15 Tem-muz’da yaşadığımız ‘kabus gecesi’nin üzerinden beş ay geçti. Darbe girişimiyle ilgili ülke genelinde başlatılan adli ve idari soruşturmalar devam ediyor.
Bu beş ayda, 1970’lerin ortasında dini referans alarak ortaya çıkan ve kitleleri etkileyen Gülen cemaatinin, gerçekte dini bir yapılanma olmadığı adeta ‘uluslararası çalışmalar yapan istihbarat kuruluşu’ modelinde örgütlenmeye gittiği anlaşıldı.
Cemaatin, devlete nasıl sızdığı, nasıl palazlandığı, hangi devlet ve kamu imkânlarını kullandığı, para kaynaklarını nasıl yarattığı, siyasi otoriteyi nasıl etkileyip kitleler üzerinde güçlendiği delilleriyle birlikte ortaya konulmaya başlandı.
Dahası bu topraklarda yaşayan halkın menfaatine göre değil yapıyı yönlendiren başka ‘akılların’ kontrolüne girdiği, bu akılların direktif ve yaşam ihtiyaçlarına göre faaliyetlerinin sürdürdüğü gün ışığına çıkarıldı. Çıkarılmaya devam ediliyor.
Tek cümleyle özetlemek gerekirse ‘para ve gücün olduğu her yerde FETÖ’nün varlığı’ görüldü.
Karanlık noktalar aydınlanıyor
Bu kapsamda savcılıkların, 15 Temmuz gecesine yönelik hazırladıkları iddianameler peşpeşe açıklanmaya başlandı.
Kendi halindeki bir dini yapının, Türkiye aleyhine çalışmayı prensip edinmiş bir istihbarat kuruluşuna dönüşmesinin ortaya çıkarılması için en yoğun mesaiyi yürüten kurumların başında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve Ankara Adliyesi geliyor.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 15 Temmuz gecesi başlayan askeri hareketliliğin aslında Gülen cemaatinin organizasyonu olduğunun anlaşılmasından birkaç saat sonra harekete geçmişti.
Darbe girişiminin ana merkezinin Ankara olması nedeniyle zaman kaybetmeden darbecilere karşılık veren başsavcılık, soruşturmaları sırasında pek çok bilinmeyen ve gözlerden uzak tutulan gerçekleri de ortaya koymaya başladı.
Özellikle FETÖ’nün Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki yapılanmasının peşine düşen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, darbe girişimcileri kadar perde arkasındaki figürlerin açığa çıkmasını sağladı.
Bugün Türkiye’nin en çok tanınan kişilerinden birisi haline gelen firari Adil Öksüz başta olmak üzere darbenin sivil kanadının varlığını ortaya koyan başsavcılık, bu süreçte kimi devlet kurumlarından ve bürokrasiden ‘direnç’ gördü.
Olay darbeyi önledi
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, darbe soruşturmasında FETÖ’cü TSK mensuplarının organize ettiği girişimin, dört ayrı olayla başarısız hale getirildiğini belirledi.
Savcılar, alınan ifadelerin yanısıra olay yeri incelemeleri ve araştırmaları sonunda darbenin başarısız olmasını sağlayan dört ana etkeni şöyle belirledi:
1. Özel Kuvvetler Komutan-lığı’ndaki olay: Darbe girişiminin en önemli merkezlerinden birisi olan TSK Özel Kuvvetler Komutan Yardımcısı Tuğgeneral Semih Terzi komutasındaki darbeci subaylar, komutan Tümgeneral Zekai Aksakallı’nın olmadığı sırada ÖKK Karargahı’nı ele geçirmeye çalıştı. Ancak, Aksakallı’nın emir astsubayı Başçavuş Ömer Halisdemir, Terzi’yi öldürdü. Bu olay, girişimin ilk saatlerinde yaşanan kırılma noktalarından birisiydi.
2. Türksat’ın ele geçirilememesi: Ülke genelindeki yerel ve ulusal televizyon yayınlarının uydu üzerinden yayınlarının gerçekleştirildiği Gölbaşı’ndaki Türksat tesislerine yönelik darbecilerin yaptığı baskında, darbeciler hiç beklemedikleri durumla karşılaştı. Şehit olan iki Türksat görevlisinin gösterdiği kahramanlık, en az şehit Ömer Halisdemir kadar önemliydi. Çünkü, darbeciler tesiste kurulu olan yayınların aktarılmasını sağlayan yanlış çanak anteni vurdu. Ulusal yayın yapılmasını sağlayan küçük çanak anten yerine yerel yayınları abonelere ulaştıran büyük çanak anten vuruldu. Bu durumda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın darbecilere karşı halka yaptığı çağrı, ulusal kanallarda yayınlandı.
3. Orgeneral Ünal’ın talimatı: Olayın sıcaklığı geçtikten hemen sonra Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal, kendi karargâhına ‘Hava Harekât Merkezi’nin kapatılması’ talimatını verdi. Merkezin kapatılmasıyla birlikte ülke genelindeki hava uçuş sistemi bir anda karanlığa gömüldü. Böylelikle, tüm uçuşlar kör uçuş haline getirildi. Havadaki uçaklar radar sistemini kullanarak değil manuel sistemle uçmaya başladılar.
4. Akıncı Üssü’ne yapılan müdahale: Darbecilerin hava etkinliğini kırmak amacıyla Eskişehir’den kalkan ‘dost birlikler’e ait uçakların Ankara’da darbenin diğer önemli üssü olan Akıncı’ya yaptığı hava müdahalesi, darbenin başarısız olmasını sağlayan diğer bir etken oldu. Eskişehir’den havalanarak Ankara’ya ulaşan uçaklar, öncelikle Akıncı’nın pistini kullanılamaz hale getirdi. Böylelikle, darbecilerin hava desteği büyük ölçüde etkisiz hale getirildi.
Elbette, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 15 Temmuz gecesi yaptığı çağrılar, halkın sokaklara dökülmesi, vatandaşların darbecilere karşı koyması, tankların önüne yatması darbenin gücünün kırılması için önemliydi. Ancak, savcılığın belirlediği 4 durum, darbe girişiminin gerçekleşmesini doğrudan engelledi. Ülke, Türk insanı ve devlet, büyük bir uçurumun kenarından döndü.