27.07.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:
Bundan önce Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Araştırma Vakfı (TESEV) ile ilgili yazdığım iki yazı, ilgili çevre tarafından tartışıldı, benim tarafımdan da sıkı bir gözlem altına alındı.
TESEV 2003 genel kurulunu yapamadı; ertelemek zorunda kaldı!
İş, bilim ve profesyonel dünyadan etkin 300 ismin yer aldığı, Türkiye'nin ilk düşünce üreten sivil toplum örgütü (think tank) TESEV yol ayrımına geldi. TESEV'in genel kuruluna sunulan Vakıf Senedi tepki topladı. Bunun yanı sıra yönetim anlayışı, parasal kaynakların kullanım biçimi gibi eleştiriler de dile getirildi...
Başkan Can Paker, Feyyaz Berker ve İshak Alaton gibi TESEV'e maddi kaynak da üreten isimler ayrı bir vakıf kurmayı düşünmeye başladılar. Vakfı, 1960'lı yıllardan Nejat Eczacıbaşı ile birlikte bugünlere taşıyan ve şekillendiren kurucular; Mehmet Kabasakal, Ziya Müezzinoğlu, Hasan Karaçal, Metin Kıyıcı gibi isimlerin, vakıf senedine ve yönetim anlayışına yönelik eleştirileri özellikle akademik çevreden destek gördü.
Prof. Bilsay Kuruç, Prof. Gülten Kazgan, Prof. Atilla Karaosmanoğlu, Kabasakal'a genel kurul vekaleti vermekten çekinmediler. Eski CHP'li bakanlardan Ziya Müezzinoğlu, 29 Ocak 2001 yılında zaten yeni yönetim kuruluna girmemekle, tavrını en başta ilan etmiş; TESEV'in kurumsallaşma yönünde yeterli adımları atmamasını eleştiren ve önerileri de beraberinde getiren bir mektubu yönetime vermişti.
Kurucu felsefe
İpler bir hayli gerildi; çıkış yolu arandı. Kimse bu sorunun kamuoyuna taşınmasını istemedi ve TESEV taraflarca üzerinde uzlaşılacak bir vakıf senedi hazırlamak üzere geçici bir yönetim oluşturdu. Bu yönetime Bülent Eczacıbaşı'nın başkanlık etmesi istendi; Eczacıbaşı, Prof. Üstün Ergüder başkanlığında hakem rolü oynamayı kabul etti.
Geçtiğimiz günlerde taraflar bir noktada birleştiler ve birlikte oluşturulan yönetim, vakıf senedinde gerekli görülen düzenlemeleri yaptı.
Bülent Eczacıbaşı bu süreçle ilgili olarak, "Uzlaşma olmasaydı, yapabileceğim bir şey yoktu, Kabasakal gibi düşünenler çoğunluktaydı ve yönetime gelirdi. Ancak arkadaşların niyeti tek başlarına yönetimi ele geçirmek değildi, (önceki yazımda kullandığım "ele geçirme" ifadesini de burada eleştiriyor) TESEV'in yönetim biçimi ve anlayışının kuruluş felsefesine uygun olarak yapılanma talebiyle hareket ediyorlardı."
Üzerinde zorlu bir uzlaşma maratonu yaşanan "Vakıf Senedi" üzerindeki eleştirileri tek cümleyle özetleyebilirim, "Parayı veren düdüğü çalmasın!"
Beş yeni üye
Kabasakal, vakıf senedinde yeniden oluşturulan maddi ve fikri katılım sağlayan "Danışma Konseyi" nin, yönetim kurulunun tümünü seçmesine olanak veren düzenlemeye itiraz etti. Bunun yerine konseyin yetkisinin, yönetim kurulunun üçte birini önermekle sınırlanmasını kabul etti.
15 kişilik yönetim kuruluna giren beş yeni ismin başında Can Paker, Oğuz Özerdem, Vural Akışık, Osman Kavala yer aldı.
Atamalar yerine demokrasiyi seçmek, zorlu bir savaşı göze almak demek; TESEV'in son genel kurulunda da bunu gördük.
Ancak bu mücadele kurumların geliştiği ve kendini ifade edebildiği nokta da, taraflara onur verecek bir uzlaşıyı barışı beraberinde getiriyor.