Ömrünüzü daha fazla ‘Corona muhabbeti’ ile yemek istemiyorum. Dilerim bu son kaotik gelişmeler aymamızı sağlar! Zira hepimiz dünü bugünü, hemen hemen zamanımızın çoğunu bu konuda bir şeyler okuyarak ve konuşarak geçirip, hayatı es geçiyoruz! Ne yaparak es geçiyoruz, internette dolaşan ne idüğü belirsiz bilgileri okuyarak, hatta bunları yayarak es geçiyoruz. Hem küresel hem de bireysel anlamada almamız gereken mesajlara odaklanmak yerine felaket tellağı yapmayı seçiyoruz. Almamız gereken mesajları almıyor, negatifte kalıyoruz. ‘Korku Kültürü’nü beslemekten başka bir işe yaramıyoruz.
Bazılarınızın itirazları duyar gibiyim; elbette korkuya direnelim ya da korkmayalım demiyorum sadece korkuya hakim olalım ve yönetebilelim diyorum. Ne kendimizi cahilce bana bir şey olmaz diye sokağa atalım, ne iki gün sokağa çıkma yasağı geldi diye birbirimizi ezerek, korumamız gereken sosyal mesafeyi yok sayarak bakkallara yığılalım, ne de etrafa korku saçıp, negatifi güçlendirelim demek istediğim bu.
Hatta biraz daha ileri gidip pozitifte kalalım, sevgiyle hareket edelim, bütüne ve insana hizmet eden eylemlerde bulunalım da diyeceğim. Şimdi bana bu ‘Sevgiyle Hareket Etmek’de yani ‘Pozitif Eylem’ de ne demek oluyor diyebilirsiniz. Hemen kısaca maddeleyecek özetleyecek olursam;
İyi hissettiren ve geliştiren eylemlerde bulunmak,
Hayalleri ve kendimizi gerçekleştirmek,
Bütünün ve dünyanın iyiliği için çaba harcamak,
Cesaret ve yaratıcılıkla hareket etmek,
Dayanıklılık ve uyum kapasitelerimizi (Resilience & VUCA) artırmak,
Sürdürülebilirliğe hizmet eden eylemlerde bulunmak anlamına geliyor.
Fyodor Dostoyevsky’in dediği gibi “Her birimiz her şeyden ve herkese karşı sorumluyuz.” Artık filozof virüs Corona’nın en önemli mesajlarından biri olan bütünün iyiliğini düşünme mesajını almalı ve küresel düşünce bandına geçebilmeliyiz.
Bireysel düşünce bandımıza yönelik mesajları deşifre edecek olursam. Filozof virüs Corona’nın üzerinde çalışmamızı istediği olası bireysel konuları şöyle sıralayabilirim;
Modern insanın en büyük problemi (belki de kaçışı demeliyim) kendi kendi ile kalamamasıdır. Kendimizle olmayı becerebilmeliyiz. İnsanın en tahammül edemediği şey aslında kendisidir. Yalnızlık ya da tek’lik korkusu, bizi çok da anlamlı ya da gerekli olmayan birtakım ilişkiler ya da faaliyetler içine girmeye sevk eder. İç barışın yokluğunu es geçmek adına ötekilere kızar ya da onlarla gönlümüzü eyleriz. Şimdi deneyimlediğimiz türden bir ‘izolasyon’ bizi kendimizle birlik içinde olmaya mecbur bırakır. Bu gerçekten büyümektir.
Hayat hep bizim istediğimiz gibi, bizi onaylayacak şekilde, bizim güvende mutlu başarılı etkin ve yetkin hissettiğimiz şekilde akmaz… Hayat bizim dışımızdaki bir sürü faktörün oluşturduğu bir puzzle’dır ve akması gereken yöne doğru akar. Hayata direnmek ve kavga etmek yerine, hayatla uyum içinde akmak, bizi bize vardıracak yolculuğun ta kendisidir. Bazen bir durumu olduğu gibi kabul edip, elimizden gelenin en iyisini yaparız! Bu durumu bizim istediğimiz hale getirmez… Ama bizi olmamız gereken şey haline getirir ve belki biz de yaşanan çok daha büyük bir dönüşüme bu şekilde kendimizce katkı sağlarız. Değiştiremediğimiz durumun içinde salınmayı, oluruna bırakıp rıza gösterebilmeyi öğreniriz. Kendimiz diye tanımladığımız şeyin sınırlarının zorlanması başta ne kadar korkutucu gelse de bu sınırların hiç de sandığımız gibi olmadığını görmek bir o kadar özgürleştirici ve coşkulu olacaktır.
Başkalarına saygı duymayı ve özen göstermeyi becerebilmek ve bu hali ile yararlı bir birey olabilmek öğrenmemiz gereken diğer önemli bir husus. İlişkilerinde işine ya da kolayına geldiği gibi davranmaya, diğerlerinin ne hissettiğini, nelerden nasıl etkilendiğini çok dert etmemeye, girip çıktığı yerlerde, dokunduğu insanlarda fiziksel ve duygusal olarak nasıl izler bıraktığını çok da iplememeye yatkın olur. Duyarsızlık en tehlikeli virüstür! Ötekini nasıl etkilediğini umursamadan yaşamak bir toplum adabına dönüştüğünde, birbirimizi fiziksel ve duygusal olarak kollamadığımızda, kirli yaşam alanları yaratırız.
Filozof virüs Corona bizi zorla değiştirmeden belki bizim gönüllü olarak değişmemiz gerekiyordur.Felaket tellağını bırakıp, korkularımızla yüzleşerek onlardan arınıp, sükûnet içinde, sevgide ve pozitifte kalmayı öğrenebilmemiz gerekiyordur.