Dünyada ve Türkiye’de ilk kez düzenlenen I.Uluslararası Teknoloji Bağımlılığı Kongresi İstanbul da gerçekleştirildi. Çağımızın en büyük sorunu olduğunu düşündüğüm amacına yönelik kullanılmadığı için yararından çok zarar veren teknoloji bağımlılığı kongresine katıldım.
Milli Eğitim Bakanlığı, Marmara Üniversitesi, Kült Derneği ve Ümraniye Belediyesi ortaklaşa düzenlediği kongrenin amacı, ülkemizde ve dünyada hızlı bir şekilde yayılan, çağımızın hastalığı olarak bilinen, “teknoloji bağımlılığı” ile ilgili farkındalığı arttırmak, çözümler oluşturmak, önleyici tedbirleri tartışmaktı.
Kült Derneği Başkanı uzmanlık alanı çocuk hekimliği olan Yrd. Doc. Dr. Gülsen Öztürk ile sohbet ettik. Gülsen hanım Kongre ile özellikle gelişme dönemindeki çocuk ve ergenlerin fiziksel, psikolojik, zihinsel ve önleyici tedbirleri tartışmak ve ülkemizin yanı sıra dünyadaki bilgi ve tecrübeden faydalanarak ülkemiz ve dünya için kalıcı eserler ortaya koyacak uluslararası bir konferans organize etmeyi hedefledik-lerini anlattı.
Bağımlılık-ların insanın kendi eliyle kendini mahkum etmesi olduğuna, bu anlamda belki diğer çok sayıda hastalık ve problemden daha tehlikeli bir nitelik arz ettiğine değindi. Teknoloji bağımlılığının da kişiye her anlamda oldukça zarar veren ve acil olarak gündeme getirilip üzerinde çalışılması, önü alınamaz hale gelmeden önü alınması gereken bir nitelik göstermekte olduğunu bu bilinci arttırmak istediklerini vurguladı.
Konferansa konuşmacı olarak katılanların profillerini ve paylaşılan bilgileri görünce amaclarına ulaştıklarını uluslararası ses getirecek bir kongre düzenlediklerini söyleyebilirim. Böyle bir kongrenin ilk kez ülkemizde düzenleniyor olmasının övünç kaynağı bir durum olduğu kanısındayım.
Bez yıkamıyorsunuz 3 çocuk yapın
Bu önemli kongrenin açılışını Başbakan Recep Tayyip Erdoğan nostaljik bir konuşma yaparak açtı. Genelde daha sert ve öğretici bir üsluba sahip Başbakanınımız bu sefer oldukça esprili ve samimiydi. Çocukluğundan bahsetti; teknoloji de ki gelişmelerin insanları günlük yaşamında bile esir alışına değindi. Sınırlı imkânlara sahip bir ülkenin çocukları iken nasıl daha mutlu oldugumuzu anlattı. Zaman zaman güldürdü, zaman zaman düşündürdü.
Söz döndü dolaştı nasıl olduğuna şaşırdığım bir şekilde 3 çocuk yapına geldi. Başbakanımızın keskin zekası iş başındaydı. Bugüne kıyasla 30-40 yıl önce hanımların vakitlerinin daha fazla oldugunu anlattı. Eskiden hanımların elde çamaşır, bulaşık yıkadıklarını, şimdiki gibi çocuk bezi olmayışını, Amerikan bezlerinin kaynatılışını çekilen çileleri anlattı. “Şimdiki annenlerin işi kolay. Ama gene ‘1, 2 tane çocuk yeter’ diyorlar. En az üç tane yap, şartlar bak çok kolaylaştı” dedi.
Evet haklı da teknoljideki gelismeler sayesinde elde çamaşır yıkamıyoruz ama öğrenmemiz, bilmemiz ve takip etmemiz gereken şeylerin sayısı git gide artıyor. Çocuk yetiştirmenin git gide zorlaştığı; sadece bez yıkayıp, yemek yedirip, manevi değerlerimizi öğretmekten ibaret olmadığı globalleşen bir dünyada yasıyoruz. Bu nedenle bir belkide iki tanesine anca yetebileceğimiz bir dönemdeyiz. Keşke 3 tane yapacak refah düzeyine de sahip olsak. Bu asgari ücretle 3 tane yaparsak eve pc almak internet bağlanmak bile imkansiz.
Siz bu yazıyı okurken ben büyük ihtimal ile kongrenin son gunünü yaşıyor olacağım. Ne yaparsaniz yapin hiç birşeyin bağımlısı olmayın. Teknojisiz bir hayat düşünemiyorum ama onun esiri olmayan da hiç mi hiç niyetim yok. Herkese iyi pazarlar, bağımlısı olunmamış bol teknolojili günler dilerim.