Romantik bir yemek, televizyon karşısı eşofmanlı çay rutini, hasta yatağında sızlanma ve şefkat, ay sonu faturaları ödemek için toplaştığınız masa başı,
Yukardaki mekanlardan hangisi bir ilişkinin en iyi sınandığı yer olabilir? Hangisi sizin gerçekliğiniz? Ya da hiçbiri sizin ilişkiniz için geçerli bir sınav yeri değil mi? Bana göre hepsi ve buna eklenebilecek binlerce senaryo ilişkinin sınavı olabilir. İçimizden kim ilişkisinin mükemmel olduğunu ve bu mükemmeliyetin uzun süredir devam ettiğini iddia edebilir ki?
Büyük bir emek harcıyoruz ve beklentilerimiz çok fazla. Bir alma verme dengesi tutturmaya çalışıyoruz. Sevgi, sadakat, saygı, eğlence alışverişindeyiz. Bu alışverişin dengesi şaştığında ya ilişkimizin pamuk ipliğine bağlı olduğunu ya da gerçekten sağlam halatlarla tutunmuş olduğunu keşfedebiliyor, şaşırıyor, üzülüyor, kırılıyor veya çok seviniyor, daha fazla sevmeye soyunuyoruz.
Sosyal iyi olma halimiz için de tüm ilişkilerimiz değerli. Sadece aşk, evlilik, romantik ilişkiler değil, tüm yakınlarımızla olan ilişkilerimiz, burdan bizi besleyenler ve bazen de tüketenler.
Besleyenleri bulmak büyütmek, tüketenleri çözmek, vazgeçmek de farkındalık gerektiriyor. Bugün sorsanız bana senin listende neler var diye, ezbere söyleyemem, elime büyüteç ve el feneri alıp bir yalnız kalma hali içinde cesurca bakmam, bir daha bakmam, bir daha bakmam ve kararlar almam gerekebilir.
Tetikleyici sorular önce kendime sonra sizlere gelsin: Peki lişkileri beslemek adına ben ne yapıyorum? Madem denge diye tutturdum, peki ben bu denge noktası nedir biliyor muyum? İlişkinin dengeden çıktığını nasıl anlıyorum, ne kadar emek vermeye hazırım, yoksa hep hazırdan mı yiyorum? Kendi ilişkimde benim ezberlerim neler? Neleri istiyor, arzuluyor ama alamadığın için mış gibi yapıyor hem kendimi hem karşı tarafı kandırıyorum? Sınırlarım, kırmızı çizgilerim var mı? Bunların istismar edilmesine ses çıkarmıyor veya sınırda nöbet tutup karşı tarafı içeri salmıyor muyum?
Sorular zor gelmiş olabilir ama ilişkilerin tam da ihtiyacı olan bu değil mi! Cevapların en içten, en samimi bizden verilmesi. Biz bize samimi dürüst değilsek karşı tarafa ve ilişkimize nasıl içten olabiliriz! Belki bu 14 Şubat pandeminin ilişkimize yaramış veya yaramamış olduğunu keşfettik. Bugünün hediyesi şu soru olsun: Bu ilişkinin neye ihtiyacı var? Şöyle ilişkiyi karşınıza oturtup sohbet etseniz ona ne derdiniz? Bu ilişkinin gizli saklıları neler, neler dilinizin ucunda ama söylenmedi, neler gereksiz söylendi, ilişkiyi süsleyip püsleseniz hangi renge boyardınız, hangi çatlakları, kırıkları tamir ederdiniz, ya da hangi parçaları tamamen yenisiyle değiştirirdiniz?
Hepsi bir durma ve hesaplaşma anı gerektiriyor ki bu da önem verme ve emek demek. Kırıklar, çatlaklar, abartılar, horluklar, pişmanlıklar olabilir kaldı ki her ilişki bunlardan nasibini alıyor önemli olan şu anda yapabileceklerimiz. Yakınlaşmak, birbirimizin gözünün içine bakmak ve ordan da kalplerimizin içine dalma cesaretimizi canlandırmak . Mahremiyetmizi, karanlık taraflarımızı saklamaya çalışmadan ortaya koymak paylaşmak ve kabul görmek. Doğru yanlış diye yargılanmadan sevgiyi konuşmak, ortaya meze yapmak ve muhabbetle yeniden tatmak. Korkuları da paylaşmak, kırılmışlıkları da!. Yüreğimizin parçalarını çıkartmak ortaya ve belki de tekrar beraber yapıştırmak.
Kimbilir sevgi bribrimizi gerçekten anladığımızda, anlaşıldığımızda coşar, büyür, serpilir ve bizi daha da çok sarmalar. Ve lütfen “mış gibi hallerimiz” ile helalleşelim ve sakince yere bırakıp arkamızı dönmeden uzaklaşalım. Nereye doğru mu? AŞK’ın anlayışlı koynuna..