çok iyi değerlendirdiği anlaşılıyor.
MİT ve hükümet bu teknik takip ve operasyon sürecini gayet iyi yönetti.
Gelişmelerle ilgili bilgi kirliliği yaşanmaması, sürecin bozulmasına engel oldu. Bu noktada, Başbakan Davutoğlu’nun medyaya karşı “sağlıklı ve samimi bilgilendirme yapılması” yönündeki tutumunun da büyük etkisi var.
Sinyal bilgileriyle rehinelerin yerlerinin sürekli takip altında olduğu ortaya çıktı.
Bu operasyonla, “Bayrak Garnizonu” olarak bilinen Gölbaşı’ndaki Genelkurmay Başkanlığı Elektronik Sistemler (GES) Komutanlığı’nın bir süre önce MİT’e devredilmesinin ne kadar isabetli olduğu da görülüyor.
GES Komutanlığı’nın; TSK tarihinde Bayrak Harekâtı olarak bilinen 12 Eylül 1980’deki ihtilalin “hazırlık döneminin” yapıldığı yer olması da işin ayrı ilginç noktası.
TSK’ya ait bu birimin MİT’e devredilmesiyle birlikte yeniden yapılanma süreci çerçevesinde teknik ve sinyal istihbarat sistemlerini geliştiren MİT’in, “müzakere” destekli rehine kurtarma işini “tek başına” gerçekleştirmesi, hem devlet, hem de kurum adına büyük bir adım oldu.
Gelişen teknolojiyi “faydalı işlerde” kullanmanın bir örneği bu operasyondur.
Bir küçük detayı daha vermekte yarar var.
Bu operasyon sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu arasındaki haberleşmede özel bir iletişim sisteminin kullanıldığı ifade ediliyor. Kaynaklar, Ankara’da bulunan Erdoğan ile Bakü’deki Davutoğlu arasında Başbakanlık Koruma Müdürlüğü’nce kurulan özel bir iletişim hattının kullandığının altını çizdi.
Meksika sınırındaki Türk heyeti
IŞİD’in yoğun olarak gündeme geleceği Birleşmiş Milletler zirvesine katılacak olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD’ye gidişinden bir gün önce Türkiye’den yola çıkan “çok özel” bir heyet “Yeni Dünya”ya ayak bastı.
Amerikan Sınır Güvenliği Teşkilatı’nın davetlisi olarak, Birleşik Devletler’e giden Türk heyetinde İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nden üst düzey yetkililerin yanı sıra, Genelkurmay Başkanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ndan uzmanlar yer aldı.
Heyette bu temsilcilerin dışında iki kritik isim daha var. Bu isimler; Kilis Valisi Süleyman Tapsız ile Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinin kaymakamı Musa Sarı. Vali Tapsız, Suriyelilerin göçü sonrasında Kilis il sınırlarında gerçekleştirilen faaliyetler nedeniyle hükümetin güvendiği bir isim.
Türk heyetine, konuk oldukları ABD’nin Meksika sınırında “yasadışı göçle mücadele” konusunda ABD’li uzmanlarca bilgilendirme yapılacak. Heyet, bir hafta boyunca “kalabalık nüfus hareketi” olarak tanımlanan “göç ve mültecilik” hakkında bilgilendirilecek.
ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nden yetkililerin de eşlik ettiği bu temas; Türkiye’nin yaşadığı “anormal” süreç göz önüne alındığında çok daha fazla anlam kazanıyor.
Esad’ın zulmünden kaçan 1.5 milyon Suriyeli’nin ardından, iki gün önce; bu kez IŞİD’in katliamlarından canını kurtaran 60 bin Suriyelinin Mürşitpınar’dan ülkeye giriş yapması, Türkiye’nin önümüzdeki dönemde karşılaşacağı güçlü göç hareketlerinin sinyallerini daha kuvvetli almasına neden oluyor.
Hele ki; ABD’nin Suriye’de konuşlanan IŞİD güçlerine karşı hava harekâtı yapacağını açıklaması, Türkiye sınırını beklenenden çok daha büyük göç hareketiyle karşı karşıya bırakacak. Bu nedenle, gerek sınırların korunması, gerekse sınırlardan girecek mültecilerin yaşamlarının devamının sağlanması çerçevesinde, Meksika sınırındaki izlenimler fazlasıyla önemli olacak.