Serpil Yılmaz

Serpil Yılmaz

syilmaz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Film, eriyen buzullar, son yıllarda sayısı artan fırtınalar ve kuraklıklar gibi küresel ısınmanın somut örneklerini gözler önüne seriyor. Bill Clinton'ın ABD Başkanlığı sırasında, 8 yıl boyunca yardımcılığını üstlenen Al Gore, "Uygunsuz Gerçek" olarak Türkçeye çevrilen belgesel filmi "An Inconvenient Truth" ile Oscar'a aday gösteriliyor. Küresel ısınmanın sonuçlarının yoğun olarak tartışıldığı bir dönemde vizyona giren filmi, Doğal Hayatı Koruma Derneği (WWF) ile çevre konularında işbirliği yapan Garanti Bankası destekliyor. Önceki gün Fransa'nın başkenti Paris'te açıklanan "BM İklim Raporu" ile aynı çıkarımlarda bulunan Gore'un filmi, "küresel ısınmanın büyük oranda insan eliyle yapıldığı" gerçeğini yansıtıyor.Küresel ısınmanın maliyetini, "yüzyıllık" dilimlerle ölçümleyerek ötelediğimiz anda, "bugünün" gerçeği yüzümüze çarpıyor.Gore, filmde yer alan sunumunda çevre yatırımları ile şirketlerin geleceklerini ilişkilendiriyor. Çok yakıt tüketen ABD otomobil firmalarının son yıllarda düşüşe geçtiğini, Japon otomobillerinin ise çevreci önlemleri dikkate alan üretim yapılarıyla, pazar payını arttırarak yükselişlerini sürdüğünü hazırladığı bir grafikle vurguluyor.İş ve siyaset dünyasının buluştuğu Davos Zirvesi'nde 17 oturumun küresel ısınmayı konu alması boşa değil. Enerji, sanayi ve tarım sektörlerinin geleceği, finansal piyasalar, "küresel ısınma" vizyonu dışında kalamıyor. Şirketlerin seçimi Gore'un filmini izlerken, dünyada temel iki kamp olduğunu algılamak hiç de zor değil: "İyiler ve kötüler"...Michael Moore'un 2003 yılında "En İyi Belgesel Oscar'ı"nı aldığı "Benim Cici Silahım" filminde de taraflar aynıydı. More, Irak savaşını "Fahrenheit 9/11" belgeseliyle protesto etti.Emperyal güçlerin ezip geçtiği evrende, çevreci Gore ile "bireysel silahsızlanma" ve barış iklimi mücadelesi veren Moore'un yolları "dünyanın iyileri" kavşağında kesişiyor.Bir örnek: 2000 yılındaki ABD Başkanlık seçimleri sırasında Ulusal Silah Birliği (NRA) Başkanı Charlton Heston, "Tek amacım Gore'un kaybetmesini sağlamak" diyordu. Kazandılar, Bush'un Irak politikasını yerden yere vuran Gore'un önünü kestiler. Gore ve Moore'un kesişmesi "Uygunsuz Çerçek" filminin galasında sözünü ettiğim "iyiler ve kötüler" dünyasına daldım. Filmi izlerken, 2004 yılında Demokratların adayı olarak Bush'un karşısına çıkan John Kerry'nin, Los Angeles'taki seçim bürosunda sürdürülen kampanyada yer alan Dr. Duygu Erten'i hatırladım.Erten, Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği'ni bitirdikten sonra Princeton Üniversitesi'nde yüksek lisans yapmıştı. 17 kaldığı ABD'de, inşa ettiği "yeşil bina" projesi ile "Platinum Award" ödülünü almıştı.Erten, 2005 yılında Türkiye'ye geldi, Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV) Genel Müdürü oldu. Sivil toplum geleneğinden gelen ve uluslararası deneyimi olan bir "genç", eğitim gibi çok önemli bir alanda hizmet verecekti.Olmadı, Erten TEGV'den ayrılmak zorunda kaldı. Erten şimdi Mine Narin'in kurduğu TOHUM Türkiye Otizm Erken Tanı ve Eğitim Vakfı'nda çalışıyor.Narin ile Erten de özel gösterimdeydi.Erten, Garanti Bankası Genel Müdürü Özen'e Gore'u Türkiye'ye getireceklerini anlatıyordu. O an, mağdurlara, zulüm görenlere, ateş hattında olanlara el uzatanların birbirine değmesi gibi bir şeydi... syilmaz@milliyet.com.tr Erten ve Narin de vardı