İnsan evrende hayalleri kadar yer kaplar ama inandığı kadarını gerçekleştirir ve inançları ile sınanır! Teknolojide, bilimde, sanatta ya da ekonomide ne kadar ilerlemiş olursak olalım insan olmanın doğası gereği inançlarımız tarafından yönetiliyoruz. İnancın gücünü insanlık için, kendisi için doğru kullananlar da var örnekleri git gide artmakta olduğu üzere tam aksi yönde şeytanca bir zeka ile kullananlar da mevcut. Aman yanlış anlaşılmasın inançtan kastım dinler ve dini inançlarımız değil, bilinç altımızın derinliklerinde yatan tüm inançlarımızı kast ediyorum.
İnancın gücünü belirleyen en önemli unsur da ‘kuşku’! Eğer kuşku duyarsanız, hiçbir şey elde edemezsiniz. Tüm benliğinizle inanırsanız, kuşku duymazsanız da her şey mümkün. Ben gelişim odaklı bir birey ve profesyonel koç olarak bireylerin kendilerini gerçekleştirmek için yapabileceklerine tüm benlikleri ile inanması ve kusursuz hayal edebilmeyi kurgulama tarafındayım. Tıp dünyası sağlığa kavuşmak, hastalıkları yenmek için bu yöntemi kullanırken, spor dünyası rekorları kırmak ya da müsabakaları kazanmak için inancın gücünü kullanıyor. Siyasetin bu gücü nasıl kullandığı örneklerine hiç girmek istemiyorum! Ama bir ATATÜRK örneğimiz var ki ona değinmeden edemeyeceğim. 19 Mayıs 1919’da Bandırma Vapuru ile Samsun’a çıkarak Kurtuluş Savaşı’nı başlattığında kendisine de Türk milletine de, geleceğimizi emanet edeceği gençlerimize de güveniyor ve inanıyordu.
Kendinize dönüp bakacak olursanız da sıradan insanlar olarak başardığımız çoğu şeyi fark etmeden uyguladığımız inancımızın gücünden kaynaklandığını göreceksiniz. İnancın şifa gücünü dört bir yanımızda görmeniz mümkündür. Kanseri yenebilen hastalara baktığınızda herhangi bir araştırmaya gerek kalmadan şifa gücünü fark edeceksiniz. Tıpkı tam aksinde olduğu gibi inancın bir de hasta etme gücü olduğu da gözlemleyebilirsiniz. Atasözlerimize dahi geçmiş olduğu üzere “Bu adamı kanser eder” dediğimiz durumlar olmuştur. Zorlukları aşma gücümüz kadar zorlukları yaratma nedenimizde inançlarımızın gücünden geliyor aslında. O zaman bu yaratımı yani inancın gücünü nasıl kullandığımız önem kazıyor işte. Hayra bir yaratımla, bütünün hayrına yani herkesin iyiliğine olacak yaratımlar için kullandığınızda neler mümkün olabilir bir hayal edin isterseniz.
Peki, inancın gücünü doğru kullanıp hayrımıza yaratımlar yapmak nasıl mümkün olur? Bu sorunun cevabına National Geographic dergisinin kapağı da olan “İnancın Gücü” makalesinden örneklere giriş yapmaya çalışayım;
“İster eski olsun ister modern, şifa tiyatrosu beyinde güçlü beklentiler yaratarak çalışıyor. Binlerce yıldan bu yana, iyileşme umuduyla bir şifacıya her gidişimizde yaşadığımız bir performans bu. Ve nasıl ki bir tiyatro oyunu gerçek bir şey izliyormuş duygusu yaşatarak bizi içine çekiyorsa, şifa tiyatrosu da beynimizde güçlü beklentiler yaratarak bizi çekmek üzere tasarlanmış. Bu beklentiler, plasebo etkisi adı verilen ve bedenimizi etkileyen bir durum ortaya çıkarıyor.
Yeniden tiyatroya dönelim: İlginç bir oyunun en önemli bölümü set ve kostümlerden oluşur. Pauletich’in semptomlarda iyileşme yaşaması, sadece varlığını kafasında hissettiği çukurluklardan ya da doktorun ameliyat konusunda söylediklerinden kaynaklanmıyordu. Sahnenin bütününde bir deneyim yaşamıştı: Beyaz önlüklü doktorlar, boyunlarında asılı stetoskoplar, hemşireler, kontroller, testler, hatta bekleme odalarındaki kötü müzikler. Doktorlar, hastane etrafında şekillenen bu ortamı tıp tiyatrosu olarak adlandırıyor.
Bu sahne sanatı, tedavinin birçok alanını kapsıyor ve bilinçdışı düzeyde işliyor. Pahalı plasebolar ucuz olanlardan, markalı kutulardaki plasebolar jenerik etiketli olanlardan daha etkili oluyor. Genelde ‘sahte’ aşılar ‘sahte’ haplardan etkin oluyor. Ama en güçlüsü ‘sahte’ ameliyatlar.”
Peki, inancın gücü sayesinde elde edeceğimiz yaratım gücünü günlük hayatımıza; sağlığımız dışındaki konulara nasıl aktarabilirsiniz? Size bu güçlü soruyu sorduktan sonra 2 kitap önermek istiyorum; Profesör Dr. Bruce H. Lipton’un ‘İnancın Biyolojisi’ ve Joseph Murphy’ın ‘Bilinçaltının Gücü’ kitaplarını okumanızı öneriyorum. Haftaya bu konuyu Einstein’a bağlayacak olma sözü vererek sizlere mutlu hafta sonları diliyorum.
Tıpkı Atatürk’ün zamanında yaptığı gibi, hayallerden gelecek yaratmak mümkün.
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun.