Çevrenizde birçok alanda sizden ya da çevrenizdekilerden çok daha iyi olan insanlar vardır. Kimi daha başarılıdır, kimi daha yetenekli, kimi daha güzel, kimi daha zengin... Ve insanoğlu ister istemez kendini diğerleriyle kıyaslar. Kıyasladığı alan, benliği için önemli bir alansa, bu kıyaslama sonucunda diğerinin üstün olması yüzünden kendini yetersiz görüp kötü hissedebilir. Bu gibi durumlarda yaşanan duygunun adı ‘haset’tir. Araştırmacılar buna, yani diğer bir kişinin daha fazla başarı, avantaj, marifet ya da mülkiyete sahip olmasından dolayı, kişinin memnuniyetsizlik yaşamasıyla ortaya çıkan duyguya ‘sosyal kıyaslama kıskançlığı’ derler. Kıskançlık ile haset farklı duygular olsa da, bu duygular bazen kol kola gezip birlikte eşzamanlı olarak deneyimlendikleri için birbirine karıştırılır. Sosyal kıyaslama kıskançlığının olumlu ve olumsuz olmak üzere iki türü vardır. Olumlu türü, iyi niyetli olanı hayranlığa daha yakın bir duygudur. Diğerinin sahip olduğu şeylere sahip olmak için daha fazla çalışmayı teşvik eder. Olumsuz türü, kötü niyetli olanda ise kişi, diğer kişiyle arasındaki farkı, onun seviyesine ulaşarak değil, diğer kişiyi kendi seviyesine çekerek kapatmaya çalışır.
Gelelim başarı konusuna... Sosyal kıyaslama kıskançlığının had safhalarda yaşandığı bölüme.
‘Başarı kıskançlığı’... Alışkınsınızdır değil mi bu kavrama? Birilerinin küçük büyük başarılarının görmezden gelindiğine, yok sayılma eğilimine gidildiğine, küçümsendiğine, yani ‘başarı kıskançlığı’na tanık olmuşsunuzdur. Belki de yaşamışsınızdır bile. İstisnalar kaideleri bozmasa da, erkeklerin kadınların başarısından hoşlanmadığını zaten biliyoruz. Bizim bildiğimiz bu gerçeği ABD’li bilim adamları Kieth Ratliff ve Shigehiro Oishi, araştırmalarıyla ortaya koymuş bulunuyor. Cinsiyetleri bir kenara bırakırsak, genel olarak nedir bu başarı kıskançlığı, nasıl oluyor? Hazırsanız evreleriyle birlikte bir bir sıralamaya başlıyorum...
1.İnkâr: “Ne yaptı ki? Başarılı falan değil o! Aman canım, siz de onu bir şey sanıyorsunuz”la başlayan evre. Başarılı kimsenin elde ettiği sonuçların yok sayılması, görmezden gelinmesi durumu.
2. Küçümseme: “Falanca olmasaydı hiçbir şey yapamazdı. Birileri yardım etmiştir. Siz onun arkasında kim var, ne oyunlar karıştırıyor biliyor musunuz?” Başarılı kimsenin elde ettiği sonuçların küçümsenmesi, başkaların desteği sayesinde oldu gerekçesiyle, kişiye mal edilmeyip başka şeylere ya da şansa bağlanması durumu.
3. Altını oyma: Ne kadar inkâr etseler de küçümseseler de ortada bir başarı vardır. Bununla baş edemeyeceklerini anladıkları zaman bu sefer içini oymaya, başarıyı itibarsızlaştırmaya çalışırlar. Takdir etmek şöyle dursun, iftira atmalarla; başarının ve başarılı kişinin altının oyulmaya çalışıldığı evredir.
Yakanızı bırakmazlar
Başarı kıskançlığının olumsuz türünde, kötü niyetli olanında diğer kişiyle aradaki farkı, onun seviyesine ulaşarak değil, diğer kişiyi kendi seviyesine çekerek kapatmaya çalışanların yaşadığı evreler bunlar. Bir şeyler üretmek, ortaya koymak yeterince meşakkatli iken, bunca başarı kıskancı, fesadı insanın içinde başarı elde etmek hiç de kolay olmaz.
Ne yazık ki kıskançlık, sessiz düşmanlar yaratır. “Yalnızca tanrılar ve ölüler cezasını çekmeden mükemmel görünebilirler.” Dramatik bir öykünüz varsa bir parça şanslısınızdır. Simit satıp patron olduysanız bak hergeleye ağzı açlıktan kokarken nerelere geldi der; bir taraftan takdir ederken diğer yandan sizi küçümser ve bir parça tatmin olurlar. Böylece içleri kısmen de olsa rahat eder. Ama böylesi dramatik bir hayat hikâyeniz yoksa; genç, iyi görünüşlü, sağlıklı, ünlü, nispeten zengin ve mutluysanız işiniz zor, oldukça zordur. Tüm bu sahip olduklarınıza rağmen, para kazanmak, başarmak zorunda olmasanız da, daha az çalışıp keyif yapmak yerine tırnaklarınızı kazıya kazıya bir yerlere geldiyseniz, yanmışsınız demektir. Başarı kıskançları, yakanızı asla bırakmayacaktır.