Konuşmaktan ve korunmaktan sıkılmış olsak da malumunuz ikinci korona dalgası geliyor, hatta geldi bile... İlkinden alamadığımız dersler, yeni normallere uyum sağlayamadığımız ve değişime gösterdiğimiz direnç yüzünden ilkinden bile daha vahim bir tablo bizleri bekliyor. Amacım, yazın son günlerinde canınızı sıkmak değil; düşünüyorum sadece, daha doğrusu son zamanlarda iş dünyasından bana gelen eğitim, seminer talepleri, içerikleri de bana bu soruları düşündürüyor ve beraberce düşünelim istiyorum.
Yaşadığımız dünya için değişim kaçınılmazken aynı kalmakta neden bu kadar direniyoruz? Peki, değişmek gerçekten zor mudur? Aynı kalmak neden bu kadar cazip geliyor? Aynı kalarak hayatta kalmayı, dönüşmeyi, ilerlemeyi, gelişmeyi beklemek imkânsızken değişmekten korkmak niye? Neye bu direncimiz? Biz virüse göre pozisyon alıp hayatta kalmaya çalışacağımıza virüs bize uysun, bana bir şey olmaz kafası neyin kafası? Her şey bu kadar altüst olmuş ve belirsizlikler yeni normalimiz olmuşken, iş dünyası için eskisinden bile güçlü motivasyon nasıl sağlanır? İşte aklımdaki deli sorular bunlar.
Değişimin dışındaki her şey değişir ve değişim bir başlangıç, bir son ya da bir kesit değildir. Değişim devam eden bir süreç. Bu yüzdendir ki, dünya değişirken aynı kalmak ne kadar mümkünse, bugüne ait yol haritamızla yarına ait işler yapmak da o kadar mümkün. Düne ait planlarla bugün bir şey yapmak mümkün değil. Bugün için de, yarın için de yeni planlara, yeni davranış biçimlerine, yeni tutumlara ihtiyacımız var.
Özdeki kaynaklar...
Aynı kalmak istemenin altında yatan asıl sebep, değişmekten korkmak ya da istenilene dönüşemeden değişimi yarıda bırakmak. Ne yapacağını, bu süreçle nasıl başa çıkacağını bilememek... Oysa tüm bunlardan keyif almak ve gelecekte etkin bir şekilde var olmanın, sürdürülebilir bir hayatın keyfini sürmek mümkün. Bunu başarabilmek için de öncelikle farkındalığa, keyifli bir motivasyona, ilhama ve ardından gelecek yaratıcılığa ihtiyacımız olduğu kesin.
Motivasyon hatta iş hayatı için motivasyon demişken gelir geçer etkinliklerden, anlık kafa dağıtıcı şeylerden bahsetmiyorum. Motivasyon, bireyler ve kurumların değerleri gibi içsel bir unsur olduğu için ancak iş hayatına anlam katma ve insani değerlere sahip çıkma ile sağlanabiliyor. Sanıldığının aksine, gelir, saygınlık ve ikramiye gibi daha yüzeysel ve sadece sonunda elde edeceğimiz maddi kazançlara bağlı olan motivasyon kaynaklarının yerine, insanın özündeki motivasyon kaynaklarını ortaya çıkardığınızda, çok daha kalıcı, mükemmel ve yaratıcı işler ortaya çıkıyor. Ve mutluluk yanında gelen en büyük bonus oluyor.
İçsel motivasyon, insanların işlerini gerçekten sevdikleri için yapmalarını sağlayan bir teşvik edici kaynak özelliği gösterir. Maddi dışsal motivasyon kaynaklarını elde etmek için değil, o işi yapmaktan zevk aldığımız için çalışırız.
Gizli bir giriş!
İçinden geçtiğimiz şu zor zamanlarda motivasyonunuzu kaybetmiş, yolunuzun üzerindeki engelleri ve sorunları nasıl aşacağınızı bilmiyor olabilirsiniz. Bu, onları aşamayacağınız anlamına gelmez. Üstelik sarp geçitlere ulaşan yollar üzerinde her zaman yeni küçük kapılar ve fırsatlar oluştuğuna sizler de pek çok kez tanık olmuşsunuzdur. J.R.R. Tolkien, “Yeni bir yol ya da gizli bir giriş bizi bekliyor olabilir” der. Kendinize inanmanız, bir şeyleri başarmak için yapmanız gereken ilk şeydir. İnanmakla başlayıp çabalamakla yola devam etmelisiniz.
Hayat seçimler, beklentiler, inanmak ve eylemden ibaret değil midir zaten? Doğru yolda atacağımız küçük adımlar, bizi zirveye çıkaracak motivasyonu yaratır. Bu zamana kadar ne yaptığınızı ya da yapamadığınızı boşverin, önemli olan bundan sonrasıdır. “Bundan sonrası için ne yapabiliriz?” derseniz 3 seçeneğimiz var. Bu 3 seçeneğin 3’ünde birden varlık göstermeliyiz. Değişimi ve dönüşümü yaratmaya liderlik etmeliyiz. Hangi pozisyonda olursak olalım, hayattaki rolümüz ne olursa olsun buna liderlik etmeliyiz. Yaşadığımız ve sonu hiç gelmeyecek dönüşüm süreçlerinin bir parçası olmayı başarmalıyız. Bu süreçlere uyum sağlamalıyız. Varlığımızı etkin bir şekilde sürdürebilmemizin koşulu bu. Yarattığımız dönüşümlerin insanlık tarihine altın harflerle yazılabilecek olmasına dikkat etmeliyiz.
Başka bir deyişle, bütünün hayrına olacak bir gelecek tasarlamalı, teknolojiyi insanoğlunun çıkarlarına hizmet eder şekilde, etik çerçevesinde kullanmalıyız.