İnsan hakları, yeryüzünde yaşayan tüm yetişkin ve çocukların sadece insan olmaları sıfatıyla sahip oldukları temel hak ve özgürlüklere denir. Hukukun ve demokrasinin yerleşmiş olduğu her toplumda bu hakları kullanmakta herkes özgür ve eşittir. Tek farkla… Çocuklar yalnızca küçüklükleri nedeniyle bu haklarını bir başlarına kullanabilme yetisine sahip değildir. Bu gerekçe ile de haklarını kullanabilmeleri konusunda en çok korunup kollanması gereken en kritik ve kırılgan nüfus grubudurlar.
Çocuk yaşlarında, onlara nasıl bakıp, nasıl konumlandırdığımız önemlidir. Bu nedenlerle çocuklar aynı zamanda ülkelerin kalkınma planlarının, erdemli, sağlıklı bir toplumu oluşturma politikalarının göz ardı edilmemesi gereken potansiyel belirleyicileridirler. Büyük Atatürk’ün de dediği gibi: “Çocuklar her türlü ihmal ve istismardan korunmalı, onlar her koşulda yetişkinlerden daha özel ele alınmalıdır. Çocukları sağlıklı ve bilgili yetiştirilmeyen uluslar, temeli çürük binalar gibi çabuk yıkılırlar.”
Bakırköy Çocuk Masası, Sağlık ve Sosyal Çocuk Destek İstasyonu Başkanı, Eğitimci, Yazar Ebrize Çeltikçi’nin İnsan Hakları Günü mesajını sizlerle paylaşmak istedim, söyle devam ediyor mesajı…
İnsanın ve haklarının korunması devletlerin yükümlülüğündedir. Hukukun üstünlüğünü, işlerliğini sağlamak, evrensel hak hukuk sözleşmelerini izlemek de yine devletlerin görevidir. Bugün İnsan Hakları Günü’nde pek çok hak istismarlarıyla sarsılıyoruz. Oysa, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 1948 yılında kabulünden bugüne 74 yıl geçmiş, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin ülkemizde 1995 yılında yürürlüğe girmesinin üzerinden de 27 yıl geçti... Bu sözleşmelerin ana dayanağı, çocuk ve yetişkinlerin insan olarak taşıdığı saygınlık ve haklarıyla eşit ve özgür doğduğu anlayışıdır. Ulusal ve uluslararası hukuki bağlayıcılığı olan bu sözleşmeler, yetişkin ve çocuk her bir insana bağımsız seçim yapma ve yeteneklerini geliştirme özgürlüğü gibi birçok hak sağlarken, yine her bireye, başkaları söz konusu olduğunda bu hakları çiğnememe sorumluluğunu da yükler, yani hukuksal bir dengeyi de işaretler.
Sözleşmelerin tarafı olan devletler ise imzaladığı sözleşmelerde yazılı taahhütleri çocuk veya yetişkin her bir vatandaşı için ayrım yapmaksızın gerçekleştirmek, uygulamadaki sosyal ve kurumsal eksiklikleri gidermek, iyileştirici düzenleme ve tedbirleri almakla yükümlüdürler.
ILO ile ve yapılmış 1992 IPEC Anlaşması’na rağmen halen en büyük eğitim hakkı ihlali olan ve ana babaları işsiz kaldıkça çalışmaya zorlanan çocuk işçi nüfusundaki artış sadece çocuklarımızın geleceğine değil, ülkenin insani gelişmişlik düzeyine de indirilen darbelerdir.
Hiçbir siyasi parti programında ve Anayasa değişikliği teklifleri arasında çalışan çocukların iyilik halini düşünen bir ifadeye rastlamadık. Anayasamızın IV, V, VI. bölümlerinde çalışma hakkı ve çocuk işçiliği ile ilintili, sınırı belirsiz, esnetilebilir ifadeler var. Bu ifadelerin kesin anlam taşıyan bir iki kelimeyle değiştirilmesi bile binlerce çocuğumuzun kaderini olumlu yönde değiştirecektir. Çalışmak zorunda bırakılan çocuklarımızın sağlık, sosyal, kültürel ve ahlaki gelişimini etkileyen istismarlara çok açık çalışma ortamlarından çocuklarımızın mutlaka kurtarılıp eğitime döndürülmeleri gerekir.
BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin aşağıdaki ilgili maddelerinden de anlaşılacağı gibi, ulusal düzlemde çocuğu ve haklarını korumak, toplumda farkındalık yaratmak ve gerekli önlemleri almak devlete hükûmet edenlerin birincil sorumluluğunda ve en önemli görevidir.
29 yıl önce, dünya ve ülkemizde ilk defa çocuklardan oluşan ve çocuk haklarına konu alan bir organizasyonu, çocuk STK’sını gerçekleştirdik. Her kesimden çocuklarımızın katılımıyla yaşadıkları sorunları, nedenleri ve çözümlerini tespite başladık. Çocuğu ve haklarını koruyucu tüm hizmetlerin çocuğun ve ailesinin kolay ulaşamadığı merkeziyetçi bir yapıda ve sorunlarından uzakta kaldığı sebebiyle çözümlenemeyip her yıl artarak devam ettiğini gözlemledik.
Çocuklar söz konusu olduğunda, devletin bu yükümlülüklerini mutlaka en hızlı, her bir çocuğa en yakın ve ulaşılması en kolay olacak şekilde yani mahallelerinde konumlandırmasının şart olduğunu ve bu hizmetlerin mutlaka yerel ve resmi kurumlararası bir koordinasyonla gerçekleştirilmesi gerektiğini belirledik. Sonuç olarak, mahalle muhtarlıklarında tesis edilip tüm kurumların işbirliği ile çalışan böyle bir sistemle çocuğun mahallesindeki muhtarlığa tek başına başvurup haklarını talep edebileceği. Devletin sosyal ve hukuki gücünün, her bir köy ve her bir ailede etkisini hissettireceği. Gereğinde çocuğa güven veren, en yakınının istismar ve ihmallerine karşı da çocuğu koruyan, mağduriyetleri de önleyen bir modeli de uygulayarak deneyimledik.
Böylece, çocuk veya yetişkin insan haklarının korunması projemiz Bakırköy Çocuk Masası adıyla 2016 yılında hizmete başladı. Bakırköy Belediye Başkanı ve yerel yönetimi himayesinde, Bakırköy Kaymakamlığı resmî kurum ve kuruluşları güdümünde, Bakırköy Başsavcılığı, Bakırköy Emniyeti, Bakırköy mahalle muhtarlıklarımız, Bakırköy’de her dereceli okul idareci ve öğretmenlerimiz, üniversite ve STK’ları ile sözleşmelere dayalı ve karşılıklı imzaladığımız işbirliği protokolleri ile resmiyet kazandı. Faydalanıcıların saygınlığını koruyan gerekli yöntem ve yollar izlenerek gereğinde psikososyal ve eğitimsel destekler verildi. Önleme, odaklanma ve denetleme yanında hakkı gasp edip, ihlal edenlere de gerekli uygun yaptırımlar uygulanabildi. Bu nedenle toplumda yaşanan sorunların aydınlatılmasında ve çözümünde devlet adamlarının bakış açısı, yaklaşımı ve rolü çok önemlidir.