İzmir’in tanınmış 71 yıllık mücevher markası Özusta, genç ve daima genç kalanlar için yeni bir oluşuma adım atıyor. OZ Markası kapsamında, genç ve yenilikçi tasarımcılarla işbirliği yapmışlar. Onların yaratıcı çalışmalar üretmeleri konusunda cesaretlendirerek, genç ve kendini genç hissedenleri heyecanlandıran yeni bir koleksiyonlara imza atıyorlar. Bu koleksiyonlardan en yenisi “Ruhu 18” de bu anlayıştan yola çıkarak 18 yaşın tazeliğini ve enerjisini taşıyan kadınlar için tasarlamış.
Ruhu 18 koleksiyonu moda tasarımı, tasarım bilimleri ve görsel iletişim tasarım uzmanlığına sahip 18 genç yeteneğin ön görümleri ile hazırlanmış. Gençler hayal etmişler, tasarlamışlar Özusta bunları gerçekleştirmiş. Koleksiyon heyecanlı, tutkulu, dinamik, biraz asi, biraz vurdum duymaz hem kendini, hem her şeyi değiştirebilen kadınları hedefliyor. Sevgili Erhan ve Sinem Özusta oluşturdukları bu yeni markayı trendleri, modayı, interaktif dünyayı takip eden yeni nesil ve eskimeyen nesil kadınlar için yaratmışlar. Aslına bakarsanız “Ruhu 18” tamda İzmir kanını anlatıyor..
Ruhu 18 Koleksiyonu 2012 yazının takı modasına damga vuracak gibi görünüyor. Neon renkler ile altın gümüş değerli ve yarı değerli taşları bir araya getirilmiş. Bir zamanlar insanların bir şeyi akıllarından çıkmaması ve unutmamaları için parmaklarına ip bağlamalarından esinlenmişler. Bu gelenekten ilham alınarak tasarlanan ipli AKLIMDA tasarımlarını, unutmak istemediklerinizi hep aklınızda tutsun diye hazırlamışlar.Yazın moda renkleri ile dizayn edilen Aklımda takıları Ruhu 18 koleksiyonun en renkli parçaları diyebilirim.
Ya sizinki kaç yaşında?
Kaç yaşın-dasınız? Kaç gösteri-yorsunuz? Peki ya ruhunuz kaç yaşında?
Kaç yaşındasın sorusu yetersiz kalıyor artık. Nüfus kağıdın da doğum tarihimizi gösteren rakamlar zamanla bize yabancılaşıyor. Bir dönem, 18’li yaşlara kadar, kaç yaşında olduğun epeyce mühim mesele halinde dolanıyorsun ortalarda. 18 oldun mu, her şey değişecek sanıyorsun... Rakamlar o yaşlarda büyük önem arz ediyor.
Sonra hiçbirinin önemli olmadığı bir döneme giriyorsun. Ne kaç yaşında olduğun, ne gösterdiğin, ne de kaç hissettiğin... Ergen kabul edildiğin, duru bir güzelliğe sahip olduğun, ruhunun özgür, her şeyi yapmaya hazır olduğu dönemler bunlar. Bu üç kriterin üçü de ahenkle dans ediyor hayatında. Birbirine paralel gidiyor.
Ya sonra, yavaş yavaş yaşını sorduklarında şaşırmalarının hoşuna gittiği dönemler başlıyor. 30’larının ortalarına gelsen de daha 20’lerinde gösteriyorsun demeleri çok hoşuna gidiyor. Yüzünde oluşan hafif kırışıkları görmezden geliyorsun. Kırışmıyorsun aslında, onlar mimik çizgilerin diyor iç sesin. Kendi kendini kandırabilir durumdasın. Giydiklerinde de henüz rahatsın, ister 30’ların istersen 20’lerin gardırobundan takılsan kimse rahatsız olmuyor. Arada bir kendini yaşından olgun, arada birde genç hissediyorsun. Gardırop da ki rahatlığın gibi hissettiğin yaş konusunda da esneksin...
Yıllar geçiyor. Artık yaşını sorduklarında, hesapladığın rakam seni şaşırtmaya başlıyor. Aynadaki halinde kolay kolay kimseye vay be ne kadar da genç gösteriyorsun dedirtmiyor. Laf olsun diye söylenen “Hiç de yaşınızı göstermiyorsunuz” iltifatlarını yemiyorsun ama inanmak istiyorsun artık. Tüm bunların aksine o ruhun kendini hiç hissetmediği kadar genç hissetmeye başlıyor. Rakamlar büyüdükçe sanki ruh yaşın kendini küçültüyor...
Bazıları ruhuna yenik düşüyor, kaç gösterdiğine öylesine kafasını takıyor ki, estetik cerrahların elinden çıkmış, birbirine benzeyen botokslu yüzlerin sayısı git gide artıyor. Onlara da üzülerek bakıyorsun. Yapma teyzecim, boş ver amcacım en kırışık halin bu yapma suratlı halinden daha güzel diyesin geliyor, susuyorsun. Kolay değil elbet ruhu 18, 25, 30 iken 50’lilerini 60’larını yaşamak.
Ben henüz 30’lu yaşlarımın ortalarındayım ve bilmiyorum; kaç yaşında olduğum mu, kaç yaşında göründüğüm mü, kaç yaşında hissettiğim mi daha önemli? Fotoğraflarım hariç, beni görenlerin genç gösterdiği söylemesinden büyük keyif alıyorum. Tatlı bir gülümsemeye neden oluyor suratımda. 35 yaş yolun yarısı gibi şiirleri okuduğumda hafiften dehşete düşüyorum ama yapmak istediklerim için var biraz daha zamanım diye kendime moral veriyorum. Ruhumun kaç hissettiğine gelince ben 29 da kaldım sanırım. Ne 18’lerimdeki kadar genç, deli doluyum nede yaşımın olgunluğunu tam yaşıyorum.
Ya sizin ruhunuz kaç yaşında? Ruhunu yaşından genç tutmayı başarabilen ve bu haliyle hayata uyum sağlayan herkesi kutluyorum.
19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramımız da kutlu olsun! Ne de olsa ya yaşınız ya da ruhunuz genç. Mustafa Kemal de bir söyleşi sırasında “ben 19 Mayıst’a doğdum” dememiş miydi zaten!
Gençler ya da ruhu genç kalanlar... 19 Mayıs 1919, Mustafa Kemal Atatürk Bandırma Vapuru ile Samsun’a çıkarak itilaf devletlerinin işgaline karşı Kurtuluş Savaşı’nın başladığı gün kabul edilir... Atatürk bu bayramı de Türk gençliğine armağan etmiştir. Bu nedenle hem Cumhuriyetimize hem de kendi kurtuluş savaşlarınıza sahip çıkın lütfen.