Machiavelli’nin yazdığı “Floransa Tarihi” adlı kitap, A. Doğucan Hanegelioğlu tarafından dilimize kazandırıldı. Bu tercüme gerçekten çok yoğun bir çalışma içeriyor. Dipnotlar, açıklamalar, geniş bir kaynakça ve dizinle hazırlanmış yoğun bir çalışma.
Niccolò Machiavelli’nin “Il Principe” ismiyle tanınan ve “Hükümdar” olarak dilimize tercüme edilen kitabı, siyasetle uğraşan hemen herkesin okuduğu, iyi ya da kötü dersler aldığı bir eserdir.
26 Aralık 2020 günü “Machiavelli ve Hükümdar Üzerine” başlıklı bir yazı yazmıştım. Bu yazı üzerine yapılan geri dönüşler beni, 13 Şubat 2021 tarihinde “Anti-Makyavel” adlı bir başka yazı yazmaya yönlendirmişti. Il Principe”i okuyan Prusya Kralı Friedrich Wilhelm “ Anti-Makyavel” isimli bir kitap yazar. Voltaire’in gözden geçirdiği bu kitap, aynı isimle yayımlanır.
Machiavelli’nin yazdığı “Floransa Tarihi” adlı kitap, A. Doğucan Hanegelioğlu tarafından dilimize kazandırıldı. Bu tercüme gerçekten çok yoğun bir çalışma içeriyor. Dipnotlar, açıklamalar, geniş bir kaynakça ve dizinle hazırlanmış titiz bir çalışma. Uzun süredir böylesi disiplinli bir çalışmayla yayımlanmış tercümeyle karşılaşmamıştım. Kendisini kutlarım.
Machiavelli
1469 yılında dünya gelen ve 1498 yılında Floransa Cumhuriyeti’nin ikinci şansölyesi, ardından Hürriyet ve Barış Onlusu sekreteri seçilen Machiavelli, başarılı bir devlet görevlisi olarak Floransa’ya hizmet ettikten sonra 1512 yılında Medici Ailesi’nin Floransa yönetimini ele geçirmesinin ardından görevinden azledilir ve tutuklanır. Ölüme mahkûm edilmişken Giovanni di Bicci de’ Medici’nin X.Leon adıyla Papa olması nedeniyle çıkarılan af sonucu hapisten tahliye edilir. Tüm uğraşlarına rağmen tekrar devlet yönetiminde görev alamaz ve 21 Haziran 1527 günü vefat eder.
1523 yılında VII. Clemens adıyla papa olan Kardinal Giuliano de’ Medici, Floransa hükümdarı olduğu sırada 1520 yılında, Machiavelli’den “Floransa Tarihi”ni yazmasını ister. Sekiz kitap hâlinde yazdığı bu eserini 1525 yılında tamamlayarak, Papa VII. Clemens’e sunar.
Kitabın ön bölümünde Machiavelli’nin Papa VII. Clemens’e yazdığı mektup yer almaktadır. Yaşamını mahveden ancak aynı zamanda ölümden kurtulmasına vesile olan Medici Ailesi’ne olan bağlılığını ve bu ailenin niteliklerini öven mektubun, büyük ölçüde mecburiyetten yazıldığını hatırlatmak isterim.
Floransa Tarihi
Machiavelli’nin yazdığı “Floransa Tarihi”, Roma İmparatorluğu’nun başkentinin İstanbul’a transfer edilmesinin ardından başlar. Bu olay, I. Theodosius (347-395) dönemine denk gelmektedir. Her ne kadar daha önceki dönemlere atıflar bulunsa da bu açıklamalar yeterli düzeyde değildir. Floransa şehrinin bulunduğu bölgedeki ilk yerleşimlerden biri, MÖ 9-8. yüzyılda Fiesole adlı küçük şehirdir. Etrüksler tarafından kurulan bu şehir, MÖ 80 yılında Sulla tarafından karşı olan hizbi barındırdığı için yok edilir. Hemen akabinde MÖ 59 yılında Julius Cezar aynı bölgede Fluentia adıyla yeni bir şehir kurar. Kısa süre sonra adı Florentia’ya (Çiçekli) dönüşür. İmparator Diocletianus (284-305) döneminde Floransa ismi verilerek Toscana Vilayeti’nin başkenti ilan edilir. Daha sonraki dönemlerde bir süreliğine Gotların, sonrasında Lombardların hâkimiyetine geçen şehir, 1115-1532 tarihleri arasında Cumhuriyetle yönetilir.
Machiavelli, birinci kitabında MS IV. yüzyıl ile 1215 tarihleri arasında geçen olayları anlatır. Diğer yedi kitabında ise daha dar aralıklı tarihlerde meydana gelen olaylara değinmektedir. 1414-1434 tarihleri arasındaki yirmi yılın hikâyesini anlatan IV. kitap, “Şehirler için Yasaların ve Teşkilatlanmanın Önemi” başlığını taşıyan bir giriş yazısı ile başlamaktadır.
“Şehirler için Yasaların ve Teşkilatlanmanın Önemi”
“Şehirler, özellikle de cumhuriyetle yönetilip iyi teşkilatlanmamış olanlar, sık sık hükûmet ve yönetim şekli değişikliklerine giderler. Bu değişimler çoğu kişinin düşündüğünün aksine özgürlükle kölelik arasında değil, kölelikle suiistimal arasında gerçekleşir. Zira sıradan yurttaşlardan çıkan ‘suiistimal vaizleri’ ve seçkinlerden çıkan ‘kölelik vaizleri’ özgürlüğün yalnızca adını methederler. Bunların ikisi de yasalara ve veya insanlara tâbi olmak niyetinde değillerdir.
Vakidir ki, nadiren de olsa, şehirde şans eseri bilge, iyi ve güçlü yurttaş yetişir, onun eliyle yasalar düzenlenir, bu yasalar sayesinde seçkinler ile halk arasındaki çatışma durdurulur veya zarar vermeyecek bir şekilde dizginlenir; işte şehrin özgür olduğundan ancak o zaman bahsedilebilir. Çünkü yasalar ve iyi teşkilatlanma temelinde inşa edilmiş bir şehir, elinde bu aygıtlar olduğu için tek kişinin erdemine ihtiyaç duymaz… Bu tip cumhuriyetlerin hepsinin çetin düşmanları olduğu için bunlarda istikrar ne vardır ne de var olabilir; zira biri iyi adamlardan hazzetmez, diğeriyse akıllı adamlardan. Biri kolayca fenalık eder, diğerininse iyi bir iş yapması çok zordur; birinde küstah adamların çok yetkisi vardır, diğerinde aptal adamların; bunların ikisi de tek adamın erdemi ve talihiyle ayakta durabilir, ama bu adamın işleri ya ölümünden dolayı akamete uğrar ya da çektiği zahmetlerden ötürü faydasız olur.” (s. 289-290)
Machiavelli’nin üzerinden beş yüz yıl geçen bu tespitinin hâlâ geçerli olduğunu düşünmekteyim. Son günlerde sıkça duymaya başladığımız söylemler, bu tespiti doğrular nitelikte. Aklıma Ziya Paşa’nın bir sözü geliyor: “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz / İnsanın aynası iştir, lafa bakılmaz.”
Ülkemizin büyük bir çoğunluğu, hemen her akşam görsel medyada çeşitli vaizleri dinlemekte. Genç nesil pek bilmez, ama belli bir yaşın üzerindeki çoğu kimse kimin kim olduğunu çok iyi bilmektedir. İnsanlar, anlaşılan uzun yıllardır verilen vaazların sonuçlarını gördükçe yeni vaizler dinlemek istiyor. Fakat yeni vaizlerin söylemleri gerçekten özgürlük beklentisini tatmin etmek için mi söyleniyor, yoksa bu görüntü altında suistimal beklentilerini örtmek için mi?
Anlaşılan bir kurtarıcı bekledikçe sonuç değişmiyor.
Niccolò Machiavelli, (Çev. A. Doğucan Hanegelioğlu), Floransa Tarihi, İstanbul, 2022.