Tolga Şardan

Tolga Şardan

tsardan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ülkenin yoğun gündemine karşın son üç hafta içinde Çin ve Lüksemburg’a yaptığım arka arkaya iki geziyle dünyanın son ekonomik gelişmelerini yerinde inceleme ve değerlendirme olanağı buldum.
Urumçi - Pekin hattındaki iki haftalık süreçte, halen dünyanın 2 numarası olarak tanımlanan Çin’in yakın gelecekteki planlarını Çinli yetkililerden dinledim.
Çinli yetkililer, ülkenin üretim odaklı finans konusundaki hedefini “en kısa sürede dünyanın bir numarası olmak” diye tanımlamaktan geri kalmıyor. Şu anda Çin’in gündeminde AB tarzı bir oluşum gözükmezken, tek amacını önlerindeki tek ülke olan ABD ekonomisini yakalamak ve geçmek olarak özetlemek mümkün.

İpekyolu projesi
Ne ki bilgilendirme yapan Çinli yetkililer, AB’yi artık sadece bazı hammaddeler ve eldeki hammaddeyi üretim bandına sokmak için gereken bazı kimyasalların kaynağı olarak görüyor. Buna paralel, gerek finans gerek AR-GE gerekse yoğun iş gücünü aynı potada birleştirmeyi başaran Çin ekonomisi, bugün gelinen noktada büyük pazar olarak tanımladıkları AB’yi kesinlikle “rakip” olarak görmeyen bir politika yaratıp uyguluyor.
Bu nedenle Çinliler, rakip olarak görmedikleri AB’yi tamamen devre dışı bırakmak amacıyla yaklaşık 40 milyar dolar bütçeli “İpek Yolu Ekonomik Kuşağı (Silk Road Economic Belt)” adıyla “doğrudan karasal” ve “deniz bağlantılı karasal” olarak iki ayrı İpek Yolu projesini hayata geçirmek için düğmeye bastı.
Çin’deki temaslarımızın hemen ardından bu kez son dönemde oldukça fırtınalı süreçten geçen AB’nin en önemli finans merkezlerinden birisi olan Lüksemburg’a giderek Çin’den aldığımız bilgilerin ışığında yeni dönemin işaretlerini edinmeye çalıştım.

Lüksemburg notları
600 bine yakın nüfusu ve kişi başına düşen ortalama 80 bin dolar ile dünyanın ilk üç sırasında kendisine yer bulan Lüksemburg’daki vergi düzenlemeleri nedeniyle başta Avrupa olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinden sıcak para akışı sağlanıyor. 2014’deki GSYH’si 45 milyar Euro olması beklenen Lüksemburg’da hayat genel olarak finans üzerinde dönüyor.
AB temasları nedeniyle Lüksemburg’a giden Türk heyetiyle beraber kaldığım kent merkezindeki bir otelde sabah 06.30 sıralarında finans konusunda toplantılar yapıldığına tanık oldum. Genel olarak gündelik hayatın sabah 08.00 gibi başladığı bir ülkede 06.30’da uluslararası finans toplantıları yapıldığını görmek, AB’nin yakın gelecekte yeniden artan ivme yakalamayı hedeflediğinin göstergesi olarak tanımlanabilir.
Hükümetin yeniden hızlandırdığı AB temasları çerçevesinde AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır ile birlikte Lüksemburg’da, Türkiye’ye yönelik bakışı, gelecek yıl dönem başkanlığına başlayacak Lüksemburg’un açısından görmeye çalıştım.
Öncelikle Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, AB konusunda yeniden hızlandırılan adımlarının başına yıllardır bu işin içinde yoğrulmuş bir ismi getirmesi hükümet açısından dikkat çekici olduğunu söylemek gerekiyor.
Mesleki kariyerinde hep AB ile içli-dışlı olmuş ve son olarak AB’deki görevinden siyasete atılan Bozkır’ın çizdiği yol haritası Türkiye’nin AB’ye giriş çabalarında önemli yer tutacak.

Asselborn’den ‘sarı ışık’
Bozkır’ın Brüksel’le birlikte üç gün boyunca Belçika - Lüksemburg eksenindeki temaslarında görüldü ki; Türkiye adına kısa vadede pek olumlu gelişmeler olacak gibi gözükmüyor.
Bozkır’ın mevkidaşı ve ev sahibi Dışişleri Bakanı Jean Asselborn, ikili görüşme sonrası yaptığı açıklamada “sarı ışık” yakmayı tercih etti. Asselborn, 2005’de Lüksemburg’da Türkiye’nin AB üyeliği ile ilgili müzakereleri başlatırken, Türkiye’nin 10 yıl sonra 2015’de üye olamayacağını tahmin ettiğini açıkladı. Asselborn, üyelik konusunun büyük ölçüde netleşeceği tarihi ise 2020 olarak tanımladı.
Lüksemburg temaslarının içeriği ise Türkiye’nin bir süredir askıya aldığı 23. ve 24. fasıllar merkezinde oluştu. Asselborn, yargı ve temel hakları kapsayan 23. fasıl ile adalet, özgürlük ve güvenlik konularını içeren 24. faslın üyelik sürecinde çok önemli olduğunun altını çizdi. Asselborn, Fransa’nın Nicolas Sarkozy’nin Cumhurbaşkanlığı döneminde bloke ettiği ve ekonomik / parasal konuları içeren fasıla şimdi daha “ılımlı” yaklaştığını vurguladı.
AB’nin Türkiye’ye bakışı kısa vadede özetle böyle.
Bozkır, kabineye girdikten sonra 4. kez Brüksel’e giderek AB komiserleriyle 12. görüşmesini gerçekleştirdi. Noel tatili ve yılbaşı nedeniyle yavaşlaması beklenen AB çalışmaları yılbaşıyla birlikte yeniden hızlanacak.
Bu hızla Başbakan Davutoğlu’nun önem verdiği AB’ye giriş çalışmaları Haziran’daki genel seçimlere kadar ne kadar yol alacak hep birlikte tanık olacağız.