Bir süredir bu kavramların tanımını ve farkını araştırıyordum. Popüler kelimeler gibi dururken, içlerini doldurmamız için bir fırsat sundu pandemi. Testler ile empati seviyemizi ölçmeye çalışırken, gerçek hayat sınav yaptı, yüz üstünden doksan aferin, veya hala yapman gerekenler var dersi tekrarla dedi bize. Şefkat ise bu dönemin büyük starı olarak girdi sahneye. Derinlerde bir yerde gizlenmişse bile tamam artık bana sıra geldi diyerek içimizden dışarıya taştı. Merak ediyorsanız soruyorum:
Sempatiyi kimlere gösterir siniz?
Empatik olduğunuzu nereden biliyorsunuz?
Şefkatli insanlar sizce diğerlerinden neyi farklı yaparlar?
Size sempati duyuyorum demenin diğer bir söylemi, size karşı sıcak bir yakınlık duyuyorum ve içinde bulunduğunuz duruma sempati duydum derken söylediğimiz gerçekte senin duygularını ve durumunu anlayabiliyorum. Sempati duymak bir jest yapmak gibi duruyor benim için ama yine de sana uzağım demek gibi de geliyor. Sempati biraz mesafeli bir duruş sergilemiyor mu? Sempatim var ama o kadar, henüz bundan öteye geçemem sizle ilgili bir şey yapamam der gibi. Peki kimlere sempati duyuyoruz? Açık açık konuşalım derseniz, sadece bize benzeyenlere, ortak yargı, benzer görüş, benzer duruş, yakın görünüş sahibi olanlara daha çok sempati duyuyoruz. Ayrımcılık yapıyoruz yani.
Sempati ne zaman büyür serpilir de empatiye dönüşür? İşte orda bir seviye atlamacadan bahsediyoruz, karşı tarafı anlayabilmenin ötesinde onun duygularını hissedebilmeden. Dizileri seyrederken kahramanın başına gelenler bazen bizi ağlatıyorsa sevinebiliriz zira orada empatik bir yaklaşım sergiliyoruz. Çok küçükken öğrenmeye başlıyoruz empati duymayı. Etrafımızdaki küçük bebekleri düşünelim daha birkaç aylıkken bile, kendileriyle yakın temasta olan anne, babalarının kendilerine gülmelerine veya dil çıkarmalarına karşılık vermelerini ve yüz beden dilini taklit etmelerini hayranlıkla seyredenlerden misiniz? Uzmanlar bunun bir nedeninin bilinçsiz empati geliştirme süreciyle ilgili olduğunu belirtiyorlar. Yine aynı nedenle erken dönemde çocuklarımızla duyguların anlamlandırılması konusunda ne kadar çok sohbet eder, açıklama yaparsak o kadar empati geliştirmelerine destek olabiliyoruz. Hele küçük çocuklarımız varken depresyona falan girmeyelim lütfen zira bizdeki duygu donukluğu süreci çocuklarımızın gelişimini sekteye uğratabiliyor.
Pandemide ne dedik? Empati göster bana yapamıyorum, yorgunum, işime odaklanamıyorum dedik. Empatik yöneticiliğin tarifine geri döndük. Duygusal zeka yeniden gündemimize bütün ağırlığıyla oturdu. Zorlayan hatta oldukça zorlayan bu özel dönemde başkasının duygularını anlamanın ötesinde onun yerinde olup aynen iliklerine kadar hissetmenin ne kadar da değerli olduğunu deneyimledik. Bazen bir musibet bin nasihatten daha iyi değil mi? Öncesinde içini boşalttığımız mekanik bir kavramdı empati. Dilimizde olan ama pratiği eksik kalan bir moda kavram. Bunun da tuzağı var maalesef. Kişilerin empatiyi kendilerine daha yakın ve daha benzer insanlara karşı gösterdikleriyle ilgili ipuçları var, yani kendilerine daha uzak olanları iyice bir anlamama halini tetikleyebiliyor. Bir de seni anlıyorum seni görüyorum, duyuyorum, acını hissedebiliyorum dedik ki bu çok güzel olmakla birlikte bunun karşı tarafa ne faydası var diye soralım.
Anladın ve hissettin sonra ne olacak? Anlamak ve aynısını hissetmek, başkasının acısının içinde kaybolmanın ona yardım edemediğimiz zaman bir önemi var mı? Var elbet tabi ki var ama belki de esas olan bu acıda onla birlikte erimemek ve iyi olma halini koruyarak ona yardım edebilmek ve çözüm sunabilmek. Yürüyebilmesi için sağlam bir dayanak olmak, rahatça ağlaması için çökmemiş bir omuz sunmak. İşte oyunun kuralını değiştiren bu an, sahneye başka bir olma halini davet ediyor ki onun adı şefkat. Şefkat empatinin elinden tutuyor ve eyleme davet ediyor. Yani şöyle diyor: şimdi senin için buradayım yardım etmek isterim senin için ne yapabilirim? İşte bana bu lazım der misiniz? Sadece anlayışın değil, ötesinde bir yerden sesleniyorum der misiniz?
Ve yılbaşı akşamı yaşadığım kaza sonucu dört hafta yatağa ve ailemin tam kapasite desteğine ihtiyaç duymamla birlikte yaşadığım deneyim farkı netleştirdi benim için. Kaza anından hastaneye ve sonrasına uzanan tüm süreçte empati değil şefkat kazandı. Benim duygularımın içinde kaybolmayan ama içinde bulunduğum durumu gayet iyi anlayıp beni sakinleştiren ve her anında yardımcı akılcı çözümleri geliştirip başımı okşayan şefkatin elleri kızımda ve eşimdeydi. Şimdi çok net biliyorum şefkatin önemini ve şefkatin sadece tanıdık bildik kişilere değil, tüm dünyaya gösterilebilecek kadar zengin ve özel bir kaynağı olduğunu biliyorum. Ve inanıyorum ki dünyanın ihtiyacı olan şey empatiden öte şefkat. Şefkatin üstünde çalışılabilir mi evet. Beynimizin bir şefkat bölümü var ve gelişmek için can atıyor.
Sibel Yücesan