Bir Başkan’ın yaptığı ilk dış seyahatler o ülkenin politikasının önümüzdeki yıllarda nasıl şekilleneceğinin hiç şüphesiz önemli göstergesi. Elbette hikayemizdeki Baş Aktör 18 trilyon dolarlık hacmiyle dünya ekonomisinin 4’te 1’ine hükmeden Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Başkanı olunca işin boyutu biraz daha değişiyor. Çünkü bu kişinin izleyeceği yol haritası sadece kendi ülkesini değil, dünyanın geriye kalan önemli bir bölümünün (Türkiye dahil) daha kaderini belirliyor.
Trump bu üç ülkenin ardından iki farklı durağa daha uğrayacak ama bunlar kim ABD Başkanı olursa olsun daha önceden planlanan toplantılar. 25 Mayıs tarihinde Belçika’da (Brüksel) düzenlenecek olan NATO toplantısı ile hemen ardından gelen İtalya’daki (Sicilya) G-7 toplantısı.
Bu yüzden biz özellikle seçilen ve herhangi bir toplantı başlığı için temsil zorunluluğu olmayan ilk üç ülkeye (Suudi Arabistan, İsrail ve Vatikan) odaklanalım... İşin politik ve dini yönünü değerlendirmek alanının uzmanlarına düşüyor. Bizim ilgi alanımız ekonomi.
Ortak dil: Dolar!
Elbette üç büyük din denildiğinde dünyada tartışmasız bu üç ülke öne çıkıyor. Müslümanlık, Katoliklik ve Yahudilik... Bu üç ülkenin bir diğer önemli özelliği ise paraya hükmetmeleri. Buradaki dikkat çekici nokta, bu üç güç birbirine karşı büyük mücadele içinde. Sadece günümüzde değil, tarih boyunca...
Trump’la birlikte bu üçlüye Amerika’yı da ekleyelim.
Politika, din, ekonomik hakimiyet, gücü elinde tutma noktasında değerlendirildiğinde karşımıza çıkan tablo şu: Bu dört ülke şimdilerde tek bir ortak dil konuşuyor. O da Amerika’nın para birimi olan “Dolar”.
Ortak dil para olunca da Başkan Trump’ın başrolde olması elbette kaçınılmaz.
Sıkı bir işadamı geçmişi olan Donald Trump iş konusundaki becerisini acaba Başkan olarak da sürdürecek mi? Bekleyip göreceğiz.
Suudi Arabistan ‘kritik güç’ oldu
Donald Trump ve ilk ziyaret edeceği ülkelere bakıldığında Amerika’nın önümüzdeki dönemde dış politikada ve ekonomide kimlerle ilerleyeceğini de görmek mümkün. İşin ekonomi boyutunda Suudi Arabistan ve İsrail ziyaretlerinin önemi büyük. Gelin birlikte yakın geçmişte yaşanan bir olaya göz atalım...
Çok değil bundan kısa süre önce Japon Softbank’ın kurucusu Masayoshi Son “100 milyar dolarlık” teknoloji fonu kurmaya başladı. Ve bu fonda Suudi Arabistan 45 milyar dolarla yerini aldı. Geleceğe yön vermek ve dünyayı değiştirmek için kurulan fonda Suudi Arabistan’ın yanı sıra Softbank (25 milyar dolar), Apple, Oracle (Larry Ellison), Foxcoon, Qualcomm ve 1 milyar doların üzerinde para yatıran birçok şirket ve işadamı yer aldı. İsmi gizli tutulan isimler noktasında da Yahudi işadamları (İsrail) adres gösteriliyor.
Trump, Kasım 2016’da Başkanlık koltuğuna oturduktan sonra, çok geçmeden Aralık ayının hemen başında Masayoshi Son ile Amerika’da “45 dakikalık” çok özel görüşme yaptı ve bu dev fondan “ABD’ye 50 milyar dolarlık yatırım, 50 bin kişilik istihdam” sözü aldı.
Türkiye ne olacak?
Sadece bu yaşananları bile hesaba kattığımızda, Trump’ın neden ilk ziyaret noktası olarak Suudi Arabistan’ı seçtiğini daha kolay anlayabiliriz. (Masayoshi Son’ın da Suudi Arabistan’da olduğunu kayıtlara geçelim.)
“Peki yeni şekillenen bu tabloda Türkiye’nin yeri ne olacak?”
“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gayet sıcak havada geçen Washington seyahati” ile aynı zamana denk gelen “İsrail’e yapılan Türk iş dünyasının bugüne kadar yaptığı en geniş katılımlı ticari seyahat” birlikte ele alındığında, önümüzdeki dönemde Türkiye’nin bu denklemde kendisine yer bulması sürpriz sayılmaz.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024