Yeniden yoğunlaş-tırdığı eylemlerinde “strateji ve taktik” değişikliğe giden PKK’nın, güvenlik güçlerinin kullandığı güzergâhlara yerleştirdiği yüklü patlayıcıları infilak ettirmesiyle başlayan eylem süreci, yeni değerlendirmelerin yapılmasını zorunlu hale getirdi.
PKK’nın yeni süreçte “basit ve risksiz olması” nedeniyle tercih ettiği yola patlayıcı döşeme taktiğinde örgütün kullandığı el yapımı patlayıcılar, C-4 plastik patlayıcıyla güçlendirilen amonyum nitrat ve fosfat-potasyum karışımından imal ediliyor.
400 kat etki
Biraz daha açmak gerekirse, çiftçi gübresi ya da şeker gübresi olarak bilinen ve özellikle bir dönem El Kaide’nin eylemlerinde kullandığı fosfat-potasyum karışımını amonyum nitratla karıştıran PKK bombacıları, bu karışım içine yaklaşık 300 gram ağırlığında C-4 plastik patlayıcıyı yerleştiriyor.
Düzenekteki fünyenin patlattığı C-4’ün hareketlendirdiği gübre ve nitrat karışımı yaklaşık 400 kata varan bir etki gücüne sahip oluyor. Böyle bir düzenek, tonlarca ağırlıktaki bir tankı havaya kaldırma gücü yaratıyor. Hele ki bomba düzeneği karayolunun altındaki bir menfeze yerleştirildiğinde etkisi daha da katlanıyor. Menfeze veya yol kenarına yerleştirilen patlayıcı düzenekleri, artık uzaktan kumandalı mekanizmalar yerine jammer cihazlarından kurtulmak amacıyla “kablolu sistem”le havaya uçuruluyor.
Şırnak’ta kısa süre önce güvenlik güçlerinin kontrollü olarak patlattıkları bir kamyonet örneği olayı daha iyi açıklayabilir. İçinde tam 12 varil (ortalama 400 kg) dolusu gübreli bomba düzeneği bulunan transit model bir kamyonetin patlatılması sonucunda yerde 2.5 metre derinliğinde ve 4 metre çapında çukur oluşması ve kamyonetin enkazından hiçbir şey bulunamaması patlayıcının gücünü anlatıyor.
Bu çerçevede, amonyum nitrat piyasada en zor bulunan patlayıcı bileşeni. Ancak, Şırnak başta olmak üzere bölgede daha önce “maden çıkarma” gerekçesiyle temin edilen amonyum nitratlar, bugün güvenlik güçlerine yönelik bomba olarak geri dönüyor.
Terör örgütlerini yakından izleyenler, örgütler içinde bombacıların sayısının bir elin beş parmağını geçmeyecek sayıda olduklarını bilirler. Bomba düzeneği hazırlamak çok kolay bir iş değildir. Ancak, 2013 ve öncesinde PKK’nın Kuzey Irak’taki eğitim kamplarında yetiştirilen PKK’lılara aynı zamanda en basit patlayıcı türü olan ve bugün kullanılan bomba düzeneklerinin eğitimi de verildi. Böylece, şimdilerde örgüt içinde profesyonel “gübre bombacıları” yer alıyor.
Alan hâkimiyeti
Ülkeyi yasa boğan ve Dağlıca’da 16, Iğdır’da 13 değerli vatan evladının şehit olduğu saldırılar; hükümetin yeni terörle mücadele konsepti çerçevesinde PKK başta olmak üzere terör örgütleriyle yürütülen mücadelede “savunmada kalma” kalıbının dışına çıkmak gerektiğini gösterdi.
Örgüt, Çözüm Süreci sonrasında eylemlerinde strateji değişikliyle güvenlik güçlerinin karşısına çıkarken, güvenlik güçlerinin yıllar içinde bıraktığı “alan hakimiyeti” uygulaması, bugün yeniden elzem hale geldi.
Dağlıca olayının başlangıcının, yol güvenliği kapsamında askeri konvoyların kullanacağı tek güzergâha yerleştirilen ağır patlayıcı düzeneklerinin temizlenmesi çalışması olması “alan hâkimiyeti”nin gerekliliğini ortaya koyuyor.
Dağlıca taburuna sadece 10 kilometre uzaklıkta yaşanan elim olaydan çıkarılacak öncelikli ders, gerek yerleşim birimlerinde gerekse askeri birlik veya tesislerin yakınlarındaki araziye hâkim olunmasıdır. Kaldı ki bölge halkının büyük bölümünün devletten uzaklaştığı süreçte, halktan gelen istihbaratların ne kadar gerçek, ne kadar tuzaklı olduğu yaşanan olaylarla sabit.
Terörle mücadelede inisiyatifin örgütten devlete geçmesini sağlayan tek model oldu alan hâkimiyeti sistemi. Örgütün kırsalda ilk gerileme döneminin, asker ve polisin araziye çıkıp alanı denetimi altına almaya başlamasıyla gerçekleştiğini unutmamak gerek.
Devletin güvenlik güçlerinin alan/arazi hâkimiyeti kapsamında yeni modelleri acilen geliştirmesi ve uygulamaya koyması zorunludur.