Her şeyin bir matematiği olduğuna inandığım için mutluluk üzerine düşünürken de bir formül arayışına girecektim. İşe duyguları karıştırdığım gibi (Benim danışmanlık şirketimin sloganı bu) duygulara da matematiği/mantığı karıştıracaktım. ‘Sağ beyin’ ve ‘sol beyin’i aynı anda kullanmadan, farklı zeka türlerini interdisipliner olarak bir arada kullanmadan gerçekler nasıl ortaya çıkarılabilir ki? Daha doğru bir ifadeyle gerçeğin bir suretine nasıl yakınlaşılabilir ki? Çünkü, gerçeğin tam kendisine ulaşmak imkansızdır, ancak yaklaşırsınız.
Mutluluk tarafına geçmeden şu ‘multidisipliner’ ve ‘interdisipliner’ kavramlarına bir açıklık getireyim. Zira aralardaki farkı soran mailler alıyorum. Multidisipliner yaklaşım belirlenen ortak bir çalışmada yer alan herkesin bir diğerinin yaptığı işle ilgilenmeden kendi işini yapması olarak ifade edilebilir. Bir iş bölümü vardır ve işler parçalarına ayrılarak uzmanlar tarafından disiplinlerin bir aradalığı ile yürütülür. Her disiplinin sınırları belirlidir ve her disiplinin kendi alanından sorumlu iken farklı bir hedefi vardır.
İnterdisipliner yaklaşımda ise belirlenen ortak çalışma içerisinde yer alan disiplinlerin bilgisine farklı disiplinlerin katkıda bulunmasıdır. Disiplinler birlikte çalışarak sınırlarını zorlar ve karşılıklı bir etkileşim içine girerler. Bir arada çalışmak multidisipliner yaklaşıma denk gelirken, birlikte çalışmanın interdisipliner yaklaşıma denk geldiğini varsayabiliriz. İnovatif çözümlerde ancak interdisipliner yaklaşımlar sayesinde mümkün olur. İşte bu nedenledir ki ben her şeyin içinde mühendisliğin, sosyolojinin, psikolojinin, felsefenin ve tabi ki matematiğin yer alması gerektiğine inanırım.
Tabi ki bu durumda mutluluğun içine de matematiği karıştırmamız doğal olacaktır. Sizi Mutluluğun Cebiri kitabı ile tanıştırmak istiyorum. Cebir, sayılar teorisini, geometriyi ve analizi içine alan geniş bir matematik dalıdır. Temel cebir bilim, mühendislik ve eczacılık gibi birçok alanda kullanılmaktadır. Buna alışkınız ama cebiri ‘MUTLULUK’ta; ‘iyi yaşanmış bir yaşam için denklemi bulmakta’ kullanan Prof. Scott Galloway ile tanışınca kendi adıma çok sevindim.
New York Times çok satan yazarından olan Galloway, marka stratejisi öğreten, ancak en popüler dersleri işle değil, yaşam stratejisiyle ilgili olan ilginç bir kişilik. Kitaplarında, derslerinde ve youtube videolarında bilgelik ve yaşam tavsiyesi verirken, düzenli olarak; “İyi yaşanmış bir hayatın formülü nedir? Sadece kazançlı bir kariyere değil, anlamlı bir kariyere nasıl sahip olabilirsiniz? Başarılı bir ilişkinin unsurları nelerdir?” gibi büyük sorulara da sert yanıtlar veriyor. En sevdiğim yanı ise bunu eğlendirerek yapması, ilham vermesi ve eninde sonunda insanı kışkırtması.
Prof. Scott Galloway’in verdiği, “Mutluluğun Cebiri nasıl olur?” formülüne gelecek olursam. Böyle bir formülün tam, objektif ve herkes için geçerli olması elbette mümkün değil ama düşünmeye sevk etmesini ve tartışmaya değer olmasını zihin açıcı buluyorum. Kitaplarını özetlemek, formülleri buraya aktarmak zor kısaca bazı notları paylaşabilirim; ‘Mutluluk bir eğridir’ diyor ki ben de bunu hayatın geleni için söylüyorum. Bazen bazı dibe vurusunuz bazen zirveye çıkarsınız. Başarısızlık ya da inişe geçme gibi durumlara karşı yapabileceğimiz en iyi şey; içimizden duyguyu layığıyla yaşayıp, devam etmek. “Başarı = Dayanıklılık (Resilience)/Başarısızlık”
Genelde mutluluk denkleminin en popüler üçlüsü iş, partner ve arkadaşlardır. Eşinizin, partnerinizin olmadığı bir dünyada mutluluk ihtimaliniz çok düşük. Doğru partnerinizin de fiziksel çekime (tutku), ortak değer yargılarına (din-siyasal görüş-çocuk sayısı-yaşam tarzı vb.) ve paydaş bir finansal beklentiye sahip olduğunuz insanlar arasından çıkma olasılığı yüksek. Bütün gün dizi izleyerek başarılı/mutlu olmak diye bir ihtimal yokken, uğruna ter dökerek bir yerlere gelme (mutluluk anlamında) ihtimaliniz vardır.
İnsanoğlu olarak, aldığımız şeyleri şişirme, deneyimlediğimiz şeyleri ise normalleştirme eğilimindeyiz.
Deneyime daha da çok yatırım yapmalıyız. çbir şey göründüğü kadar iyi ya da kötü değildir. Kendimize çok yüklenmemek lazım. Kurban rolünü de oynamamak gerektiğini ve kibirden, egodan uzak durmayı da ben eklemiş olayım.
Küçük bir not daha; siz de benim gibi matematik sevenlerdenseniz Ekonomist Dr. Şeref Oğuz’un, “matematik bir model olarak” Aşkı Anlama Kılavuzu kitabını da okumanızı tavsiye ederim.