Bu seferki yazımda, benden size bir şeyler aktarmayı hedefleyen bir metin okumayacaksınız. Hep biraz böyle yapardım; bir aktarım yapmaya çalışır, sonrasında kendi dünyanızda o konuyu düşünmenizi, derinleşmenizi sağlayacak birkaç satır eklerdim aralara. Bugün ise, işi genelde yaptığımdan daha çok size bırakacağım. Nedenine gelince, hem tek bir mutlak doğru cevabı olmadığından... Hem de biraz benim kendi içimde yaşadığım duygu durumundan, yeni bir farkındalıktan... Konumuz ise, başlıktan anlayacağınız üzere mutluluk.
Geçenlerde kendimde yeni bir davranış ve olaylara yaklaşım modeli fark ettim. Ve ben bu var oluş şeklime tamamen yabancıyım. Mutluyum, ama bir başka mutluyum. Bana mutluluk hissini yaşatacak, yaşatan şeylere karşı da bir başka mutluyum. Aslında beni mutsuz edebilecek/eden şeylere karşı da bir başka mutluyum. (Pozitif, iyimser bir bakış açısının ötesinde bir başkalık bu...) Herhangi bir etkenden bağımsız, yeni bir mutluluk haliyle tanıştım. Hem içimdeki çocuğun coşkulu sevinci, hem içimdeki bilge yanımın olgunlukla mutluluğu ve mutsuzluğu karşılayışı, hem ruhumun tüm bunları toplayıp bana seslenişiyle bir kabul, teslimiyet hali. Sanki doğrusu zaten buymuş ve ben biliyormuşum da şimdi hatırlamışım gibi. Ama öteki taraftan, eski ben için çok yeni ve şaşırtıcı.
Anlatması zor...
Ben tüm bunları yaşarken, sosyal medya hesaplarımdan aşağıda okuyacağınız paylaşımı yaparak ‘Başkaları da benim gibi hissediyor mu acaba?’ soruma cevap bulmak ve mutlulukla ilgili düşünceleri öğrenmek istedim.
“Mutluluk nedir?” sorusuna bakın kimler ne cevapları vermişler:
Aristo: Bilgidir
Epikür: Azla yetinmeyi bilmektir
Nietzsche: İdeal tembelliktir
G. Orwell: Özgürlüktür
Marquez: Eksik parçanı bulmaktır
V. Hugo: Ailedir
J. Barrie: Sevdiğin işi yapmaktır
Suhulet Kantonyan: Eğlenceden yorulmaktır
Tolstoy: Mutluluk bir alegoridir
Cemal Süreya: Kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı
“Peki sizce mutluluk nedir?” sorusunu sordum. Pek çok cevap aldım. Her cevap benim için çok kıymetliydi, ama soruyu derinleştirmeden sorduğum için sanırım aslında merak ettiğim yeni farkındalık düzeyinden yanıtlar alamadım. Zaten mutluluğun tanımının hem kişiden kişiye hem de göreceli olarak; yaşanmakta olana, zamana ve bakış açımıza göre değiştiğini biliyoruz. Biraz ötesini kurcalamak istemiştim, beceremedim. Ses de çıkarmadım.
Tiffany Moore’dan bir alıntı okumuştum. “500 kişi bir seminerdeydi. Konuşmacı birden durdu ve bir grup çalışması yapmaya karar verdi. “Herkese bir balon vererek başladı. Herkes balonuna adını yazmalıydı. Sonra bütün balonlar toplandı ve bir odaya kapatıldı. Katılımcılar odaya alındı ve 5 dakika içinde üzerine isimlerini yazdıkları balonu bulmaları söylendi. Herkes deli gibi kendi adını aramaya başladı, insanlar çarpıştılar, birbirlerini ittirdiler, tamamen bir kaos ortamı oluştu. 5 dakikanın sonunda kimse kendi balonunu bulamamıştı.
Konuşmacı bu sefer herkesin bir balon almasını ve üzerinde adı yazan kişiye o balonu vermesini söyledi. Birkaç dakika içinde herkes kendi balonuna kavuşmuştu. Konuşmacı dedi ki: “Yaşamımızda bunu görüyoruz. Herkes deli gibi mutluluğu arıyor ve nerede olduğunu bilmiyor. Bizim mutluluğumuz, başkalarının mutluluğunda gizlidir. Onlara mutluluk verin; sizinki size gelir. Ve insanların yaşam amacı da budur... Mutluluğun peşinden gitmek.”
Evet, bir de bu boyutu vardı mutluluğun: arayış hali ve buna eşlik eden ihtiyacımız olanın bize gelmesi hali. Buna ilave bir de yansıma, yankı hali var diye biliyorum. “İçinde ne varsa dışında o olur” deriz ya, işte tam da o hal. Yaşamın daima bize, ona verdiklerimizi geri vermesi. Yaşamımız, yaptığımız davranışların aynasıysa eğer, ki bence de çoğu zaman öyle. Daha fazla mutluluk istediğimizde daha fazla mutlu olmalı ve mutlu etmeliyiz. Daha fazla sevgi istediğimiz zaman da kendimizi sevgiye açabilmeli, kendimizi de sevmeyi bilmeli ve daha çok sevmeliyiz herkesi, her şeyi, her olanı. Çünkü, yaşam gerçekten bir tesadüf değil; bir matematiği ve kurgusu var. Bunlar zaten şu ana kadarki bilinç ve varoluş düzeyinde bildiğimiz şeylerin bir hap özeti.
Peki ya ötesi, daha fazlası... Hani o mutluluğun anlatmayı beceremediğim halini siz de yaşıyor musunuz? Mutluluğun bildiğimizin ötesinde başka bir var oluş şeklini deneyimlediğiniz oluyor mu?