Sezin Sivri

Sezin Sivri

Tüm Yazıları

“Eşeğin kuyruğunu kalabalıkta kesme; kimi uzun der, kimi kısa” diye bir atasözümüz var. “Kimseyi ilgilendir-meyen bir işini, herkesin düşüncesini bildirmesine meydan verecek biçimde yapmaya kalkarsan her kafadan bir ses çıkar; hangisine uyacağını şaşırırsın. Böyle işleri kendi kendine karar verip yapmalısın” anlamına gelir.
Bana göre köşe yazarlığı; Eşeğin kuyruğunu kalabalıkta, herkesin gözü önünde kesmektir. Kimi uzun diyecektir, kimi kısa! Eleştirilme riskini umursamadan, etki altında kalmadan, yer yer tabulara meydan okuyarak düşündüklerini, tespitlerini açıkça yazabilmektir. Hatta henüz kimsenin dile getiremediği konularda eşeğin kuyruğunu ulu orta kesmektir. Zaten gazetecilik ya da televizyonculuk göz önünde olmayı sevenlerin işidir. Göz önünde olmayı sevmeyen insan bu işi yapmaz, yapamaz. Şimdi isim vermeyeyim ama medyada olup da yazdıklarının, yaptıklarının eleştirmesine dayanamayanlara içimden hep ‘tasını tarağını topla ve al git kardeşim, senin hamurun bu işe uygun değil’ demek geliyor.
Bu işi yapmanın vebali de haklı yere, haksız yere eleştirilmektir. Yeri geldiğinde köşe yazarısın diye saygı duyulması, yeri geldiğinde küçümseyen gözlerle bakılmasına aldırış etmemektir. Yazdığın için insan yerine konulmayı beklemeden, insan olduğun için yazman gerekir. Varsın eleştirsinler, sen de kendini köşe yazarı mı sanıyorsun desinler, elinin hamura ile her işe bulaşma desinler, tuzun kuru yaz tabi desinler, desinler de desinler...

Yazma cesareti
Demokrasi bir cesaret rejimidir. Cesaret yalnızdır. Daha önemlisi yalnız cesur insanlar özgürdür. Rosa Luxemburg’ın dediği gibi de “Özgürlük her zaman sadece farklı düşünenlerindir.” Madem köşe yazarısın, kapmışsın bir köşeyi özgür olman, cesaretini gösterebilmen gerekir. Eşeğin kuyruğunun kesileceğini herkesten önce söyleyip ulu orta kesmeye kalkmayacaksan bu işe soyunmayacaksın.
Aykırı tavrı ve eleştiriyi, akıl tutulmasını, iktidara karşı direnmeyi, muhalefeti eleştirmeyi ihanet sayanlardan olmak neden? Dünyanın en tehlikeli şeyi değil midir kitlecilik? Nedir bu insanlarda ki popülistlik sevdası. Kitlelere göre, konjektüre göre iş yapanlardan olacaksan, beni kaç kişi okur diye yazı yazanlardan olup tribünlere oynayacaksan yazma kardeşim. Ne kitap yaz, nede köşe yazarı ol. Yazmak cesur adamların işidir.
Değerli eleştirmen Doğan Hızlan, mahkemelerin yeniden “güncel yasaklı kitap listesi” oluşturması ile ilgili “Kitap yasakları bitmedi mi?” başlıklı yazı yazdı. “Takvimler Eylül 2012’yi gösterse de hâlâ onlarca yıl geride imiş özgürlük anlayışımız” diyerek, yasaklı kitaplarımız oluşunu ve Muzır Kurulu’nun kafasına göre yasaklı kitaplar oluşturmasının Türkiye’de düşünce ve ifade özgürlüğünün olmadığının kanıtı olduğuna değindi.

Önce çırak sonra usta
Bu yazımı okuyanlar arasından sende kendini, köşe yazarımı sanıyorsun diyenleriniz çıkabilir. “Çıraklığını yapmadığın işin ustası olamazmışsın” diyerek böyle düşünenlere de saygı duyuyorum. Üstelik kendini çırak hissettiğin sürece değişime ve öğrenmeye daha açık olursun. İyi bir şeydir çıraklık. Değiştirir, dönüştürür, sorgulatır, adam eder.
Bu yazıyı yazarken “Kendime Not” yazdım: Light bisküvi gibi metabolizmayı yavaşlatmayacaksın. Eşeğin kuyruğunu herkesin içinde kes. Light yazar olmayı bir kenara bırak, eşek berberi olmayı becer. Futbol yorumcusu eski, bir futbolcu kadar olamıyorsun! Bir toptan, 90 dakikadan, iki çalımdan neler çıkarıyorlar. Oysa memlekette atılan çalımın, şikenin, dönen dolapların haddi hesabı yok. Onlar gibi biraz delikanlı cesareti edin, keskin tespitlerin olsun, fit cümleleri, benzetmelerin...

Haberin Devamı

Haftanın Karnesi

Haberin Devamı

* Eskilerin sporcuları, hakemleri, şimdilerin futbol yorumcularını, sadece sınıfı geçenlere koymayıp birde iftihar listesine alıyorum. İftihara geçmelerinin de iki nedeni var. Birincisi, altın yumurtlayan tavuk gibiler. 20’lerinde yeşil sahalarda fırtına gibi esip kamyon yüküyle para kazanıyorlar. 35’lerinde emekli olduklarında da iş bitmiyor. Ya milyonları peşlerinden sürüklemeye devam edip “Teknik Direktör” oluyorlar ya da “Futbol Yorumcusu” olup ahkam kesip gene tonla para kazanıyorlar. İkinci olarak ise de değme gazetecilerin, yazarların yapamadığı kadar cesurlar. Sadece spor mu? siyaset, eğitim, sağlık, ekonomi dahil her konuda bilir kişi kıvamında yorumlar yapıyorlar.

Haberin Devamı

SınıfI geçenler Sınıfta Kalanlar

* İzmir dedik, şöyle kültürlü, duyarlı vs, bayrağına sahip çıkar dedik ama siyasiler yüzünden 9 Eylül törenimizin tadı biraz eksik kaldı. 9 Eylül sadece İzmir’in kurtuluşu değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin de doğuşu aynı zamanda... O nedenle kutlama yapılmalıydı, yapıldı da. Ama ne çare, ne yaptılar ettiler gerginliklere rağmen coşku ile başlayan 9 Eylül törenimize “ayak bastı”, “parmak salladı” lekesi sürdüler. İzmir’in kurtuluşunun 90’ıncı yıldönümü kutlamalarında İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile AK Parti İzmir Milletvekili Rıfat Sait arasında tartışma yaşandı.Kocaoğlu, Sait’in ayağına bilerek bastığını iddia ediyor. Sait Bey’e “Sen yerine geç senin yerin arkada” ve “Sana gününü göstereceğim” demiş. Sait de “Bilerek ayağına basmadım” diyor.