Tuhaf şeyler ülkesinde yaşıyoruz. Tuhaf, muhaf bir şeyler olsun ve güzel sonuçlar doğursun da gerisi pek önemli değil artık benim için...
Biraz deneme yanılma yapıyor, en sonunda doğru adımı atıyoruz. Bizim insanımızın genel yapısı bu. Hal böyle olunca işler de festivaller de moda günleri de böyle işliyor.
Güzel habere gelecek olursak, Alaçatı sonunda kendi imajına uygun bir festival başlatıyor. Hem de en doğru noktasında... Geçen hafta yazdığım “Alternatif Alaçatı Rehberi” yazımda bahsettiğim Hacı Memiş Mahallesi’nde...
Tasarım ofisleri, tasarım butikleri, marangozhaneleri, cam atölyeleri ve antikacıları ile dikkat çeken doğal dokusunu ve kimliğini kaybetmemiş olan sanatla, ustalıkla, modayı ve tasarımı buluşturan mahallede...
* * *
Aslında Alaçatı’da her yaz düzenlenen moda etkinliği, bu sene içine sanatı da dahil ederek “1. Geleneksel Millfest” adını almış. İlk yapıldığı adı “Galata Moda Alaçatı” olan, sonraki iki sene “Moda Tasarım Kumpanyası” adı altında gerçekleştirilen moda günleri, bu kez kimlik değiştirerek festivale dönüştürülmüş.
Ben “1. Geleneksel Millfest” festivalinin uzun soluklu olacağından ve gelişerek devam edeceğinden çok ümitliyim.
Festivali düzenleyen Ege Giyim Sanayicileri Derneği’ne (EGSD) teşekkür ediyorum. İzmir için İzmir’in adını duyurmak, buradaki değerleri dünyaya anlatmak için önemli etkinlikler, yarışmalar, festivaller, moda günleri düzenliyorlar. Diğer dernekler, meslek kuruluşları ile kıyaslayacak ve yaptıklarına bakacak olursanız, dişe dokunur şeyler yapıp, elini taşın altına koymakta başı çektiklerini göreceksiniz.
27 Temmuz-30 Temmuz tarihleri arasında Hacı Memiş Mahallesi’nde gerçekleştirilecek “1. Geleneksel Millfest”i kaçırmayın. Konserler ve etkinlikler için ücret ödemeniz gerekmiyor. İster alışveriş yapın, isterseniz kendinizi müziğin ve dansın büyüsüne bırakın. Siz bunları yaparken Alaçatı sokaklarındaki tarih ve yaşanmışlık, size eşlik etsin.
Katılımcı modacı ve tasarımcılar
Festivale katılanlar şunlar: Ümit Ünal, Ayşe Deniz Yeğin, Hatice Gökçe, Günseli Türkay, Zeynep Erdoğan, Özlem Ahıakın, Aslı & Alev Tasarım, Nihan Buruk, Sedef Çalarkan, Nejla Güvenç, Simay Bülbül, Erol Albayrak, Murat Aytulum, Ümit Aybek, Özlem Ertan, Cana Üstün, Müge Uzunismail, TURQS, DOGO, Mukadder Özden, Mustafa Kula, Gökhan Yavaş, Burcu Yıldız, Büşra Edebali, Fırat Neziroğlu, Ayşegül Gürevin, Yaprak Özdizbay, CUPCAKE, Tuğçe Özcan, Dilek Pulat, Nermin Daş, İpek Özyoldaş, İnci Denizer, Filiz Ardal, Şaziment Gökçen, Canseli Özhelvacı, AYNİZM.
Etkinlik programı
Müzik ve dans
27 Temmuz
* 21.45 LUXUS.
28 Temmuz
* 18.00 Tan Sağtürk Akademi Flash Mob Workshop
* 20.00 Tuncay Yılmaz
* 22.00 Kafası Karışık kontrenör Nuri Harun Ateş
29 Temmuz
* 18.00 Tan Sağtürk Akademi Flash Mob Workshop
* 22.00 Jehan Barbur
30 TEMMUZ
* 20.00 Fırat Neziroğlu & Başak Güneş Modern Dans
* 22.00 Can Bonomo
Elif Nayman keman dinletisi, Fırat Neziroğlu canlı performans & Keçe Workshop, Tan Sağtürk Akademi keman dinletisi, sokak sanatçıları, canlı heykeller ve Power FM DJ’leri, festival boyunca program sunacak.
Hayat bunu neden yapıyorsun
Hayat, bir yaştan sonra öylesine akıyor ki ne ruhu ne bedeni dinlenebiliyor insanın... Dinlenmeye zamanı olduğunda da pek çok şey için geç kalınmış olunuyor sanırım. Sıradan hadiselerle dolu hayat. Biz onları alıp allayıp pullayıp bazen kabus, bazen de mucize haline çeviriyoruz.
Bu konuda yaratıcılıkta biz kadınların üstüne de tanımıyorum. Erkekler hayatı daha basit yaşıyor. Aynı araba kullanmadaki kabiliyetleri gibi; vücutlarının bir parçası olarak kullanıyorlar arabayı, nerede vites değiştireceğini hiç düşünmeden değiştiriveriyorlar. Biz kadınların beyninde ise vites değiştirme zamanın geliyor hazırlan, sinyalleri cirit atıyor. El ise viteste hazır bekliyoruz. Haliyle daha çok yoruyoruz ruhumuzu.
Montaigne’nin dediği gibi; beden üstüne yükleneni olduğu gibi taşıyor ama ruh yüküne kendi ölçüsünü veriyor; onu zararına büyütüp ağırlaştırıyoruz. Döşek rahat olmuş, bir işe de yaramıyor, insanın içi rahat olmadıkça!
Kadınlar çok düşündüklerinden mi ya da hep düşündüklerinden mi bilmem, bir şekilde daha kolay atlatıyorlar ruha ağır gelen süreçleri. Erkeklerinki daha uzun sürüyor, hem de başedebilmeleri daha zor oluyor.
Kadın erkek fark etmiyor aslında. Her dertli, kaderi kendine düşman biliyor. Tüm bunlar kaderin bir oyunu mu? Yaptıklarımız ve yaşadıklarımız bir tesadüften ibaret mi yoksa? Falanın, filanın evladı olarak dünyaya gelmek bir tesadüfün eserinden başka bir şey değil ki.
Galiba tesadüfün yeri oldukça çok hayatımızda. Bu tesadüfleri iyi değerlendirmek gerekiyor. İşin sırrı da bu sanırım. Zeki olmak da yetmiyor. Zeka ile akıl, aynı şey değil çünkü. Akıldan yoksun bir insanın zekası pek bir işe yaramıyor.