Meme kanseri farkındalık ayı olan ekim geride kaldı. Fakat hâlâ her sekiz kadından biri meme kanserine yakalanma riskini taşıyor. Ekim bitse de bizim farkındalığımız bitmesin Geride bıraktığımız ekim ayı meme kanseri farkındalık ayıydı. Her yıl ekim ayında meme kanserine toplumun dikkatini çekmeye yönelik etkinlikler olur. Çünkü her sekiz kadından biri meme kanserine yakalanma riski taşıyor ve bu bir hastalık için çok yüksek bir risk oranı.
Bu yılki etkinliklerin Kovid-19 pandemisinin gölgesinde kaldığını gözlemledim. Hem etkinlikler önceki yıllarda olduğu gibi geniş katılımlarla yapılamadı hem de yapılan etkinliklere ilişkin haberler yazılı ve görsel basında daha az yer bulabildi. Çünkü Kovid tüm manşetleri tutmuştu.
İllaki erken teşhis
Ben de kendi adıma topluma olan sorumluluğumu yerine getirmek, “Farkındalık ayı bitti ama farkındalığımız bitmesin” demek istedim.
Meme kanseri kadınlarda en çok görülen kanser türü, bu hastalık meme hücrelerinin değişime uğraması ve çoğalmasıyla ortaya çıkıyor. Oluşan
Kovboy filmlerinde oradan oraya yuvarlanan ‘ıssızlık çalısı’ Silikon Vadisi’nde bu aralar... Uzaktan çalışma her geçen gün bir başka teknoloji şirketinde kalıcı hale gelirken ofisten çok kafe-oyun parkı formatındaki dev merkezlerin modası geçiyor
Armut minderler üzerine yayılıp kucağında laptop’la çalışmak, üst kattan alta inerken asansörü ya da merdiveni değil ‘kaydırağı’ kullanmak, ne zaman öğle arası vereceğinin, insan kaynaklarına değil, masa tenisi ya da langırt oynayacağın arkadaşlarının iş trafiğine bağlı olması... Çok değil, daha 6-7 ay önce dünyadaki bütün ofis çalışanlarının hayalini süsleyen şeylerdi bunlar.
ABD’nin Seattle kentindeki Silikon Vadisi, sadece teknolojinin mabedi değil, ofisin de ‘Olmayan Ülkesi’ idi adeta. Google Kampüs ile başlayan ofisten çok kafe - oyun parkı karışımı bir çalışma mekânı yaratma furyası Silikon Vadisi’ndeki tüm şirketlere yayılmış, hatta dünyanın farklı yerlerinde de teknoloji şirketleri bu akıma ucundan kıyısından ayak
Avrupa’daki Türk girişimcilerin çoğu gibi restoran sektörüne yatırım yapan Mehmet Nezir Korkut, onlardan farklı olarak kurumsallaşma, markalaşma yoluna gitmiş. Döneri, ‘ayaküstü atıştırmalık’ imajından kurtarıp elit yemek yapmış. Şimdi devlet başkanları, milletvekilleri, iş insanları, restoranlarının müdavimi...
Girişimcilik bazı insanların kanında vardır, onlar girişimci doğarlar... 90’ların Mardin’inde küçücük yaşında ayakkabı boyayarak okul harçlığını çıkarma mücadelesi veren ufacık bir erkek çocuğunu hayal edin. Kaç kişi ayakkabı boyatır ki Anadolu şehirlerinde...
Sonra kaç çocuk bu işi yapar oralarda düşünün... Ya berberde iş bulur Mezopotamya’nın çocukları, ya sokakta kendi yaptıkları limonatayı satar ya da ayakkabı boyarlar. Mehmet Nezir Korkut onlardan biri olarak başlar hayat mücadelesine... Ayakkabı boyama işinde rekabetin fazla olduğunu görünce aile ekonomisine daha fazla katkıda bulunmak için kebapçıda çalışmaya başlar. Kendi yerini açmayı daha o yaşlarda
ING Türkiye, dijitalleşmeyi destekleyen toplumsal yatırımlarını öğretmenlere yönelik yeni bir projeyle hızlandırıyor. Bu kapsamda, ING Türkiye, Habitat Derneği, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) iş birliği ve İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı’nın (İLKSAN) desteği ile ilkokul ve ortaokul öğretmenlerine yönelik “Dijital Öğretmenler” projesi hayata geçiriliyor.
İlk aşamada 10 ilden 1000 öğretmene ulaşılacak eğitimle, öğretmen ve dolaylı olarak da öğrencilerin dijital dönüşümün bir parçası haline getirilmeleri hedefleniyor.
ING öncü oldu
Yaptıkları atölye çalışmalarında, öğretmenlerin kendilerini en fazla geliştirmek istedikleri alanın, öğrencileriyle daha etkili iletişim kurabilmek, verdikleri eğitimin etkinliğini artırmak amacıyla dijital okuryazarlık olduğunu gördüklerini söyleyen ING Türkiye Genel Müdürü Alper Gökgöz, “Dijitalleşme, ING’nin stratejisinde çok önemli bir yere sahip, bu alanda öncü kuruluşlardan biriyiz. Pandemi sürecind
Salgın yat turizmini, yat turizmi de denizde alışverişi artırdı. Yatlara yanaşan teknelerde aksesuardan sebzeye, simitten tişörte yok yok... Teknesini spor ya da SPA salonuna çeviren girişimciler bile var
Pandemi nedeniyle büyük şehirlerden kaçanların bir bölümü soluğu denizde aldı. Sadece deniz kıyısındaki beldelere, yazlıklara gitmelerinden söz etmiyorum. Kelimenin tam anlamıyla deniz insanı oldular! Göcek’te mesela adeta koy kentleri kurulmuş durumda! Marinalar, koylar, alargalar tekne dolu. En izole koylarda dahi tekneler yan yana duruyor.
Yıllardır her yaz Bodrum, Göcek, Selimiye, Fethiye, Kaş taraflarına uğrar, tekne tatili yaparım. Hayatımda bu kadar tekneyi bir arada görmedim. Ekimin ortalarına gelmemize karşın koronavirüs nedeniyle evlerine dönmeyenler adeta teknelerde yaşıyor. Hal böyle olunca deniz üstünde bir ekonomi de doğmuş durumda. Göcek’te tekne mağazalar, SPA hizmetleri, su sporları, market, balıkçılar koylarda satış yapıyor. Lüks yatlara teknelerin biri yanaşırken diğeri ayrılıyor.
Kadınlar öne çıkıyor
Bulunduğum tekneye uğrayan Zeynep
Zorlu Tekstil, uzun yıllardır yatırım yaptığı akıllı tekstil alanındaki know how ve tecrübesini sağlık sektörüne taşıdı. Şirket bu alandaki geniş ürün yelpazesiyle Amerika başta olmak üzere birçok gelişmiş ülke pazarına ihracat yapıyor. Sürdürülebilirlik odaklı vizyonuyla teknik tekstile ve bunlar içerisinde katma değeri en yüksek alan olan akıllı tekstillere uzun yıllardır yatırım yaptıklarını ifade eden Zorlu Holding Tekstil Grubu Başkanı Necat Altın, “Isıya ve neme duyarlı, hava geçirgenliği yüksek aynı zamanda antibakteriyel ve antiviral özelliklere sahip iplik ve kumaşlarımızla; güvenlik, savunma sanayii, sağlık, otomotiv ve elbette uzmanlık alanlarımızdan biri olan ev tekstili olmak üzere pek çok sektöre akıllı tekstil ürünleri sunuyoruz. Ar-Ge ve inovasyon kapasitemize güvenerek çıktığımız bu uzun soluklu yolculukta edindiğimiz know how ile değişen dünyanın ani taleplerine çevik bir şekilde çözümler üreterek, hızlı bir şekilde aksiyon alabiliyoruz” diyor.
Sağlığa öncelik verdi
Pandemi
Hani şu elinde bıçağı, yüzünde sonsuz can sıkıntısı ifadesiyle 400 yıldır duran kız! Cranach’ın bu eseri de dahil olmak üzere pek çok önemli sanat eseri satışa çıkıyor. Çünkü pandemide kapılarını kapatan müzeler artık sıfırı tüketti
Sanat sektöründe pandemi nedeniyle tarihte görülmemiş gelişmeler yaşanıyor. Ziyaretçi kabul edemeyen müzeler gelir çıkmazında. Anlı şanlı müzeler çalışanlarının maaşlarını ödemekte zorlanıyor. Hal böyle olunca, büyük müzeler, paha biçilemez koleksiyonlarını satıyor. Brooklyn Müzesi, finansal sorunlarını azaltmak için, koleksiyonundaki, Rönesans ustası Lucas Cranach ve 19. yüzyıl ressamı Gustav Courbet’in eserleri de dâhil olmak üzere 12 eseri, önümüzdeki ay Christie’s müzayede bloğunda satacak.
Çaresiz kaldı
New York Times’a göre, her birinin fiyatı 30 bin ile 1.8 milyon dolar arasında değişeceği tahmin edilen sanat eserlerinin satışından elde edilen gelir, yaklaşık 160 bin eseri içeren Brooklyn Müzesi
Olur mu demeyin! Bal gibi de oldu! GastroAntep etkinliği bu yıl online düzenlendi. Ünlü şeflerin Antep lezzetlerine ilişkin yorumlarını internetten izledik. Kokusu burnumuzda, tadı damağımızda canlandı Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin Gaziantep Valiliği koordinasyonunda ve Gaziantep’i Geliştirme Vakfı (GAGEV) ve İpekyolu Kalkınma Ajansı (İKA) işbirliğiyle düzenlediği Uluslararası GastroAntep Festivali’nin üçüncüsü bu yıl dijital ortamda yapıldı. ‘GastroAntep Hasat Günleri’ adı altında düzenlenen etkinlik, Michelin yıldızlı ünlü şeflerin katılımıyla düzenlenen hasatlar, workshop’lar, panel ve oturumlar, GastroAntep sosyal medya hesapları ve Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ile GastroAntep resmi web sitelerinden canlı yayınlarla takip edildi. İki güne yayılan etkinlikleri yaklaşık 2 milyon kişi izledi. Bu anlamda en büyük dijital festival gerçekleşmiş oldu.
Başkan öncü oldu
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) 116 şehir arasında