Pazar günü neyi oylayacağımız konusunda kafanız net mi? Mesela ekonomik yaşama dair hangi değişiklikler öngörülüyor?
Hafta sonunda 18 maddelik bir anayasa değişikliği paketini oylayacağız. Eğer kabul edilirse bu maddeler ile mevcut Anayasa’daki yaklaşık 70 maddede değişiklik yapılacak. Benim gördüğüm kadarıyla ekonomiye dair altı değişiklik öngörülüyor.
1- Bakanlar Kurulu’nda olan ekonomiye dair bazı yetkiler cumhurbaşkanına aktarılıyor. Bütçe kanun teklifini sunmak, vergi gibi bazı mali yükümlülüklerde değişiklik yapmak, dış ticarette ek mali yükümlülükler koymak ya da kaldırmak gibi yetkiler cumhurbaşkanına devrediliyor.
2-Bütçe kanununun süresinde yürürlüğe konulamaması halinde, geçici bütçe kanunu çıkarılması öngörülüyor. Geçici bütçe kanununun da çıkarılamaması durumunda ise yeni bütçe kanunu kabul edilinceye kadar bir önceki yılın bütçesinin yeniden değerleme oranına göre artırılarak uygulanması imkânı cumhurbaşkanına tanınıyor.
3-Teklifte TBMM Bütçe Komisyonu üye sayısı ve komisyonun üye yapısı belirtilmiyor. Mevcut durumda 25’i iktidar partileri olmak üzere toplam 40 üyeden oluşuyordu. Daha esnek tutulmuş. İktidarın ve muhalefetin komisyondaki ağırlıkları belli değil.
4- Merkezî yönetim kesin hesap kanunu teklifinin cumhurbaşkanı tarafından meclise sunulma süresi 7 aydan 6 aya indiriliyor.
5-Mevcut Anayasa’da ekonomik ve sosyal politikaların oluşturulmasında hükümete istişarî nitelikte görüş bildirmekle yükümlü olan Ekonomik ve Sosyal Konsey, değişiklikle cumhurbaşkanına görüş bildirmekle görevlendiriliyor.
6- Mevcut Anayasa’da 161, 162, 163, 164’üncü maddelerde dağınık olarak duran bütçe ve kesin hesapla ilgili bölümler 161. maddede tek bölüm altında toplanıyor. Sadeleştiriliyor.
En önemlisi bütçe...
Özetle, pazar günü oylayacağımız kapsamlı bir anayasa değişikliği değil. Pakette yer alan ekonomiye ilişkin değişiklikler ise kapsamlı bir bakış açısının ya da felsefenin parçası değil. Daha çok yeni sistemde cumhurbaşkanının yetkilerinin artırılması çerçevesinde yapılması düşünülen değişiklikler. Bunlardan en önemlisi ise bütçe kanununun yürürlüğe konulamaması ve geçici bütçenin de çıkarılamaması durumunda önceki yıl bütçesinin yeniden değerleme oranına göre artırılarak devam edilmesi imkânının getirilmesi. Mevcut sistem, pek çok Batılı ülkede olduğu gibi, bütçe hakkını meclise veriyor ve bir tıkanma durumunda yasama ile yürütmeyi uzlaşmaya zorluyor. Bütçenin görüşülmesi ve onaylanması hakkı tamamen meclise ait. Önerilen değişiklik ile ise bütçe kanununun meclisten çıkmadığı ve geçici bütçenin de devreye konulamadığı tıkanma durumunda yürütmenin başı konumundaki cumhurbaşkanına meclis onayı olmadan bir bütçeyle yoluna devam etme hakkını tanınıyor. ABD’deki başkanlık sisteminde bile olmayan bir imkân cumhurbaşkanına tanınıyor.
1982 Anayasası darbeciler tarafından tamamen farklı motiflerle hazırlanmış, demokrasiye ve insan haklarına olduğu kadar ekonomiye dair de kafası karışık bir anayasadır. Ne devletçidir, ne de piyasacı. Ne sosyal refahı artırmayı amaçlar, ne de liberal ekonomiye geçişi. Türkiye 1982’den bu yana bu kafa karışıklığının faturasını türlü şekillerde ödedi, ödüyor. Türkiye’nin ihtiyacı temel hak ve özgürlüklerin yanı sıra ekonomik özgürlüklerin de önünü açan ve sosyal refahı artırmayı hedefleyen bir anayasa değişikliğidir. Keşke, Türkiye son 6-7 ayını sadece devletin işleyişine ilişkin tartışmalarla geçirmek yerine daha kapsamlı bir anayasa reformuna harcayabilseydi.
Mevduat faizi artıyor, ya kredi faizi...
Referanduma giderken alınan tedbirlerin etkisiyle hem kredi talebi hem de kredi arzı arttı. Bunda geçici vergi indirimleri ve Hazine teminatlı ve KGF kefaletli kredi uygulamasının büyük etkisi var. Bu sürecin aynı zamanda bazı yan etkileri olması da kaçınılmaz. Vergi indirimlerinin bütçeye maliyeti ve hazinenin bugün verdiği garantiler nedeniyle gelecekte üstlenebileceği yükler gibi yan etkileri görebiliriz. Bir diğer yan etki ise mevduat faizlerindeki artış. Son bir ayda mevduat faizleri 1 puana yakın arttı.
Bankaların kredi mevduat oranları yüzde 120 dolayında seyrediyor. Yani 100 lira mevduat toplayan bir banka 120 liralık kredi kullandırmış. Sınıra gelen bankalar daha fazla kredi kullandırmak için parayı nereden bulacaklar?
Bunun 3 yolu var: 1) Ya yurtdışından kaynak bulacak, 2) Ya merkez bankasından daha fazla para çekecek, 3) Ya da daha fazla mevduat toplayacak.
Birinci seçenek yani dışarıdan borçlanmak eskisi kadar rahat değil. Maliyetler de yükseldi. İkinci seçenekte de sorun var, çünkü Merkez Bankası eskisi kadar eli açık değil. Hem verdiği parayı kıstı, hem de istediği faizi artırdı. O halde geriye mevduata yüklenmek kalıyor. İşte bankaların da yapmaya çalıştıkları bu. Bu nedenle tasarruf sahibine daha yüksek faiz öneriyorlar. TÜFE enflasyonunun yüzde 12 dolayında ve ÜFE’nin yüzde 16’nın üzerinde seyrettiği bir ortamda düşük faizlerle mevduat toplamak zaten çok kolay değil.
Daha yüksek mevduat faizi bankanın kaynak maliyetinin artması ve dolayısıyla verdiği kredilerin faizinin de artması demektir. Şu anda Hazine garantisi ve KGF desteğiyle verilen kredilerde maliyet rahatlığı var. BDDK ve Merkez Bankası’nın karşılıklara ilişkin attığı adımlar da aracılık maliyetlerini kısmen azalttı. Ancak mevduat faizinin yüksek düzeyde kalması orta vadede kredi faizlerinin daha da düşmesini engelleyebilir.