Sezin Sivri

Sezin Sivri

Tüm Yazıları

Bire bir yaşadıklarımdan, şahit olduğum kendimi bir anda davetsiz misafir olarak içinde bulduğum ya da bilinçli olarak içine çekildiğim olaylardan yola çıkarak bir gözlem yazısı yazıyorum bu sefer.

Ve kısaca diyorum ki, siz siz olun, kadınların, hatta mümkünse kimsenin fabrika ayarlarıyla oynamayın.

***

Sadece kocalara, erkek arkadaşlara, sevgililere falan da seslenmiyorum, hepinize birden diyorum. Elbirliğince, adım adım ilerleyerek cinnet getiren bir dişi topluluğu yaratıyorsunuz, yaratıyoruz. Ve en kötüsü de, geri dönüşü yok bu erozyonun. Cümleten mutsuzuz...

Haberin Devamı

Son günlerde etrafımda onlarca keskin sirke modunda, farklı yaş, ebat ve kariyerde kadın görüyorum.

Sonuçta kimse gerçekten kendi değil, çoğu mutsuz ve neşesiz.

Her şey aslında zoraki yapılıyor. Gülümsemelerinde kocaman yaralar var.

***

Daha küçücük bir kızken başlıyor süreç. Eteğini ört ayıpla, göster pipini amcalara çifte standardıyla daha doğar doğmaz tanışıyor kadın cinsi.

“Erkek gibi kız, benim kızım; ona bir şey olmaz, korur o kendini” sözleriyle bu durum iyice içselleştiriliyor. Diğer taraftan da güzel, hanım hanımcık olman ve bu hallerinle dikkat çekmen bekliyor.

Tu kaka yapılan dişiliğin, ne kadar güzel ve çekici olduğunla doğru orantılı olarak baş tacı ediliyor. Daha ergen olmadan acı ve gereksiz bir rekabetin içinde buluyorsun kendini. Böyle olunca, yavaş yavaş kendi cinsin de sana ihanet etmeye başlıyor.

***

Hem baş tacı edilen hem de çifte standart uygulanan cinsel kimliğini keşfetmeye başladığın dönemlerde büyük harflerle koca bulmanın önemi anlatılmaya başlanıyor sana.

Biz sana oku adam ol dedik ama aslında birinci vazifen iyi bir koca bulmak ve iyi bir eş olmak deniyor. Evliliğin dişi kuş tarafından yapıldığı, çocuk da yaparsın kariyer de denildiği, güzelde olmalısın hamarat da, evcil olduğun kadar sosyal olmanın da istendiği her şeyin maksimum düzeyde talep edildiği, kocaman bir beklenti denizinde boğulmaya başlıyorsun birden.

Hepsini birden yaparım, yapabilirim derken, daha ne olup bittiğini anlamadan, Tanrı’nın sana lütfettikleri doğurganlıkmış, şefkatmiş, estetikmiş vs. yok sayılarak fabrika ayarlarınla oynanmış oluyor bir kere...

Haberin Devamı

***

Ne biçim bir koca buldum, ne süper bir hayatım var, çok da iyi bir kariyer yapıyorum, hamaratım da, çocuk da yaparım artık dediğinde: erkek kısmının biyolojik saati üretmek değil cinsellik odaklı olduğundan olsa gerek, boşver şimdi doğurmayı gezip tozalım denilmeye başlanıyor.

Zaten oku, adam ol demişlerdi ve ertelemişin biyolojik saatini, bu seferde kocayı mutlu etmek adına bir rötar daha yapıyorsun.

Hadi doğurdun diyelim, iyi bir anne olmanın yanı sıra sana görev biçilenlerle birlikte güzellik yarışına kaldığın noktadan devam etmen bekleniyor.

***

Kendi ruhun için gerekli entelektüel mal varlığını gerçekte kimsenin önemsediği falan olmuyor. Hatta mümkünse evliliğe zar zor ikna edilen kocanınkinin bir tık altında olması ya da öyleymiş gibi göstermen bekleniyor.

Süper kadın olman ama asla ve asla bilmiş olmaman isteniyor. “Nereye gidiyor bu ilişki?” ya da “Gel konuşalım” dediğinde köşe bucak kaçılıyor. Sonrasında da ortaya keskin şirke kıvamında hem kendine, hem küpüne hem etrafına zarar veren, tahribat gücü yüksek kadınlar ortaya çıkıyor.

Haberin Devamı

Sonuçtan memnun kalınmayınca da fabrika ayarlarına dön, sen eskiden nasılda bir melektin deniyor.

Yok ki insanda fabrika ayarlarına dön tuşu?

Oldukları gibi sevin kadınları ve tabii ki tüm insanları.