Hükümetin, Emniyet teşkilatında bir süredir yürüttüğü “yeniden yapılanma” çalışmaları çerçevesinde binlerce polis gerek görev yaptıkları il sınırları içinde gerekse farklı kentlere tayin edilerek yer değiştirdi.
Elbette birden gerçekleşen bu tayinler ve yeni atamalar bir süre Emniyet teşkilatında dalgalanmalara neden oldu.
Teşkilat içindeki en kritik birimler olan istihbarat, terörle mücadele, kaçakçılık ve organize suçlarla mücadele, siber suçlar gibi operasyonel birimlerde görev yapan kadrolar, hükümetin İçişleri Bakanlığı’na verdiği talimatlar sonrasında yenilendi.
Türkiye’de son 50 yıllık süreçte 1980 öncesindeki Pol-Der ile Pol-Bir çatışmasından sonra 17-25 Aralık’la birlikte yaşanan en şiddetli ve büyük kırılma neticesinde 2014’ün ilk 6 ayında yeni kadrolar uyum sorunu yaşadılar. Ancak ikinci altı aylık dönemde ise yavaş yavaş yeni kadroların suçla mücadele sonuçları ortaya çıkmaya başladı.
İstanbul’daki suç tablosu
Özellikle Türkiye’nin en büyük kenti olan İstanbul’daki suç ve suçlularla mücadele tablosu, genel olarak ülkenin büyük bölümünü doğrudan etkilemekte.
Şöyle ki; gerek kent içindeki organize suç örgütleri ya da suç grupları, Marmara ve Karadeniz bölgeleri başta olmak üzere kimi zaman Ankara - Eskişehir - Konya kimi zaman İzmir - Aydın - Muğla - Antalya ve çevresi kimi zaman da Mersin - Adana - Gaziantep - Şanlıurfa ile Diyarbakır - Mardin - Şırnak - Van - Hakkari güzergâhlarını kullanır.
Suçun cinsine, niteliğine ve grupların yapılarına göre sürekli değişkenlik gösteren bu güzergâhlarda işlenen suçların İstanbul’la bağlantılı olan binlercesini zaman içinde görmek mümkün.
Hâl böyle olunca İstanbul’daki suç ve suçlularla mücadele ayrı önem taşıyor.
2015’in ilk ayı geride kaldı. Bu süreçte 2014’de kentteki suç ve suçlularla mücadele rakamları da yavaş yavaş belirlenmeye başladı.
Ortaya çıkan ilk rakamlara göre; yeniden yapılanma çalışmaları sonrasında göreve başlayan yeni polis kadrolarının İstanbul genelindeki performansı kimi çevrelerin beklediği gibi kötü çıkmadı. Aksine ilerisi için olumlu sinyaller verdi.
İç göçün yanı sıra savaştan kaçan Suriyelilerin rotasını çevirdiği kent olması nedeniyle her geçen gün hem nüfusu hem de yaşam alanı genişleyen İstanbul’da işlenen suçlarda azalma ve yakalama oranlarında ise artış görülüyor.
Kentteki polis sayısının da yaklaşık iki bin dolayında azalmasına karşın 2014’de ortaya konan performansa bakıldığında 2013’e göre kent genelinde tüm suçlarda ortalama yüzde 2.4 oranında azalma olduğu görülüyor. Bu azalmayla bağlantılı olarak kent genelinde “evden hırsızlıklarda” yüzde 16, “işyerinden hırsızlıklarda” yüzde 1’lik azalma var. Azalmadaki rakam küçük gibi gözükmekle birlikte bu düşüşün sahaya yansıması, devlet - vatandaş odaklı yeni güven ortamının tesis edilmesi temelinde önemlidir.
Kentte suçların önlenmesi için çabalayan iki önemli polis birimi var. Yunuslar ve güven timleri. 1990’lı yılların ikinci yarısında dönemin İstanbul Emniyeti Asayiş Şube Müdürü Kutlay Çelik’in başlattığı ve bugüne kadar gelen uygulamada 2014’de önemli kazanımlar yaşandı.
Kent genelinde Yunus ekiplerinde görevli polislerin sayısının yüzde 36 azalmasına karşın, 2014’de 2013’e göre yüzde 97 artan oranda daha fazla firari ve aranan şüphelilerin yakalanması sağlandı. Ayrıca Yunus ekipleri yüzde 66 artan oranda ruhsatsız silah yakalamayı başardı.
İstanbul’un günlük yaşamında sokak güvenliğini sağlamaya yönelik önceki İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’ın başlattığı Güven Timleri’nin uygulamaları da 2014’de benzer biçimde arttı. Çapkın’ın son döneminde güven timlerinin karıştığı bazı istismar olayları nedeniyle kısmen çehresi değiştirilen timler yüzde 37 oranında personel azalmasına karşın suçüstü yankesicilik yakalama olaylarında yüzde 5, uyuşturucu madde satıcılarına yönelik suçüstü yakalamalarda yüzde 8, otomobilden hırsızlık olaylarındaki yakalamalarda yüzde 3 ve silah yakalama olaylarında yüzde 7 oranında artışı gerçekleştirdi.
Yunus ve güven timlerinin gösterdikleri başarı sonrasında halen bazı ilçelerde yoğunlaştırılan bu uygulamanın kısa sürede hemen her ilçede konuşlanması sağlanacak. Bu ilçeler arasında “suçların yoğunlaştığı” ilçeler öncelikli olarak değerlendirilecek.
‘Sokak polisliği’nin önemi
Geçmişte rafa kaldırılan kent genelinde aynı anda yapılan ve Huzur 34 ismi verilen denetimlere yeniden başlanması ve sıkça gerçekleştirilmesi suçların önlenmesinde önemli etken olarak değerlendiriliyor.
Megapol’de suç sayısındaki kısmi azalma ve suçluların yakalanmasındaki artışın en önemli parametrelerinden birisi de polisin sokağa çıkması oldu. Geçmişte, hedef kişi yada gruplara ait telefon hatlarının büyük bölümünün farklı amaçlar için takibe alınması nedeniyle sokağa çıkma ihtiyacını hissetmeyen polis teşkilatı, şimdilerde sokağa çıkarak alan hakimiyetini sağlamaya çabalıyor.
2014’ün son günlerinde İstanbul’da yaşanan iki ayrı silahlı saldırı da yine telefon dinleme sistemi olmaksızın çözülmesi nedeniyle önemli. Geçmişteki usulsüz telefon dinleme iddiaları yüzünden özellikle organize suç örgütü soruşturmalarında telefon dinleme ve takibi izni olmakta zorlanan İstanbul polisi her iki olayı da yine “sokak polisliği” yöntemleriyle aydınlattı.
Vedat Şahin’in öldürülmesi olayının peşine düşen polis, Şahin’in bir süredir gidip geldiğini tespit ettikten sonra bu adresin çevresindeki “kiralık ev ve işyerleri” üzerinde uzun süren araştırma yaparak cinayeti işleyenlerin izini buldu. Sarıyer’deki Ali Ekber Akgün’ün öldürülmesi olayını ise saldırganların aracında bulunan bir izden elde edilen DNA sonucundan yola çıkarılarak aydınlatılması “masabaşı polisliği” yerine “sokakta polislik” yapılması gerektiğinin örnekleri oldu.
Toplumu oluşturan mozaiğin küçük parçası olarak yeniden kurulan İstanbul’daki polis teşkilatı, 2014’deki sınavından geçer not alıyor. Ancak, toplumun huzuru için daha çok çalışmak gerektiğini de unutmamak lazım.