PARİS
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) salı günü Fransa’da düzenlediği konferansa katılmak üzere İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali ile yaptığımız seyahatin akşamında Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile bir araya geliyoruz.
Paris’in merkezinde, sağlı sollu lüks mağazaların sıralandığı “George V” caddesinde yer alan Four Seasons otelindeki buluşmamızda bankacılık sektörü, faizler ve hükümetin yeni planları gündemimizin ilk maddeleri oluyor.
Konu Türkiye’nin siyasal tarafta yaşadığı hareketliliğe ve Suriye’ye uzanınca Babacan, bir süre önce sıcak ilişki içinde olduğumuz komşumuz İran’la ilgili oldukça net mesajlar veriyor.
‘BM’de, ABD’de savunduk’
“İran’ın Suriye konusundaki tutumu bizim için tam bir hayal kırıklığı” diyen Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, şunları ifade ediyor:
“Nasıl oluyor da böylesi bir rejime destek veriyorlar anlamak mümkün değil. İran rejiminin, devriminin kodlarına bakıyoruz, bir İslam cumhuriyeti. Ama nasıl oluyor da sivil, kadın, çocuk demeden her gün katleden bu rejime destek veriyorlar hayret ediyoruz doğrusu.”
Bu süreçte İran’ın Türkiye ile müzakerelerini sürdürdüğü hatırlatıldığında Babacan, “Sürekli gelip gidiyorlar görüşüyoruz. Büyük hayal kırıklığı. Çünkü biz İran’a çok destek çıktık. Bütün dünyada neredeyse avukatlığını yaptık. BM’de (Birleşmiş Milletler), AB’de (Avrupa Birliği) ve ABD’de sürekli savunduk. Niye? Çünkü komşumuz. Biz Esad’ın içinde olduğu hiçbir çözüm olmaz diyoruz. Gönül arzu eder ki bu işler bir an önce çözümlensin” diye konuştu.
Kuzey Irak’ta ABD iş yapıyor Türkiye dışında kalamaz
Başbakan Erdoğan ve beraberindeki heyetin geçen ay yapılan ABD seyahatinde gündem maddelerinden biri de Kuzey Irak’taki petrol ve doğalgaz işleri olmuştu. Bu konuda önümüzdeki dönemde hareketli bir sürecin bizi bekleyip, beklemediğini sorduğumuzda Ali Babacan şu yanıtı veriyor:
Problem, Bağdat...
“Kuzey Irak’ta bizim ticari çıkarlarımız var. ABD’nin en büyük petrol şirketleri de orada. Onlar orada iş yaparken Türkiye’nin bu işin dışında kalması düşünülemez. Kuzey Irak’la ilgili projeler, Kuzey’i Güney’den ayrıştırıcı bir hal alırsa bunu en başta biz istemiyor, Irak’ın toprak bütünlüğünü savunuyoruz.
Bir yandan Erbil’le ilişkilerimizi daha da geliştirmeyi istiyoruz. Ama bunun Erbil’in Bağdat’tan daha fazla uzaklaşmasına sebep olmamasını da diliyoruz. Problemin özü Bağdat’ta. Çünkü Maliki hükümeti son derece mezhepçi Irak’ın tümünü değil sadece kendi kesiminin refahı peşinde. Dileriz ki seçim sonrası temsil gücü yüksek hükümet kurulur. Maliki politikaları Irak’ı istikrarsız bir ülkeye dönüştürdü. Diğer şii gruplar dahi Maliki’nin izlediği politikaya karşılar.”
BORÇ ÖDEYEMEYECEK BELEDİYEYE HAZİNE GARANTİSİ YOK
Ankaralı vekiller ‘at imzayı’ dedi
Büyük altyapı projelerinde Hazine garantisi yöntemini tercih etmediklerini ve bunun da en sağlam yol olduğunu kaydeden Ali Babacan, “Daha önceki hazine garantileri borca kefil olmaktı. Bizim dönemimizde Hazine ödeyemeyeceği göz göre göre belli olan hiç kimseye kefil olmadı” dedi.
Babacan, bu noktada Ankara Belediyesi’nin metro projesiyle ilgili yaşanan ilginç bir olayı şu sözlerle paylaştı:
Mümkün değil...
“Ankara Belediyesi mesela olmadı, 1 lira kefil olmadık. Ama başka bir belediyenin projesine olduk. Ticaretten de bildiğimiz, ödeyemeyeceğini bildiğin kişiye kefil olmazsın. Hazine’nin yaptığı bu. Metro projesini bu yöntemle yapmak istediler. Bana dediler ki, “Bir imza atsanız yürüyecek.” Bütün Ankaralı bakanlarımız, milletvekillerimiz çağırdılar beni. Ne için olduğunu da bilmiyorum. “Yetki sende” diyorlar. Bir imza... “At imzayı bütün metrolar yürüyecek.” “Mümkün değil” dedim. Belediye yapamıyorsa metroyu devlet olarak biz yapacağız. Ödeyemeyeceğini bile bile kefil olup da bu borç üzerinize kalacağına biz yaparız dedik, kanun çıkardık ve üstlendik. İstanbul’da da durum böyle, Ulaştırma Bakanlığı yapıyor.”
Paris’te Babacan’la buluştuğumuz otelin lobisine tam bir çiçek şöleni hakimdi...
‘Müşteriden yararlanılmasın...’
Bankaların yüksek kârlarının eleştirildiği bir dönemde, tüketici şikâyetleri sonrası ücret ve komisyonlarda yeni düzenlemelerin tartışıldığı bir süreci değerlendiren Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, “Eline düşen müşteriden azami nasıl yararlanabilirim yaklaşımı hiçbir sektör açısından doğru değil. Buna karşıyım” dedi.
Bankaların yüksek kârlarının faiz düşüşünden kaynaklandığını hatırlatan Babacan şöyle devam ediyor:
“Faizler düştükçe bankalar kâr eder. Faizler hem düşsün isteyeceğiz, hem bu kâğıtları ellerinde tutanlar mesela vatandaşlar da kar ediyor sadece bankalar değil. Şu da var bankacılık sektörü teşvikin hiç olmadığı bir sektör. Onu da dikkate almak gerek. Reel sektör vergiden çalışana kadar teşvik alabiliyor ama bankalarda bu durum yok.
Önemli olan bazı spesifik uygulamalar. Eline düşen müşteriden azami nasıl yararlanabilirim yaklaşımı hiçbir sektör açısından doğru değil. Buna karşıyım.”