Dünya Çocuk Hakları Günü’nde çocukların karşı karşıya kaldıkları hak ihlallerini gündeme taşımak amacı için konunun uzmanı Ebrize Çeltikçi ile röportaj yapmıştım. O günden bu yana Ebrize Hanımın yazdığı “Türkiye’de Çocuk ve Hakları Üzerine Tespitler” adlı kitabı okudukça bir yandan kalbim sıkışırken ve daha yapılması gereken ne çok şey var diye düşünürken öte yandan aldığım mailler, geri bildirimler bana umut ışığı oldu. Anladım ki sadece bu konuya gönül vermiş bir avuç insan ve STK’lar değil, toplumun diğer kesimi de gündeme getirip dikkatleri bu konuya çektiğiniz zaman çocuk hakları konusunda duyarlılar. Daha yapılması gereken çok şey var ama olsun, elimizden geleni yapmak boynumuzun borcu olmalı.
Ebrize Çeltikçi ile röportajımıza kaldığımız yerden çalışan çocukların başlıca sorun alanları ve çarpıcı istatistikler ile devam ediyoruz.
Çalışan- işçi çocuklarımız sorununa çok sektörlü bakışta dikkat çekici başlıca sorun alanları neler?
Türkiye’de yaşayan tüm çocukların kesintisiz korumaya alınabilmesi çok önemli. Sadece 2020 Ocak ayında 14 yaşın altında 10 çocuk işçinin hayatını kaybettiğini, çocuklarımızın, kentte de, köyde de, sağlıklarını tehdit edecek iş kollarında 9 saatten fazla çalıştırıldığını görüyoruz. DİSK/Genel-İş Çocuk İşçiler Raporuna göre: Okulu terk ederek, çalışan çocuk işçi oranı da 2006’da yüzde 27 iken, 2012’de yüzde 35’e yükselmiştir. Çocuk işçiliğinde, kontrolsüzlük nedeniyle giderek kayıt dışı çalıştırma, çalışma şart ve ortamlarının kötülüğü, sağlık güvence ve sigortasından mahrum edilme vb. hak ihlallerini de gözlemliyoruz.
Çocuk içiler en çok hangi sektörlerde çalışıyorlar?
Tarım dahil, Oto ve Kuyum gb. sektörde çalıştırılan çocuk nüfusunda vahim yükseliş var. Çocuk işçi nüfusunun %59’u tarım sektöründe ve çoğu kayıt dışı çalıştırılmakta. Vahim olan, oyun çağında çalışmaması gereken 6- 14 yaş arası çocukların istihdamında % 2.4’lük bir artışın da bu yükselişi etkilemesidir.
Bölgesel çapta incelersek, Güneydoğu Anadolu Bölgesi % 43 ile çocuk nüfusunun en yoğun olduğu bölgedir. Bu bölgede yoksul çocukların, yoksul nüfusa oranı yüzde 55.8’dir. Bölgedeki yoksul çocuk nüfusunu arttıran bir neden de, yoksul ve çok çocuklu mülteci ailelerin mevsimsel tarım işlerinde çocukları ile birlikte çalışıyor olmalarıdır.
Ev İçi Çocuk İşçiliğinde de, çocuklara ucuz işgücü kaynağı gözüyle bakıldığını, kırsal kesimde kız çocuklarına biçilen cinsiyetçi rolün de başka bir işçilik şekli sayıldığını biliyoruz. Kırsal kesimde genellikle cinsiyetçi bir ayrımla, kız çocuklarına yüklenen rol erkek çocuklara oranla çok daha fazla. Eğitim görme hakkı da öncelikle erkek çocuklara tanınıyor. Ev içi çocuk işçiliği, bu yönüyle çocuk-ebeveyn ilişkisini veev içi barışı da olumsuz biçimde etkiliyor.
Bir sorunumuz da okullu çalışan öğrenciler. 4+4+4 eğitim sistemiyle zorunlu eğitim döneminin bölünmesi, 2006-2012 arasında hem okuyup, hem de çalışan öğrenci sayısının % 63.6 oranında artmasının önemli bir diğer sebebidir. Ayrıca Covit-19 salgınına rağmen sokaklarda çalışmak zorunda bırakılan çocukların varlığında söz konusu.
Çalışma ortamları ve şartları nasıl, bir iyileşme var mı yoksa giderek kötüleşiyor mu?
Her ne kadar TÜİK ve SGK verileri sigortalı çalışan çocuk işçi sayısındaki azalmayı gösterse de, sigortalı çocuk işçi sayısındaki azalma, çocukların çalışma yaşamından çıktıkları anlamından çok, çalışan çocukların, kayıt dışı işlere kaydırılmakta olduklarını gözler önüne sermektedir. SGK iş kazası istatistiklerine göre, sadece 2017 yılında iş kazası geçiren çocuk işçilerin çocuk işçi nüfusuna oranı % 4.4’ten % 9.5’e çıkmıştır. İş kazası geçiren çocuk işçilerin sayısal oranı yetişkin işçilerden çok daha yüksektir. 2017 yılında iş cinayetinde ölen çocuk sayısı 12’den 14’e çıkmıştır. Bu durum, çocuklarımızın daha güvencesiz ve daha korunaksız bir çalışma ortamına itildiklerini işaret eder.
Ebrize Çeltikçi ile röportajımıza haftaya kaldığımız yerden, bence en önemli kısmı ile çalışan çocukların için yapılması gerekenler ve çözüm önerileri ile devam edeceğiz.