Pandemiyle birlikte üzerimize adeta kara bulutlar kabus gibi çöktü. Peki bu karamsarlık kime yaradı? İyi, sağlıklı, zinde yaşama karşılık gelen “wellness” pazarı 1.5 trilyon dolarlık ekonomi halini aldı.
Önümde yeni hazırlanmış bir pazar araştırma raporu var: “İyi Hisset: 1.5 trilyon dolarlık ‘wellness’ pazarının geleceği (Feeling Good: The future of the $1.5 trillion wellness market)”
Bu başlıkla yayımlanan McKinsey’in raporunu okuyunca, “wellness” yani “iyi ve sağlıklı yaşam” sektörünün gelecekte yatırım yapılacak alanlardan biri olduğu açıkça görülüyor.
Ama son yıllarda bu pazarın çılgınca büyümesinin arkasında yatan sebeplerin, “orantısız büyüyen ekonomiler, krizler, yoğunlaşan işler, gelişen teknolojiler, bozulan ilişkiler, koşuşturma, stres bir de bunun üzerine pandemi belası” olduğunu düşününce, dünyamız için karamsarlığa kapılmamak elde değil.
1.5 trilyon dolar elbette çok büyük bir rakam (Basit hesapla iki Türkiye ekonomisi ediyor), üstelik bu işte olanlar için oldukça büyük fırsat.
“Dünyanın derdini dünya çözsün, biz ekmeğimize bakalım” diyenlerdenseniz, rapora göz atmayı sürdürelim.
Öncelikle wellness’in sadece zindelik ve beslenmeyi değil, aynı zamanda genel fiziksel ve zihinsel sağlık ve görünümü kapsadığını hatırlatalım.
Burada da altı ana başlık öne çıkmakta: Daha sağlıklı yaşam (1), Daha çok spor (2), Daha iyi beslenme (3), Daha iyi görünüm (4), Daha iyi uyku (5), Daha iyi düşünmek (6).
Fırsatlar kaçmasın...
Son dönemde moda olan wellness kavramı pandemi yüzünden popülerliğini daha da artırdı. İnsanlar sağlık konusuna eskisine göre daha da çok önem veriyor ve ilgileri artmış durumda.
Şirketin geniş çaplı araştırma sonucuna göre, ankete katılan her 10 kişiden 8’i sağlıklı yaşamın önemli olduğuna inandığını, 4’ü ise bunu birinci öncelik olarak gördüğünü söylüyor. Özellikle pandemi döneminde bu oranlarda belirgin artış olduğunun altı çiziliyor.
Dünya çapında wellness pazarının yıllık yüzde 10’a varan büyüme ile 1.5 trilyon dolardan fazla olduğunu tahmin eden McKinsey, raporunda, şu noktalara işaret ediyor:
“Tüketici ilgisiyle beraber satın alma gücündeki artış pazar adına muazzam fırsatları beraberinde getiriyor. Sağlıklı yaşam pazarında oyuncu sayısı her geçen gün yükselirken, bu durum şirketlerin nerede ve nasıl rekabet edeceği konusunda stratejik hareket etme ihtiyacını doğuruyor.”
Herkesin derdi farklı
Wellness’e bakış ülkeden ülkeye farklılıklar gösteriyor. Örneğin, Japonya’daki tüketiciler görünüme öncelik verirken, Almanya’daki tüketiciler zindeliği vurguluyor; Brezilya ve Amerika’daki katılımcıları en çok, daha iyi düşünmek ilgilendiriyor, Çin ve İngiltere ise beslenmeyle ilgili.
Sonuç olarak; “Küresel wellness pazarı büyüyor. Gelişmiş ülkelerde tüketiciler her kategoride, daha fazla harcama yapacaklarını söylüyor. Harcamalarını artırmayı planlayanların çoğu hafıza geliştiriciler, yaşlanmayı geciktirici ürünler, güzellik takviyeleri, doğal kozmetik, iyi beslenme ve spora ağırlık vermeyi planlıyor.”
Sağlıcakla kalın.
Yoga, iyi, zinde ve sağlıklı yaşamın olmazsa olmazlarından biri olarak görülüyor.
Çılgın kripto trenine binmeyen yanar mı?
Küçük büyük neredeyse tüm yatırımcıların “Batacak mı, çıkacak mı?” oyunu oynadığı ve bunu yaparken de sürekli Bitcoin’de oynak giden fiyatlara kilitlendiği bir dönemde farklı bir cephede dikkat çekici hareketlilik yaşanıyor.
Şöyle ki...
Büyük sermaye grupları ve milyar dolarlık melek yatırımcılar geleceğin oyununda yer almak için adım atan kripto pazarındaki startup’lara yağmur gibi yatırım yağdırıyor.
Rakamlara bir göz atacak olursak, bu yılın ilk dokuz ayında, global kripto dünyasındaki startup şirketler 2020’nin toplam yatırımının yaklaşık 5 katı olan 15 milyar dolarlık bir girişim fonu topladılar.
Erken aşama tohum turları, yani 1 yatırıp 1000 almayı hedefleyen şirketlerin bu dönemde yaptığı anlaşmalar, bunların çoğunluğunu oluşturdu.
Yeni dünyada “Kripto Çılgınlığı” olarak adlandırılan bu oyunda kimlerin kazanacağını elbette bize gelecek gösterecek. Eldeki verilerle şu ana bakacak olursak blockchain-kripto girişimlerinin çılgın bir yıl geçirdiğini söyleyebiliriz.
“Aman ben risk almıyorum! Dolar, altın gibi bildiğim yatırım araçlarında kalıyorum” diyenlere bir sözümüz yok ama kripto trenini kaçırmak istemeyenler için bu rakamlar önemli bir gösterge olabilir.