Son 11 yıldır utanmadan, sıkılmadan, üşenmeden, eleştirilere kulak asamdan kendimle ilgili “Algı Anketi” yapıyorum. Algı anketi deyince aklınıza daha çok kurumların, siyasi partilerin vs. haklarında ne düşünüldüğü ve itibarları ile ilgili yaptırdıkları anketler gelse de ben bunu bireysel bazda yapıp kendi imajımı anlamak için kullanıyorum.
“Birine beni anlatmanız gerekseydi hangi 3 kelime ile anlatırdınız?” başlıklı bir mail hazırlıyorum ve beni iş ya da sosyal yaşamdan tanıyan insanlara ricada bulunuyorum. (Gerçi bu sene çemberi genişletip içine beni sosyal medyadan tanıyanları da dahil ettim.) Beni düşündüklerinde, adımı duyduklarında, akıllarına ilk gelen, beni tanımladığını, anlattığını düşündükleri “3 kelimeyi” yazmalarını ve bana göndermelerini istiyorum.
Biraz daha konuyu zihinlerinde canlandırabilmeleri için de: Seda Sayan için genellikle dobra ve cesur denir. İş Bankası Güvenilir’dir örneğini veriyorum. (Bu 2 veri ulusal çapta yapılan algı araştırmasının sonucudur) Ve ardından “Sizce beni hangi 3 kelime iyi tanımlar?” Sıkıcı, eğlenceli, komik, sakin, hareketli, başarılı, tembel, güzel, çirkin, iyi, kötü, yardımsever, özgür, azimli, sevimli, bonkör, cimri, modern, geleneksel, asi, heyecanlı, lider, vs… deyip kenara çekiliyorum.
Geri bildirimler sayesinde “dışarıdan görünen yüzümü” anlıyorum. Kendi içimi elbette herhangi birinin benden iyi bilemeyeceğini bilsem ve sadece başkalarının gözünden nasıl göründüğüme göre yaşamayacak olsam da: Mevlana Celaleddin-i Rûmî’nin, “Sen ne söylersen söyle, söylediğin, karşındakinin anladığı kadardır” sözünü de dikkate alıyorum. Bu sözün farklı bir versiyonunu da duymuştum: “Sen ne söylersen söyle, bildiğin, karşındakinin anladığı kadardır” diyordu. O zaman bildiğini, olduğunu daha doğru anlatmak için de bir şeyler yapmak gerekmez mi? sorumluluğu ile hareket etmem gerektiğini düşünüyorum. Kendi başıma bilip, paylaşmadığım ve hayatta bir karşılığını buldurtamadığım bilginin ne önemi var ki!
Kendim için yaptığım algı anketimi cevaplamalarını isterken çok fazla zamanınızı almayacak bir rica desem de fark ediyorum ki: herkesi bir parça kendi ile ilgili bir parçada da hayatı kavrayış şekilleri ile ilgili düşündürüyorum. Benimle ilgili düşüncelerini yazdıktan sonra bana yönelttikleri sorular ve yorumların yanı sıra aynı şeyi kendileri içinde yapmamı istemelerinden bunu açıkça gözlemleyebiliyorum. Bir nevi akıl açacağı şeklinde kişisel algı ve itibarları konusunda onları da düşündürüyorum gibime geliyor. Ve bu beni mutlu ediyor.
Kişisel algı anketi
Neden kendimle ilgili böyle bir soru sorduğuma, anket yaptığıma gelince. İnsan kendini hayat içerisinde tanır. İnsanın kendini tanıma meselesi öyle pek kolay bir iş değildir. Doğrudan doğruya hayattı yaşamak suretiyle olur. Bir şeyleri kendi kendimize denedikçe aslında kendimizi de tanımaya başlarız.
Kendini tanıma, hayatın ta kendisidir. Çok yönlü, çok maksatlı ve çok sonuçlu bir çalışmadır. Sonsuzdur. Sonsuz bir tanımı vardır. İnsanın kendini tanımasının sonu yoktur. Böylesine sonsuz bir süreç içerisinde bulunan bir varlığın, her türlü imkandan yararlanarak kendini tanımaktan başka da bir çaresi yoktur.
İnsanın kendini tanıması imkanları nispetinde olur. Kendini tanımanın da pek çok yolu vardır. Bunlardan biri de başkalarının sizin için ne düşündüğüdür; sizi nasıl algıladıklarını öğrenmenizdir. Şimdiki halim ile beni nasıl tanımladıklarını öğrenmem benim kendimi tanıma yolculuğuma katkı sağlar. Geri bildirimler sayesinde “dışarıdan görünen yüzümü” anlarım. Belki de ‘Kral Çıplak’tır! Belki de ‘Alice Harikalar Diyarında’dır da farkında değildir!
Sizlerden ricam, mümkünse algı anketime katkıda bulunmanız ve beni tanımladığınız 3 kelimeyi sezin.sivri@yahoo.com.tr mail adresine yazmanız olacaktır. Bu vesile ile tüm samimiyetleri ve içtenlikleri ile bana cevap veren, verecek olan herkese teşekkür etmek istiyorum. Mutlulukla kalın.