25 Kasım “Kadına Yönelik Şiddet’e HAYIR Günü”ydü. Aslında şiddetin her türlüsüne hayır diyoruz; kadına yönelik şiddet, aile içi şiddet, ofis içi şiddet, hepsi birbirinden kötü. Hiç olmasalar keşke ama yaşıyor ve görüyoruz, henüz aşamadık. Kadın hakları savunucularının ısrarlı çabalarıyla, geçtiğimiz 10 yılda kadına yönelik şiddet sadece bir kadın sorunu olmaktan çıktı ve bir insan hakları sorunu, barış ve güvenlik konusu, erkekler ve kadınlar için acil çözülmesi gereken bir mesele haline geldi. Fakat ne değişti, “Kadına Yönelik Şiddet’e HAYIR Günü’nde bile kadınlar şiddete maruz kaldı.
% 70’i en az bir kez görüyor
Araştırmalar, kadınların yüzde 70’inin, yaşamları boyunca en az bir kere erkeklerin fiziksel veya cinsel şiddetine maruz kaldığını gösteriyor. Namus gerekçesiyle işlenen cinayetlere, savaş zamanında toplu tecavüzlerden aile içi şiddete, hala nüfusun yarısının güvenliğinin sağlanamadığı bir dünyada yaşıyoruz.
“Kadın olmak, şiddet görmeyi beraberinde getirir” fikri, bilinçaltımıza işlemiş durumda. Türkiye genelinde hayatı boyunca eşinden en az bir kez fiziksel şiddet görmüş kadınların oranı yüzde 40’ları buluyor. En az bir kez fiziksel şiddete maruz kaldığını söyleyenlerin yüzde 49’u, doğu genelinde ise yüzde 63’ü, bu durumdan daha önce hiç kimseye söz etmemiş. Yaşananların ‘haklı şiddet olmadığını’ kendimize bile itiraf edemiyor, kabulleniyoruz çoğu zaman. Eğitim ve gelir düzeyi arttıkça fiziksel şiddet gördüğünü söyleyen kadınların oranı azalıyor. Ama yüksek öğrenim görmüş 6 erkekten 1’i eşine fiziksel şiddet uyguluyor. İçler acısı...
Her şey bir yana, şiddetin yüzü değişti. Fiziksel üstünlük ve ekonomik bağımsızlık nedeniyle fiziksel şiddete uğrayan kadın ya da birey daha büyük bir şiddet unsuruyla karşı karşıya artık. Fiziksel şiddet, yerini ‘psikolojik şiddet’e bıraktı. Kadına yönelik en büyük şiddet ‘duygusal şiddet’ bence! Kelimelerle oynanıyor, özgüven sarsılıp, saldırılarak, psikolojik şiddet’ uygulanıyor artık. Üstelik bu şiddet türünden, sadece kadınlar değil, herkes nasibini alıyor.
Çaresi yok gibi ispatı çok zorPsikolojik şiddet, Aileyi Koruma Kanunu’nda tanımlanmış durumda. İş Hukuku’ndaki “mobbing” terimini de “Ofis içi psikolojik şiddet” diye çevirmişler Türkçe’ye. En kötüsü psikolojik şiddet sanırım, çünkü asla bitmek bilmiyor, her an beyninizi kemirmeye devam ediyor. Baskı, kısıtlama, kurallar... Bunlar çıkmaza sokuyor, çaresi de, ispatı da çok zor. Tüm insanlık ve bundan en çok nasibini alan kadınlar, şiddetin bu yeni yüzüyle nasıl baş edecek bilemiyorum. ‘Matrix çağı’nı yaşıyoruz, şiddet dahil her şey daha karmaşık hale gelmiş durumda...
O gün, kadın vekillerimiz ne yaptı?Kadına Yönelik Şiddete Hayır Günü’nde, sınırlı sayıdaki kadın vekillerimiz, ortak bildiri yayımladı. 48 kadın vekilden 16’sının katıldığı toplantıda, Başbakan Erdoğan’ın, ‘Üç çocuk yapın’ tavsiyesiyle ilgili tartışma yaşandı. İşin en ilginç yanı, toplantıya, Kadın ve Aileden Sorumlu Bakan Selma Aliye Kavaf katılmadı!!! Bildiriyi, Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı Güldal Akşit okudu. Özetle şunlar dile getirildi: “Şiddetin ortaya çıkmasında eşitsizliğin büyük rolü var. Erkek egemen sistemin esasını oluşturduğu eşitsizlik, kadının ikincil konumuna itilmesini beraberinde getirmiştir. Kadınlar hem aile içinde hem sokakta, iş yerinde kısacası yaşamın tüm alanlarında ayrımcı yaklaşımlar, cinsel saldırılar ve şiddetle karşı karşıya kalmaktadır. Çünkü pek çok durumda hem yasalar önünde hem pratikte; eğitim, istihdam olanakları, sağlık, toplumsal hareketlilik, toprak, mülkiyet, barınma, yiyecek ve çocuklarının hayatları üzerinde erkeklerle eşit haklara sahip değillerdir. Kadına yönelik şiddet çoğunlukla gizlenen bir sorundur. Her 10 kadından 4’ü fiziksel şiddete maruz kalmaktadır.”