Sezin Sivri

Sezin Sivri

Tüm Yazıları

Başlığa bakınca aklınıza ilk başta balıkçılarda yediğimiz deniz mahsulü ‘kalamar’ gelebilir ama ben size dünyayı kasıp kavuran ve kasıp kavurduğu kadar da tartışılan ‘Kalamar Oyunu’ dizisinden bahsedeceğim. 1960’lardan bu yana özellikle Kuzey Kore’nin yarattığı baskıya karşı bir iletişim aracı olarak görülmüş olan Güney Kore sineması zirve noktalarından birini, 2020 yılında ‘Parazit’ filmi ile 92. Akademi Ödülü’nü (Oscar) ‘En İyi Uluslararası Film’, ‘En İyi Orijinal Senaryo’ ve En İyi Yönetmen’ ödüllerini alarak yaşamış ve önemli bir çığır açmıştı.

Haberin Devamı

Güney Kore, son dönemde gençler arasında geniş kitlelere ulaşan K-POP müziği çılgınlığından sonra şu sıralarda sinemasıyla da sesini duyurmakta ve farklı anlatım arayışlarının ilgi gördüğü pandemi sonrası popüler kültür dünyasında hızla trend belirleyici role soyunmuş durumda. Öne çıkan dizi ve filmleriyle günümüzde bizleri etkisi altına almış birçok meseleyi toplumsal gerçekçi bakış açısıyla anlatarak alışageldiğimiz Amerikan sinemasının klişelerine meydan okuyor. Kapitalist sistemin acımasız çarkları arasında ezilmiş fakat pes etmeden çabalayan ve umudunu korumaya devam eden bireyin ruh halini ‘traji-komik’ diliyle anlatıyor.

Kalamar Oyunu dizisi, gizemli bir organizasyonun büyük miktarda borç içinde olan ve zorluklar içerisinde yaşayan çaresiz insanların ‘kurgusal bir oyun dünyasında’ çocuk oyunlarıyla ölümcül bir yarışa sokulmasını anlatıyor. İster istemez ‘Alaycı Kuş’, ‘Labirent’ gibi başka filmleri akla getirse de toplumsal endişeyi içeren mesajları vermek konusunda çok daha cüretkâr diyaloglarla, insanı öne çıkaran sade anlatımıyla beğeni kazanıyor.

Kalamar meselesi
TikToK, YouTube gibi sosyal mecralarda milyonlarca paylaşım ile fenomen olmuş durumda. Eğer 12-20 yaşlarında erkek çocuğunuz varsa size pek de bahsetmeden bu diziyi izliyor olması oldukça muhtemel, çünkü sınıflarda ya da kendi aralarında konuşulan konuların başında geliyor.
Bir miktar şiddet ögeleri barındırmasıyla eleştirilmesine rağmen yazımından ancak 12 yıl sonra hayata geçirilebilmiş projenin yönetmeni de hikâyenin kahramanına benzeyen bir deneyimden geliyor. Zorlu şartları, sosyo-ekonomik endişeyi, insanların umutlarını ve çaresizliklerini sürükleyici bir dille sadece 9 bölüm içerisinde ekrana yansıtmayı başarmış durumda.

Haberin Devamı

İnsanın aslında kim olduğuna dair sorgulayıcı diyaloglarla beraber, süreçle birlikte dönüşüme uğrayan karakterlerin inanılmaz sahicilikleri aklınıza kazınıyor. Yaşar Kemal’in, “İnsan evrende gövdesi kadar değil yüreği kadar yer kaplar” sözünü hemen her bölümünde yeniden hatırlıyorsunuz. Bazen insan içerisindeki tüm duyguları ve zenginlikleri ortaya koyabilmek için yıllarca üzüntü ve zorluklar çekiyor.
Dizinin tüm dünyada dev şirketlerin hüküm sürdüğü ezici rekabet ve mükemmellik arayışının insan üzerinde yarattığı derin kırılmayı, insan olmanın erdemi üzerinde oluşturduğu bozulmayı, kişileri ilginç durumlara sokarak gülümseten çelişkilerden trajikomik durumlar yaratan sürükleyici bir tarzı var. Diziye ilham olan Kalamar Oyunu da aslında 1980’lerde Kore’de popüler olmuş, bizim ‘sek sek’ oyunumuza benzeyen ancak iki takıma ayrılarak birbirlerini elemeye, oyun dışına itmeyi amaçlayan bir çocuk oyunu. Bugün yaşadığımız ekonomik sosyal sistem içerisinde yaşanan hayat oyunu çocukların belki de asırlar önce keşfettiği basit kurallara ne kadar benziyor değil mi?

Haberin Devamı

Bugün genç izleyici çevrelerinde yarattığı etkinin kaynağı; bu kusursuz ve gerçeklerle yüzleştiren kurgusunun yanı sıra kıyafetlerin, dekorların, imgelerin özenle seçilmesi ve gençlerin kendisini oyun içerisinde ifade etme motifini de güzel kullanmış olmasından da geliyor. Günümüz dünyasında çocukların ve gençlerin hatta yetişkinlerin ‘hayatı bir oyun gibi görmeleri’ bunun bir yansıma olarak da mobil oyunlara, konsol oyunlarına bu kadar zaman ayırmaları boşuna değil demek ki.

Güney Kore sinemasının klasik hale gelmiş şaşırtıcı şok finallerinden birisi ile sonlanan dizi, aynı zamanda umutlarını kaybetmek üzere olan bir bireyin nasıl bir lidere, bir kahramana dönüştüğünün hikayesi. Artık sadece kendisini kurtarmak için değil tüm toplumun ve bütünün hayrına, bu zor yarışta elde ettiği kazanımlarını kullanarak, yeni bir mücadeleye girişmesi, uykuya dalmış ruhunu yeniden ateşlemesi, evrensel bir misyona sahip olmanın mutluluk veren enerjisini yeniden hissetmesi, benim için en heyecan verici son oldu.