Bazen aşk için dengeyi kaybetmek dengeli hayatın gereğidir.
İki yıl önceydi, kişisel gelişim ya da kadın hikayelerini anlatan kitapları sevmemden olsa gerek Elizabeth Gilbert’ın anı kitabı “Ye Dua Et Sev”i çıkar çıkmaz alıp bir solukta okumuştum. O gün hissetmiştim filminin çevrileceğini. Neden mi?
Kitap olacak cümleler...
Gezi rehberi, anı kitabı olarak yazılmaya başlanmış, kişisel gelişim kitabı oluvermiş, üstüne bir de aşk hikâyesi eklenmiş kolay okunur içimizden kadınların “kadın hallerini” anlatan bir romanla karşılaşmıştım. Satır aralarında geçen güzel cümleler beni baştan çıkarmıştı, her biri için sayfalarca yazı yazılabilecek cinsten cümlelerdi bunlar. “Bazen aşk için dengeyi kaybetmek dengeli hayatın gereğidir” de buna en güzel örneklerden biri sanırım.
“Ye Dua Et Sev”in orijinal adıyla “Eat Pray Love”un baş kahramanı Liz Gilbert‘ı filmde Julia Roberts canlandırıyor. Liz hep yazmış, bol bol seyahat ederek, insan tanıyarak edindiği tecrübeleri kitap yazarak paylaşmayı seçmiş hayata karşı tutkulu bir kadın aslında. Günün birinde, Liz’in aslında hiç de istemediği bir hayat sürdüğünü fark etmesiyle başlıyor her şey. Boşanmasının ardından bir yol ayrımına geliyor. İşinden bir yıllığına izin alarak, karakterine hiç uymayan bir şekilde güvenli limanından çıkarak, hayatını değiştirmek için her şeyi riske atıyor.
İtalya’da başlayan bu seyahat kilo almaktan korkmadan yemek yemenin tadına varıp, verdiği mutluluğu keşfetmesi, sonra Hindistan’da ruhunu bulma çabaları, iç dünyasıyla yüzleşmesi, son olarak Bali’de hayatının aşkı Felipe’yle (Javier Bardem) tanışıp korkularını yenmesi, içsel huzur ile aşkın dengesini yaşamaya başlaması ve kendini bulmasıyla bitiyor.
Kadere razı mısınız?
“Ye Dua Et Sev” aslında insanın kendini serbest bırakıp dünyayı görmesinin gerçekten de birden fazla yolu olduğunu kanıtlıyor gibi. Küçük mucizevi tesadüflerin her an etrafımızda olduğunu hatırlatıyor. Bir kadınsanız, bambaşka bir tat alacağınızdan eminim. Kaderine razı olmak yerine bir şeyler yapmanın denemeye değer olduğunu göreceksiniz.
İzmir’de sanat, güncel hayata dönüşüyor
İzmir için önemli bir etkinlik olan, güncel sanat ile toplum arasında etkin bir diyalog yaratmayı, İzmir’de sanatın üretilmesi kadar tartışılması ve güncel hayata dönüştürülmesini de hedefleyen Çağdaş Sanat Trienali’nin ikincisi “Port İzmir 2” başladı. 30 Kasım’a kadar devam edecek olan “Port İzmir 2”nin sergi yapımcılığını Düsseldorf’ta çalışan Sanat Tarihçisi Dr. Necmi Sönmez üstlenmiş. İzmir’de var olan bastırılmış bir sükunetten ve altında var olan bir fırtınadan; sükunet öncesinde yaşanmış fırtına ya da fırtına sonrası sükunet halinden esinlenerek etkinliğin teması “Sessizlik_Fırtına” olarak belirlenmiş. Etkinlikler aracılığıyla sessizliğin bir fırtınaya dönüşmesi hedeflenmiş. Etkinliklerin sergisi için ise İzmir’in bir dönem tarihine şahitlik etmiş eski Avusturya-Türk Tütün Deposu gibi değişik bir mekan seçilmiş. 20’si yerli, 20’si Türk sanatçının eserlerini göreceğiniz çağdaş sanat etkinliği “Port İzmir 2”yi kaçırmamnızı öneririm.
-Çağdaş Sanat Trienali “Sessizlik_Fırtına”
-27.09-30.11.2010
-Austro-Türk Tütün Deposu (Vali Kazım Dirik Cd. No: 9 Alsancak)
-Salıdan cumaya 10.00-20.00 saatleri arası. Giriş serbesttir.
Bin kişiye iş imkanıŞu anda çalışmıyor ve iş arıyorsanız ya da çalışan ama iş değiştirmek isteyenlerdenseniz, herhangi bir yabancı dili anadili gibi konuşuyorsanız, ilginizi çekecek bir fuardan bahsetmek istiyorum. Çağrı merkezi şirketi Teleperformance, yabancı dili anadili gibi konuşan bin kişiye iş imkanı sağlamaya hazırlanıyor. Martta Türkiye pazarına giren şirket, farklı ülkeler için çok dilli müşteri hizmetleri kapsamında Türkiye’de yabancı dili anadili gibi konuşan bin kişiyi işe almak için düğmeye bastı. Aradıkları kişilere daha kolay ulaşmak için 22-23 Ekim’de yabancı dilde bir iş fuarı da düzenliyorlar. Siz de onlardan biri olmak istiyorsanız, www.myjobinturkey.com sitesine girerek ya da CV’nizi göndererek işe talip olabilirisiniz.