Gittiği ülkenin ‘hoş karşılanmayan’ hallerine el atmayı seven bir belgeselci Simon Reeve... BBC First’te bir Orta Amerika turu vardı. Honduras’ı izlerken ‘Coğrafyanın kaderi bu kadar mı adaletsiz olur?’ dedirtiyor. Karayipler bir tatil cenneti olarak sunuluyor. Reeve, başka bir gözle bakıyor. Kumsallar zengin villaları ile işgal edilmiş durumda. “Kumsalda siyah adam görmek istemiyoruz” diyorlarmış. Tek başına direnen yerli yaşlı adamın evinde duyuyor bu sözleri Reeve... “Kıyıları zenginlere sattılar şimdi denize giremiyorlar” notlarım arasında bir cümle... Birden aklıma Fethiye’de portakal bahçelerini yabancıya satan köylü hikayeleri geldi.
Eroin savaşlarının merkezi
Honduras, savaşların, kargaşanın ve göçlerin bitmediği bir ülke. Orta Amerika bir çete cenneti. 300 bin çete üyesi olduğu söylendi belgeselde. Sadece Honduras’ta bu sayı 110 bin. ABD’ye 30 milyon paund dolayında kokain gidiyormuş yılda. Orta Amerika bunun kavgasında özetle.
Bir hapishaneye gidiyoruz kamera ile birlikte. Hapishanenin özel bölümü var, orada çete üyeleri kalıyor. Başka bir dünya. “18. Cadde çete üyeleriyiz. Yaptıklarımızdan dolayı af diledik” diyorlar.
Rakipleri ‘MS-13’ ile ateşkes anlaşması yapmışlar. Şaşırıyoruz. Çünkü biraz önce asker denetiminde girdikleri bir mahallede çete temizlik operasyonu vardı. Ve bu savaşın sürdüğü söylenmişti. Honduras hükümetinin çeteler ile anlaşmaya yanaşmadığı belirtiliyor hapishane bölümünde. Devlet çete ile anlaşma yapar mı? Ya da yapmazsa ne olur? Bu çelişkili durum Honduras’ta ve dünyanın birçok ülkesinde görülmüyor mu? Meksika’da son altı ayda 34 politikacı öldürüldü. Değişmeyen kaderler silsilesi mi, her ülkenin ‘kendi coğrafya’sı diye dünüşmeden edemedik.