Sezin Sivri

Sezin Sivri

Tüm Yazıları

Dünyanın her yerinde aynı anda yaşanan farklı farklı felaketlere; koronavirüse, Suriye meselesine, depremlere, yangınlara, küresel finansal genişleme ve borçluluk krizine bakınca tüm bunların bir ‘Karma’ olduğu ve ‘dünyanın uyanışı’ için birer uyaran olduğu kanısına varıyor insan.

“Seni seviyorum” demenin sonsuz farklı yolu varken... “Günaydın, naber, emniyet kemerini takmayı unutma, dikkat et kendine, kimseyle tartışma, birazcık dinlen, ne zaman istersen ara, eve erken gel”i ya da benzerlerini kullanmayı seçen bir insanoğluna dönüştük. Dinlemeyi bilmek, duymayı öğrenmek lazım ki, etrafımızda dönen sevgi işaretlerini ıskalamayalım. Anlatmayı bilmek, diretk sevgi yolunu seçmek, kalpten gelen sevgi kelimelerini açıkça kullanmak ve koşulsuz sevebilmek konularına girmiyorum bile.

Haberin Devamı

Sevgiye en çok ihtiyacımız olan bu günlerde hangi mesajla olursa olsun sevgide kalalım yeter. Ama işte dünya bu hale gelmiş bir kere, kimse sevgiyi net ifade edemiyor ve algılayamıyorken işaretleri okumayı öğrenmemiz ve söylenen ve olanın ötesindekini görebilmemiz, işitebilmemiz ve manaya ulaşmamız gerekiyor artık. Karma ne diyecek olursanız tıpkı bunun gibi biraz işaretleri iyi okumayı, idraki ve manaya geçebilmeyi gerektiren bir konu olarak karşımızda duruyor.

Karma, öyle manası havalarda uçuşan, felsefi bir söz filan değil. Yaşamın, dünyanın ve evrenin var olma ve çalışma düzenini anlatan bir sistem aslında. Özünde, ‘Ne ekersen onu biçersin’ sözündeki gibi her eylemimizin mutlaka bir karşılığı olduğunu ve bu karşılığın mutlaka er ya da geç bizi bulacağını ifade ediyor. Lokal değil evrensel bir sistem, herkesi ve her şeyi kapsıyor. Bizim kendi eylemlerimizin bütününden sorumlu olmamızı sağlıyor, eylemlerimizin sonuçlarını kabul etme durumunda bırakıyor.

Uyanmamız gerekiyor!

 İnsanlar tarih boyunca ama özellikle son 100 yılda doğaya, onun içinde yaşayan hayvanlara hatta diğer insanlara karşı akıl ve vicdanları zorlayan, korku filmlerinden daha karanlık bir işkence ve toplu katliam eylemi ile yaklaştı. Bunların kendisi için yaratıldığına inanan, cüretkâr, hor gören, sevgi ve merhametten uzak, acımasız bir yaratığa dönüştü. Tüm varlıkların bir ruhu ve hissi olduğunu inkâr etti. Sadece dünyaya hâkim olma, hükmetme, başarı ya da çılgın tüketim hevesi için doğayı, canlıları hatta kendi ırkını katletti ve katletmeye devam ediyor. Çevreye verdiği zararı, küresel ısınmayı ve daha pek çok şeyi işine gelmediği için inkâr ederek bugünlere geldi. Ve sonunda KARMA’sını yarattı!

Haberin Devamı

Şimdi hayvanlar ve ormanlar, ozon tabakası, depremler, yangınlar, fırtınalar, ekonomi vs. insanların eylemine cevap veriyor. Kendisi ile birlikte tüm yaşam türleri yok olmanın eşiğinde... Amacım sizi korkutmak değil; tam tersi korkudan beslenmeme, seviye geçme ve şifalandırma tarafındayım her zaman. Elinden gelen bir şey yoksa, kalbinden geçen de yeter. Tüm bunların bizim eylemlerimiz sonucu bir KARMA olduğunu anlamamız ve uyanmamız gerektiği kanısındayım. Dünyadaki gelişmeleri izlerken kendime çıkardığım notlar bunlar.

Haberin Devamı

Gerçeği kabul edelim

Olanların izdüşümüne gelince... Yaşadığımız gezegende her yaşam formu birbirine ne kadar da bağlı. Belki bu vesileyle doğaya ve hayvanlara nasıl davrandığımızı sorgularız. Korku, panik ve kıtlık bilinci yerine, zor zamanları beraberce, paylaşarak daha kolay atlatabileceğimize inanıyorum. Kıtalar, ülkeler ve sınırlar, aslında ne kadar da önemsiz ve anlamsız... Dünyanın (sözde) en gelişmiş ya da en az gelişmiş ülkeleri ile aynı kaderi paylaşıyoruz, aynı korkuya teslim oluyoruz. Kaostan korkmakla birlikte kaosa bir düşkünlüğümüz var. Çünkü, göz göre göre amaçlı yaratılan sahte kaos senaryolarına balıklama atlıyoruz.  Yaratılan yersiz korkuyu ise satın almamız gerekiyor. Bizi ancak gerçekler iyileştirir, sadece gerçeğimizi kabul etmek gerek.

Aslında insanlık bilincinde bir milat yaşıyoruz. Çernobil ve 11 Eylül örneklerini de anımsarsak, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak! İnançlarımızla ve seçimlerimizle hangi bilince hizmet ettiğimizi fark etme zamanı. Korku, sevgi, tüketim, israf, paylaşım, birlik, teklik, parayı da enerji olarak düşünürsek, enerjimizle hangi bilinci beslemeyi seçiyoruz.

Artık uyanma, karmalarımızı temizleme ve iyi karmalar yaratma peşinde koşma zamanımız gelmedi mi?