İtibar Yönetiminin Guru’sundan yeni bir kitap daha raflarda yerini aldı. “Oyun bitti” isimli kitabına geçmeden önce İzmir kökenli olması ile adı geçtiği her yerde hava attığım, Salim Kadıbeşeğil’den bahsetmek istiyorum. Stratejik İletişim Yönetimi alanında akademik ve profesyonel birikimi ve güçlü referansları bulunan Salim Bey, Kurumsal İtibar Yönetimi kavramının ülkemizde tanınması ve yer etmesine öncülük etmiş, çalışma hayatına İzmir’de başlamış ünlü bir iletişimci.
Profesyonel iş yaşamına Demokrat İzmir ve Günaydın gazetelerinde muhabirlik ve sayfa sekreterliği ile başlayan iletişim alanındaki 35 yıllık kariyeri süresince yeni çıkan “Oyun bitti” isimli kitabı ile birlikte 7 kitabı yayınlanmış. Halkla ilişkiler gurusu olduktan sora çalışmalarına “itibar, tesadüfe bırakılmayacak kadar değerli bir varlıktır” diyerek “İtibar Yönetimi” konularında danışmanlık yaparak devam etmeyi tercih etmiş.
Yeni çıkan kitabı “Oyun Bitti” diğer kitaplarından farklı bir noktada. Kendisi ile 2 yıl önce gerçekleştirdiğim röportajda; “Son on senedir de bir dünya vatandaşı olmaya gayret etmeye çalışıyorum” demişti. İşte bu kitap da adeta bu gayetin sonucu yazılmış.
Kendi cümleleri ile “Bu bir itiraf değil. Belki birikimim o günlerde burada yazılanları cesaretle söyleyebilecek düzeyde değildi. Belki içinde yaşadığımız siyasal, ekonomik ve sosyal koşullar bu tahlili yapmama olanak vermiyordu” diyor.
Oyun Bitti, “ortaya karışık” bir içerik sunuyor. Yakın geçmişin “yanlışları” üzerine kurulu bir dünyada artık yaşamın sürdürülemeyeceği gerçeğinden yola çıkarak, iş hayatının her yerindeki herkese mesajlar vermeyi amaçlamış. Salim Bey kitabında;
Bireylerin nasıl küreselleştiğini,
Küresel bireylerin sivil toplumun dinamiklerini nasıl değiştirdiğini, bunun iş yaşamına, kariyerlerimize etkilerinin neler olabile-ceğini,
Sos-yal sorum-luluk yalan-larından yaşanılabilir yeni bir dünya kurulamayacağını,
Yaşamla kendimiz arasındaki “etik” kurguyu keşfetmemizi,
Ve bu kitabı anısına ithaf ettiği Victor Ananias gibilerin dünya vatandaşlığı yolculuğunun ilk durağı olan “erdemli yaşamın” barış, huzur, mutluluk için ön şart olduğunu söylüyor.
İlk fırsat da “Oyun Bitti”yi alıp okumaya başlamanızı tavsiye ediyorum. Bir yandan yaptığınız kariyer, diğer yandan yaşamın içinde durduğunuz yer “anlamlı” mı? Bunu sorgulamak istemez misiniz?
Az izle sağlıklı yaşa
Maalesef ki Türk insanın büyük bir kısmından diyabet ve kalp rahatsızlığı var. Genç yaşlarda olmasa da ilerleyen yaşlarda bu hastalıkların pençesine düşüyoruz.
Bunun yanı sıra bir de televizyon izleme hastalığımız var. Uyanır uyanmaz açılıyor o kara kutu. Yemek saatlerimiz dahil, gece yatana kadar 7’den 77’ye, onun esiriyiz. Ne yazık ki zamanımızın büyük çoğunluğu televizyon karşısında geçiyor. Hayatı iş ve televizyondan ibaret olanlarımız var.
ABD’de yapılan bir araştırmaya göre, televizyon karşısında uzun süre geçirenler daha fazla ölüm, diyabet ve kalp rahatsızlığı riski taşıyormuş. Harvard Üniversitesi Halk Sağlığı Bölümünü’ndeki araştırmacılar 200 bini aşkın kişiyi, ortalama 7-10 yıl izleniş.
Bu çalışma televizyon başında günde geçirilen 2 saatlik televizyon izleme süresi diyabet riskini yüzde 20, kalp hastalıkları riskini yüzde 15, ölüm riskini de yüzde 14 arttırıyormuş.
Araştırmanın sonucunda verilen mesaj basit; Televizyon seyretme süresini kısaltmak, oturarak vakit geçirme alışkanlığı ile diyabet ve kalp hastalıkları riskini azaltmanın önemli bir yolu.
Sevgililer Günü vizesi
Geldi çattı başımızın tatlı belası “Sevgililer Günü”! Ben artık kutlansın, kutlanmasın, kapitalizmin bir oyunudur, sevgiyi katlettiği gündür davalarını geçtim. Canı isteyen kutlar, istemeyen ya da işine gelmeyen ya da anlamlı bulmayan kutlamaz.
Sevgililer günü kutlamayı planlayan sevgiliye ya da eşe vize uygulaması getirilmesi gerektiğine inanıyorum. Elini kolunu sallayan, seviyor”muş”, sevgiliy”miş” gibi yapıp bu kavramların içini boşaltanlara “sevgililer günü vizesi” verilmesin! Kutlamak isteseler de kutlayamasınlar istiyorum. Sevgililer Günü, sevmeyi bilenin, hak edenin günü olmalı!
Nasıl elin kıymetli memleketine girerken o ülkeye ait vize almak için bazı şartları yerine getirmek gerekiyor, risk gerekçesi ile sana vize vermeye-biliyorlar, sevgililer günü içinde aynı uygulama yapılsın. Bizden, kalbimizden değerli ne var...?
Gönül bu, çiçeğe de konuyor, böceğe de! Fermanda dinlemiyor. Beden sağlığımız kadar ruh sağlımızda önemli ise, yetkililer ruh sağlımızı da güvence altına almak için bir şeyler yapsın. Ne işi var sevmeyi bilmeyen adamın sevgililer günü kutlamasında?
Kalbe girmesi, sevgili olması yasaklı/ sakıncalı yabancılar listesi oluşturulsun. Kandırılmayalım. En saf, temiz, duygulardan biri olan sevgi kavramı korunsun. Hak eden herkesin, sevmeyi bilen herkesin sevgililer günü kutlu olsun. Unutmayın aklında yoksanız, kalbinde de yoksunuzdur...