Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Toplu Konut Fonu'nun imkânlarıyla 1984 yılında TOKİ'nin konut üretimini başlattı. 1984-2002 döneminde TOKİ 43 bin 145 adet konut üretti. 940 bin konutun üretimine de kredi desteği sağladı.Gelelim bu döneme. Artık Toplu Konut Fonu yok ve TOKİ'nin tek kamu kaynağı yurtdışı çıkış harçlarından yapılan kesintiler. TOKİ arsa üretiyor, "gelir paylaşımı" yöntemiyle lüks konutlar ihale ediyor. Bu projelerin geliriyle de yoksullara ev yapıyor.TOKİ hem iktidar, hem de yerel yönetimlerle birlikte çalışıyor, neredeyse memlekette boş arsa bırakmıyor! (AB'de kişi başına yeşil alan ortalaması 7 metre kare olmasına karşılık, İstanbul'da bu oran 3.5/4 metrekareye düşüyor. TOKİ projelerinde bu oran 10 metrekare olarak uygulanıyor.) Bu hükümet döneminin en büyük yatırım hamlesini Toplu Konut İdaresi (TOKİ) gerçekleştirdi. Basit bir karşılaştırma yapalım: TOKİ 2003-2006 döneminde, yani AKP iktidarı döneminde, Türkiye genelinde 421 şantiye kurdu, 156 bin 891 konut üretti ve 600 kişiye istihdam sağladı.100 bini aşkın nüfusuyla, 7 adet şehir kuruldu dersem yanılmam.350 bin konutluk projeksiyon yapılmış, 2007 sonuna kadar da 250 bin konutun başlaması ve büyük kısmının
Başbakan Tayyip Erdoğan, Microsoft'un kurucusu Bill Gates'in Türkiye'ye ziyaretinde "Zor günlerimizde 6. Çerçeve Programı'na nasıl katıldıksak, 7. Çerçeve Programı'na katılacağız" diyerek, hükümetin vizyonunu çizdi. Ancak bu katılım Türkiye lehine ne oranda başarılı sonuçlar veriyor? Bu tartışma ilgili çevrelerde sürüyor, öneriler gelişiyor. R and R Bilimsel ve Teknik Hizmetler şirketinin sahibi Prof. Ali Beba'nın bir çalışmasına yer vermek istiyorum.Zira AB ile müzakere sürecinde enerji, çevre, bilimsel araştırmalar gibi alt başlıklarda "7. Çerçeve Programı" fonları önümüze gelecek ve bu fonlardan neden yararlanmadığımızı anlatmak zorunda kalacağız. AB fonları içinde bilimsel araştırmalara kaynak ayıran 6. Çerçeve Programı 2007'de bitiyor, 5 yıllık yeni dönem açılıyor. Türkiye 2002 yılında başlayan 6. Çerçeve Programı'na son halkada katıldı. 2000'li yıllara gelindiğinde araştırma politikasını belli ölçüde kurumsallaştıran AB, ABD ve Japonya ile arasındaki bilimsel ve teknolojik uçurumu kapatamadı. AB bu açığı kapatabilmek amacı ile 2000 yılıyla birlikte bilim ve teknoloji politikasını gözden geçirmeye yöneldi.18 Ocak 2000'de yayımlanan "Avrupa Araştırma Alanı'na Doğru" başlıklı
Unutmamakla iyi etmişiz, çünkü Enerji Bakanı Hilmi Güler, iki hafta önce Türkmenbaşı'yla Aşkabad'da yaptığı görüşmede, unutulan "Hazar Geçişli Türkiye-Avrupa Doğalgaz Boru Hattı" projesini masanın üstüne koydu.Güler, Türkmenistan'a yaptığı ziyarette, Türkmenbaşı'na "Türkiye'nin Hazar projesine ilgisi sürüyor. Arz çeşitliliğine ihtiyacımız var" dedi. Güler'in bu görüşmesi sırasında Türkmenbaşı'nın yanında, son dönemlerde enerji yatırımlarına ilgisi artan "danışmanı" ve Türk işadamı Ahmet Çalık da bulunuyordu. Türkmenistan Devlet Başkanı Türkmenbaşı Saparmurad Niyazov'un, dönemin (1999) Enerji Bakanı Cumhur Ersümer'e, "fırçalama dozunda" sarf ettiği "Ruslar bizden 42 dolara aldığı gazı, size 114 dolara satıyor" sözünü unutmak ne mümkün. Fiyat konusu önemli. Türkmenistan, Rusya'yla ilk 6 aylık doğalgaz anlaşmasını 65 dolar üzerinden yaptı. Türkmenistan'ın Rusya'yla 2007 yılından başlamak üzere 2009 yılına kadar 70 milyar metreküplük doğalgaz anlaşmasından söz ediliyor. Ancak boru hatları yapımını içermeyen ve o nedenle "uzun dönemli" olmayan bu anlaşmalar ne kadar veri olarak kabul görürse...Uzmanlar, Türkmenistan'ın 2 bin kilometrelik boru hattından Türkiye'ye 100 dolardan gaz
Doğalgaz kesintisi ve maliyetlerinden yakınan elektrik üreticilerinin (TÜSİAD üyeleri) ile Enerji Bakanı Hilmi Güler'in bugün yapması planlanan görüşme 17 Şubat'a ertelendi ancak dış trafik çok arttı! Ömer Sabancı başkanlığındaki TÜSİAD Enerji Grubu ve yöneticileriyle Bakan Hilmi Güler hafta başında toplantı yaptı.Güler, bu toplantıda "Almadığımız gazın parasını verdiğimiz halde, gelmeyen ve kompozisyonu bozuk gazın herhangi bir müeyyidesi yok. Buna herhangi bir yaptırım uygulayamıyoruz" diyerek yakınmıştı. Güler'in TÜSİAD'dan beklediği destek "kamuoyu oluşturma" ile sınırlı değildi, yatırım davetini de içeriyordu.Hükümetin nükleer santrala doğru adımlar atıyor. Bu santrallar için devreye giren Kanada ve Avusturya kökenli firmaların, Türk "ortakları" telaffuz edilmeye başlandı bile. Önce toplandılar Bakan yatırım projeksiyonunu ortaya koydu: Enerji sektörünün 2005-2020 yılları arasında 128,5 milyar dolarlık yatırıma ihtiyacı var. Bu yatırımların enerji türlerine göre dağılımı ise, kömürde 5 milyar dolar, petrolde 16 milyar dolar, doğalgazda 2,7 milyar dolar, elektrik üretiminde de 104,7 milyar dolar.TÜSİAD eski başkanlarından Ömer Dinçkök'ün şirketi Akenerji ve Elektrik
Her "anı" hesaplanan Gates için bu karışıklık pek de hoş olmadı. Gecede hoşnut olmayan konuk Gates'le sınırlı kalmadı.Erdoğan'ın Gates onuruna Saray'da verdiği yemek davetinde masa düzeni Başbakanlık tarafından belirlendi.İşadamlarından Ümraniye'de kurulması öngörülen Silikon Vadisi projesi için destek isteyen Erdoğan, bir yanında Gates, diğer yanında Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'la ile oturdu. Yakın halkada da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş yer aldı.57 konuk işadamının yer aldığı masada, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'ndan sonra oturtulan TÜSİAD Başkanı Ömer Sabancı'nın, MÜSİAD Başkanı Ömer Bolat ile yan yana konumlanması da gözden kaçmadı. Başbakanlık, bu masa düzeniyle iş dünyasının "küçük patronlarını" temsil eden MÜSİAD ile "patronlar kulübü" TÜSİAD'ı aynı platformda görüyordu!Yemekten gelen yorumlardan biri de "Başbakan'ın VIP konuklarının yelpazesi genişlemiş!" şeklinde oldu. Bill Gates'in, önceki akşam saat 19.15'te, Tayyip Erdoğan ile Dolmabahçe'deki Başbakanlık Ofisi'nde randevusu vardı. Gates ise Dolmabahçe Sarayı'ndaki yemek salonuna alındı. Yanlışlık anlaşıldı, Gates yeniden "Ofis'e" götürüldü. Microsoft Başkanı ve Baş Yazılım Mimarı Bill
Türkiye'nin doğalgazda dışa bağımlılığı, öngörülen "depolama" sorununu öne çıkarıyor. Enerji Bakanı Hilmi Güler, 2001 yılında hazırlanan Başbakanlık Yüksek Teftiş Kurulu Raporları'na (YDK) giren ve yargıya intikal eden "Tuz Gölü Doğalgaz Yeraltı Depolama Projesi" etüt mühendislik ihalesinde "anlaşma" sağlandığını söyledi. 2002 yılında durdurulan ve önümüzdeki 10 yılda yaklaşık 5 milyar metreküp depolama kapasitesine sahip olması öngürülen projenin etüt çalışmalarının tamamlanmasıyla, yapım ihalesi gündeme gelecek. YDK raporuna göre, ihaleye deneyimsiz şirketlerin katıldığı ve müteahhide 1.5 milyon dolar fazla ödeme yapıldığı ortaya çıkmıştı. Yaz aylarında gelen fazla doğalgazı depolayarak Türkiye'nin kış aylarında doğalgazsız kalmasını önlemek amacıyla hazırlanan kritik öneme sahip "Tuz Gölü Yeraltı Doğalgaz Depolama Projesi"nin, mühendislik ve müşavirlik ihalesini alan Türk firması ENVY, Alman firması PLE ve Rus doğalgaz karteli Gazprom'a bağlı Podzemgazprom (PDG) şirketi, TPAO'yu 1.5 milyon dolar civarında hakedişlerini ödemediği gerekçesiyle tahkime vermişti.Güler "2002 - 2004 yılları arasında faaliyetlerin durdurulması büyük bir yanlıştı. Firmalarla anlaştık, proje
Botaş'ın kontrat devir ihalesini alan Enerco Enerji'nin ardındaki ismin Atasay Kuyumculuk'un sahibi Kamer olduğu yolundaki iddialar, her iki grup tarafından da yalanlanmıştı.Kamer, "manşetlere" taşınan iddialar karşısında gazetelere ziyaret turları yaptı, "Ben ortak değilim" röportajları yayımlandı. Botaş ihalesini alan Enerco şirketinin sahibi Fatih Baltacı'yla "gizli ortaklık" iddiası gündeme gelen kuyumcu Kamer'in yolları Ömer Bağcı'nın şirketinde kesişti. Ömer Bağcı, Kamer'in 2003 yılında girdiği enerji sektöründeki ortağı. Enerco'nun patronu Mehmet Fatih Baltacı'nın ihale sırasında verdiği ön teminat mektubunun Kamer tarafından yatırıldığı iddiaları da ortalıkta dolaşmaya başlandı. Baltacı'nın ve Kamer'in "açıklamalarıyla" tüm iddiaları reddettiler, konu rafa kalktı!Oysa "örtülü iktidar ilişkisini" içine sindiremeyen kesimler boş durmadılar, geldiler ve söze şeyle girdiler:"Başbakan Tayyip Erdoğan'a yakın olan Remzi Gür, Hasan Doğan ve Cihan Kamer ittifak içindeler, bunlara sonradan Ahmet Çalık da eklendi."Gür-Doğan-Kamer'in (trio'nun/üçleme) Erdoğan'la "dostane" ilişkiler içinde olduğundan şüphe yoktu aslında.Kamer'in medyaya yansıyan röportajlarından, Gür'ün Safranbolu
Çay bahçesini işletenlerin dikkatini, cuma günleri buraya gelen "20 - 30 kişilik bir grup" çekmeye başladı.Ellerinde bir kitap oluyor bazen ve aralarında tartışıp, sohbet ediyorlar. Sonra kalkıp Cuma Namazı'nı kılmak üzere Üsküdar Subaşı Camii'ne gidiyorlar.Bazı haftalar gelmedikleri de oluyor. Son iki aydır öncekilerinin aksine kadın ve erkek birlikte namaz kılıyorlar. İçlerinden bir kadının da, caminin imamı Ahmet Yılmaz'dan "cemaate namaz kıldırmak" için izin istediği anlatıldı.Gazetelere yansıyan fotoğraf:Başları açık Beyza Zapsu ile eltisi Gülgün Zapsu aynı safta, erkeklerle namaza durmuş. Beyza Zapsu'nun eşi, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "yol arkadaşı" ve AKP Veri Koordinatörü Cüneyd Zapsu. Gülgün Zapsu ise BİM Birleşik Mağazalar grubunun yöneticilerinden ve MÜSİAD üyesi Aziz Zapsu'nun eşi. Zapsu kardeşler Büyükdere'de aynı sitede oturuyorlar. Zapsuların siyasi hayatta etkilendiği isimlerin başında Erdoğan'ın yanı sıra, Korkut Özal'ı da anmalıyız. Özal'ın evi Subaşı Camii'ne yakın. Ancak Özal, evinin bulunduğu Erzurumlular Sitesi'nde yaptırdıkları camiye gidiyor. Küçük Çamlıca tepesinde "O Ağacın Altı" olarak bilinen çay bahçesinde çay içmeye çıkılır, çeşmesinden akan güzel